Asimetrik prostatlı milyarder
Abone olEski usûl küresel liderlik peşindeki ülkenin yazarından eski usûl küresel roman: "Cosmopolis".
Amerikan toplumunun kendine özgü tuhaflığını Amerikan dilinde
olağanüstü bir şekilde ifade eden romancı Don De Lillo’nun 11 Eylül
sonrasında yazdığı "Cosmopolis", yazarın on üçüncü kitabı.
"Cosmopolis" bir "küresel roman" girişimi. Amerika’nın küresel
egemenliğini eski usul bir yöntemle ilan ettiği bir sırada piyasaya
çıkmış olması tesadüf değil. "Libra", "Mao II", "Beyaz Gürültü" ve
"Yeraltı" gibi, Amerikan tarihinin çarpıcı tanımlarıyla dolu
muhteşem romanlarını yazan Delillo’nun "küresel roman" iddiasıyla
eski usûl bir ürün ortaya çıkarması bu açıdan şaşırtıcı değil.
Roman, 2000 yılının nisan ayında Manhattan’da milyarder bir mevduat
yöneticisinin limuzini içinde geçirdiği günün hikâyesini anlatıyor.
Bu zaman oyunu başlangıçta cazip bir vaat, ancak kısa sürede
kendini klişelere kaptırıp alaladeleşen bir girişim. Kainatın
efendisi, terbiyesiz, kaba, kibirli, yirmi sekiz yaşındaki Eric,
sabah saçını kestirmek amacıyla, doğu Manhattan’daki dairesinden
batı Manhattan’daki berberine gitmek üzere yola koyulur. 104 milyon
dolarlık apartmanında dönen yatak odası, bilgisayarlı yatağı,
jimnastik salonu, gösteri salonu, beyaz limuzini içindeki ekranlar,
kalp kontrol makinesi ve mikrodalga fırın türünden klişe ayrıntılar
bir yanda, New York’un çok kültürlülüğünün en alalade tanımları
diğer yanda pırlanta mücevhercileriyle çevrili 47. sokak civarında
hikâye gürültüye boğulup gider. Ara sıra Delillo’dan "dolar yerine
fare" türünden şiir sesi duyulsa bile, bu ses romanın "düzen değil
düzensizlik, simetri değil asimetri" gibi yine eski bir sloganla
özetlenebilecek olan felsefi özünün sığlığından ibaret kalır. Roman
felsefesine uygun şekilde sonuçlandığında, Eric, asimetrik
prostatına rağmen bir türlü akılda kalabilecek bir kahraman
olmaktan aciz, berberine gitmek üzere aştığı yol, tehditler,
gösteriler, çatışmalar ortasında bile macerasız bir sıkıntı haline
gelir. 1990’ların patlayan ve sönen borsası, digital devrimin
domino teorisini doğrulayarak çöküşü, küreselleşmeye karşı
kızgınlık ve eylem, Delillo’nun kitapta ele aldığı konular
arasında. Ancak Delillo’nun her zamanki alaycı sivri dili yok
ortada. Kahramanın iç dünyasını yansıtan yeni bir sözlük de mevcut
değil. Çarpıcı, açık ifadelerin yerine avant - garde komedisi
olarak nitelendirilebilecek bir stil egemen: "Mermer lobiyi geçip
Satie çalan asansöre bindi. Prostatı asimetrikti. Dışarı çıktı.
Caddeyi geçti, sonra döndü ve yüzünü yaşadığı binaya çevirdi". Ya
da "Şöfor kapıyı açtı. Eric şöföre bakmadı. Şöfore bakmayı
düşündüğü zamanlar oldu gerçi. Ama henüz bunu yapmadı". Kitaptan
yorgun ve tembel satırlar: "Seks bizi ortaya çıkarır. Seks bizi
görür. Bu sebeble son derece dağıtan bir şeydir." Ya da: "Bizi bu
noktaya hayatımızdaki her şey getirdi". Kısacası küresel liderliğe
eski usûlle soyunan bir ülkenin yazarı küresel bir roman yazmaya
kalkınca, böyle bir ortamda ortaya çıkacak ürün de eski usûl bir
ürün oluyor. Delillo, "Cosmopolis" ile bu tezi kanıtlıyor.