Avcı'ya kimselerin soramadığı o soru
Abone olTürkiye günlerdir Hanefi Avcı'nın kitabını konuşuyor. Ama bu haber Avcı'nın mesleki geçmişindeki bir işkence iddiasıyla ilgili...
İddiaya göre, Avcı Mersin'de görev yaptığı 12 Eylül
döneminde işkence ile bir öğretmenin ölümüne neden oldu... O
öğretmenin adı Ali Uygur...
Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın “cemaat sorgulaması",
"cemaat hesaplaşması” gibi yorumlara neden olan kitabına yönelik
tartışmalar sürerken Avcı'nın geçmişi de sorgulanmaya başladı.
Hanefi Avcı'nın kitabıyla ortaya çıkan tartışmalar üzerine
sendika.org yazarı İnönü Alpat bir yazı kaleme aldı.
Alpat, "Ne Hanefi Avcı’nın “av” olup olmadığıyla ilgiliyiz ne de
Avcı’nın vakti zamanında cemaatçi tanındığı, 28 Şubat sürecinde
kızağa çekildiği, son dönemde cemaatle yaşadığı çelişki nedeniyle
daha önce hazırlamış olduğu ifşaatlarını kamuoyuyla paylaştığı
iddialarıyla. Biz Ali Uygur’la ilgiliyiz; işkencede
katledilenlerle, sessiz sedasız gömülenlerle, kimsesizler
mezarlığında yatanlarla" diyerek Mersin emniyetinde işkencede
öldürülen Ali Uygur’u sordu.
İnönü Alpat yazısında şunları söyledi:
"Biz Dev Genç’li Ali Uygur’u hatırlıyoruz, öğretmen Ali Uygur’u, ne
zaman Hanefi Avcı’nın adı geçse gazetelerde. Hatırlıyor ve
hatırlatıyoruz birbirimize.
"Bu ayakkabının sahibini tanıyor musun?" diyen komiserin
sesi kulaklarımızda çınlıyor her seferinde. Bunun bir soru değil,
açıktan tehdit olduğunun farkındayız. Soru olsa yanıtı beklenir
değil mi. Soru olmadığı için devam ediyor komiser: "Ali Uygur'un
ayakkabısı bunlar, o öldü, ayakkabıları kaldı. Ayakkabılarının
burada kalmasını istemiyorsan, Ali gibi olmak istemiyorsan
konuşacaksın."
İşkenceyi hatırlıyoruz. Ali Uygur’un işkencede
öldürülmesinin arkadaşlarına karşı tehdit olarak kullanıldığını
unutamıyoruz. Komiser tehdit ediyor, işkencede kalırsınız, tıpkı
Ali Uygur gibi, tıpkı onun gibi kimsesizler mezarlığına
atılırsınız. Ölümünüzle ilgili resmi açıklama da hazırdır zaten:
“Yer gösterme sırasında kaçmaya kalkıştı” diye yazılır saman kâğıt
üzerine.
Biz işkencede öldürülen öğretmen Ali Uygur’u anlatıyoruz
birbirimize. Hani şu, Mersin-Adana tren yolculuğu sırasında
gözaltına alınıp işkencede öldürülen ve sonra ailesinin ısrarlı
takibiyle kimsesizler mezarlığında bulunan kardeşimizi. Sonra,
işkence dosyasının 12 Eylül’de nasıl da sumen altı edildiğini
hatırlıyoruz.
Hanefi Avcı ne zaman ekrana çıksa ağrımıza gidiyor; 12
Eylül’den hesap sormaktan söz eden Simonların demokrasi havarisi
kesilmesini görmek değil de, asıl Ali Uygur’un kimi eski
arkadaşlarının buna inanması canımızı acıtıyor.
‘Kimdi o komiser’ diye sorulmasını bekliyoruz. “Bu
ayakkabının sahibini tanıyor musun” diye bas bas bağıran komiser
kimdi? Herkes biliyor aslında, herkes biliyor ve susuyor.
O komiserin Hanefi Avcı olduğunu bilmeyen yok ama kimse yazmıyor,
devrimciler dışında.
Başbakan bilmiyor olabilir mi, Avcı’yı Eskişehir emniyetine
atarken. Hani şu, 12 Eylül’den hesap soracağını iddia eden
başbakan.
Yayınladığı kitap tartışılmaya başladığından bu yana bir
satır, bir cümle bekliyoruz; o komiserin bu emniyet müdürü olduğu
ilan edilsin diye…"