Dünden beri Koza İpek Grubu'na kayyum atanması ve
ardından Bugün ve Kanaltürk'ün polis ve kayyum tarafından gaspını
konuşuyor Türkiye.
Gasp diyorum çünkü her ne kadar mahkeme kararı, savcı kararı vs.
denilse de verilen fotoğraf "devletin bir medya kuruluşuna
yaptığı gasp"tan öte geçemedi.
Bugün ve Kanaltürk'e destek vermeye gidenlere bakıyorsunuz.
CHP orada, MHP orada, Demirtaş orada.
AK Parti ve AK Parti destekçisi olanlar dışında herkes
orada.
AK Parti'ye kızıyorsunuz falan ama bu kadar büyük bir
uzlaşıyı tek başına sağlıyor.
Dalga falan geçmiyorum, gayet ciddiyim.
Bin yıl düşünseniz bir araya geleceği aklınızın
ucundan geçmeyen kesimler bugün "özgür medya susturulamaz" diyerek
bir araya geliyor.
Bilerek bilmeyerek, isteyerek istemeyerek, görüş farklılıklarına
bakılmaksızın, demokratik bir yapının ve mücadelenin ortak bir
zeminde oluşmasını sağladı AK Parti.
Evet, belki ironik bir durum ama gerçek bu.
Bugün yaşananlar kara günler gibi algılanabilir bir kesim için
ya da birileri zil takıp oynayabilir.
Sevinçler de hüzünler de geçici. Dün kimler üzülüyordu,
kimler seviniyordu, bugün kimler?
Ve yarın kimlerin yüzü gülecek, kimler üzülecek hiç bilmiyoruz.
Daha uzunca bir süre hep birlikte gülüp, hep birlikte
üzülemeyeceğiz gibi görünüyor.
Sonuçta bize sadece öğrendiklerimiz kalıyor.
Ve bu süreç demokratik açıdan öğreticidir.
Cemaat bu süreçte çok şeyler öğrendi AK Parti sayesinde.
Sokağa çıkmayı, direnmeyi, devletle her zaman yakın
olunamayacağını ve daha neler neler...
***
Ben de çok şeyler öğrendim kendi adıma.
En önemlisi de şaşırmamayı öğrendim.
Misal dün yazıyor AK Partililer :
"Halk TV, Bugün Tv ile canlı yayın yapıyor. Şaşırdık
mı?"
"CHP'nin vekilleri Bugün tv'den çıkmıyor. Şaşırdık
mı?"
"Demirtaş, Bugün tv'ye geçmiş olsuna gitti. Şaşırdık
mı?"
Yahu sizin bu konuda şaşırmaya yüzünüz mü var
acaba?
"Şaşırdık mı?" tweetleri attığınız gün,
Perinçek A Haber'e çıktı.
Tayyip Erdoğan'a Silivri yollarını gösteren, "O Erdoğan
yıkılacak" diyen adamın parlata parlata röportajı
yayınlandı.
Bunu nereye koyacaksınız?
Geçenlerde de Doğan'a karşı Cem Uzan'ın ipine sarılmıştı
A Haber.
Cem Uzan çıktığında aynı "Şaşırdık mı?"
nidaları cemaat tarafından gelmişti.
İkisi de denize düştü yılan mılan bakmıyor, ne bulsa
sarılıyorlar.
İşin özeti budur.
Kimse de aynaya bakmadan "Şaşırdık mı?" falan
yazmasın. Herkes önce bi dönüp kendisine baksın.
Zaten şaşıracak hal falan da bırakmadınız millette.
Allah da birbirine zulmeden bu iki dindar kesime akıl
fikir versin.
Bir yerde vicdanınızı yaralayan bir şey varsa
orada bir sorun vardır.
Tabanı, mayası aynı hamurdan gelen insanlarla dolu bu
topluluklar, yarın sarıldıkları yılanlar tepelerine çöktüğünde
birbirlerine sarılacak yüz bırakmadılar.
Ne olacak?
Olan bugün olduğu gibi tüm siyasi çekişmelerden, çıkarlardan
uzak vatandaşa olacak.
Hukuk, demokrasi, adalet, ifade özgürlüğü ve sürekli es
geçilen "adab" herkese lazım.
Usule en çok dikkat etmesi gereken dindar kesimin yaptığı
işlerde de niyeyse hep "usulsüzlük" esasın önüne
geçiyor.
Bir yerde vicdanınızı yaralayan bir şey varsa orada bir sorun
vardır. Bu sorunu "hain" ilan edileceğini bile bile söylemek de her
şeyden önce vicdanınıza borcunuzdur.
Ergenekon sürecinde cemaatten bazı arkadaşlara "bu iş
çok hoyratça yapılıyor, vicdana sığmayan olaylar cereyan ediyor,
ama gazeteciler, ama ifade özgürlüğü..." dediğimizde,
"iş sizin bildiğiniz gibi değil" deyip kestirip
atıyorlardı.
Bugün devletin aynı hoyrat eli onlara da uzandı.
Yaşamadan öğrenmeyen bir milletiz vesselam.
Ama bazılarımız yaşasa da öğrenemiyor demek ki.
28 Şubat'ta devlet eliyle düşman ilan edilen, tehdit
görülen, zulme uğrayan İslamcıların bugün düştüğü durumun başka
izahı olamaz.