Avcı'nın arşivine Susurluk incelemesi
Abone olSusurluk'taki kazanın ardından devlet içinde ortaya çıkan kirli ilişkiler ağı, 14 yıl sonra Ergenekon soruşturması kapsamında yeniden inceleniyor.
Kazayla ilgili ayrı bir soruşturma hazırlığı içinde olan
Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, Devrimci Karargâh soruşturmasını
yürüten Savcı Kadir Altınışık'tan Susurluk'la irtibatlı belge ve
dinleme dokümanlarını istedi.
Zaman'da yer alan habere göre tutuklu Emniyet Müdürü Hanefi
Avcı'nın Eskişehir'deki makam odasında ele geçirilen yasa dışı
dinleme kayıtları arasında Ergenekon sanığı emekli Tuğgeneral Veli
Küçük ve tutuksuz sanık Sami Hoştan'ın konuşmaları önemli bir yer
tutuyor.
Şu ana kadar ortaya çıkmayan bu dinlemelerde, Küçük ve Hoştan
arasında özellikle Susurluk kazasının öncesi ve sonrasında önemli
konuşmaların yapıldığı öğrenildi. Öte yandan yine Veli Küçük ile o
dönem irtibatlı olan Ali Fevzi Bir, Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı),
Sedat Peker, Mehmet Hadi Özcan ve Yaşar Öz'ün de konuşmaları
Susurluk olayı kapsamında incelenecek. Görüşme trafiğinin bir
dönemin perde arkası ile ilgili önemli bilgiler içerdiği iddia
ediliyor.
Hanefi Avcı, 20 Şubat 2008 tarihinde Ergenekon savcılarına tanık
sıfatı ile verdiği ifadesinde, "O dönemde mafyacı olarak
bilinen Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Mehmet Özbay (Abdullah Çatlı),
Sedat Peker, Mehmet Hadi Özcan, Yaşar Öz gibi adamlar bire bir Veli
Küçük ile irtibatlıydı. Veli Küçük de o dönem Kocaeli İl Jandarma
komutanıydı. Konumundan dolayı Veli Küçük takip edilmiyordu ancak
devlet görevlileri, polis ve askeriye ile irtibatlı olan mafyavari
şahıslar takip ediliyordu. Bu esnada bu şahıslarla irtibatını
gördük. Bu görüşmelerde daha çok sürekli 'Veli ağabeyin yanına
uğradık' gibi hususlar geçiyordu." iddiasında bulunmuştu.
Ele geçirilen kayıtlarla birlikte incelemelerin bu yönde
derinleştirileceği kaydedildi.
Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'ün, soruşturmanın başından beri
Susurluk süreciyle ilgili belgeler ışığında ayrı bir inceleme için
hazırlık yaptığı öğrenildi. Savcı Öz, 1. Ergenekon iddianamesinde
Susurluk kazası ve perde arkasındaki çeteleşmeye geniş yer
vermişti. İlk iddianamede Susurluk olayı için, "20.
yüzyılın sonlarına doğru Susurluk'ta meydana gelen bir trafik
kazası ile ülkemizdeki bu kanlı örgütün kapıları kısmen de olsa
aralanmıştır. Fakat örgütün o dönemdeki etkinliği ve gücü nedeniyle
yeterince derinleştirilememiş, sadece buz dağının görünen yüzü
aydınlatılmış ve örgüt, amaçlanan doğrultusunda karanlık
eylemlerine devam etmiştir." ifadeleri kullanılmıştı.
İddianamede o dönemde soruşturma ve yargılama sürecinin nasıl
akamete uğratıldığı şöyle ifade ediliyor: "Susurluk kazası
olarak bilinen olaydan sonra meydana çıkartılan illegal yapılanma
üyelerinin bir kısmının devletin üst düzey birimlerinde görev
yapmış görevli şahıslar olması ve bu şahısların birçoğunun
'Susurluk Çetesi' olarak bilinen davada ceza alıp mahkum olmaları
oldukça anlamlıdır. Ancak bu olayın aydınlatılması için toplumsal
desteğe karşın örgütün deşifre edilememesi, yapılanmanın devlet
kurumları içindeki uzantılarının güçlü olması ile oluşumun
derinliğinin ve etkinliğinin doğal bir sonucudur."