Arınç’tan kaçırılan çocuklar değerlendirmesi
Abone olBaşbakan Yardımcısı Bülent Arınç, PKK’nın kaçırdığı çocuklara ilişkin, "Çözüm sürecine gerçekten inanıyorsak, bu çözüm süreci küçücük çocuk...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, PKK’nın kaçırdığı çocuklara
ilişkin, "Çözüm sürecine gerçekten inanıyorsak, bu çözüm süreci
küçücük çocukları dağa kaldırmakla, kandırmakla değil inşallah
süreç içerisinde göreceğiz ki dağdakileri indirmekle, siyasete ve
fikir konuşmasına davet etmekle mümkün olur" dedi.
Kürtçe Habercilikte Sorunlar ve Çözüm Önerileri Çalıştayı, Anadolu
Ajansı’nda Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in katılımıyla
gerçekleştirildi. Arınç, yaptığı konuşmada, Kürtçe haber servisine
başlandığını belirterek, "Şimdi de haber konularında nasıl
olmalıyız konusunu tartışacağız. Biz bunu devletin bir kanalı
olarak propaganda aracı olarak kullanmıyoruz. TRT, kaynağını
devletin sağladığı imkanlarla yapmaktadır. TRT Şeş’ten arzu ettiğim
şey, ailede insanların birlikte izleyebileceği programları
yapmaktır. Bir propaganda aracı olarak kesinlikle bu kanalı
kullanmayacağız. Böyle bir şey görürseniz bize şikayette bulunun"
dedi.
Kürt ve Kürtçe’nin geçmiş dönemlerde inkar edildiğine işaret eden
Arınç, bazı siyasetçilerin hala bunu kabul etmediğini ve birkaç
MHP’li milletvekilinin çalıştay kapsamında gönderilen davetiyeyi
kabul etmediklerini söylediğini ifade etti. Bugün Kürtlerin de
kendi haber kaynakları ve gazetelerinin olduğunu anlatan Arınç,
örgütle bağlantısı olanların kullandıkları dile dikkat edilmesi
gerektiğini söyledi.
PKK’NIN KAÇIRDIĞI ÇOCUKLAR
Son günlerde herkesin dikkatini çeken bir olayın olduğunu söyleyen
Arınç, "Çocuklarının ya kaldırılarak ya da aldatılarak dağa
götürüldüğü düşünen anneler bir eylem yapıyorlar. Bu eylem çok
masumane bir eylemdir. Anneler, bu işin içinde varsa onların
istekleri ve talepleri her zaman samimidir. Daha evvel İstanbul’da
her cumartesi bir araya gelenler veya tutuklu yakınlarının
yaptıklarının eylemler bu yüzden toplumda da karşılık bulmuştur.
Şimdi bu annelerin, çocuklarının bir vesileyle ellerinden alınıp
gitmesi karşısında gözyaşı döken bu insanlara sadece Diyarbakır
değil tüm Türkiye sahip çıkmalıdır. Milletvekilleri sahip çıkmalı.
Eğer çözüm sürecine gerçekten inanıyorsak, bu çözüm süreci küçücük
çocukları dağa kaldırmakla, kandırmakla değil inşallah süreç
içerisinde göreceğiz ki dağdakileri indirmekle, siyasete ve fikir
konuşmasına davet etmekle mümkün olur" diye konuştu.
Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İnanıyorum ki Kürt kardeşlerimizin temsilcisi olma iddiasında
bulunan siyasetçilere de sivil halkın bizzat kendisine de
idarecilere düşen görev hem o annelere sahip çıkmak onların
ızdıraplarını paylaşmak hem de o çocuklarımızın dağa çıkmasına
engel olmak hem de dağdan alınıp annelerine teslim edilmesini
sağlamaktır. Bu konudaki haberciliğin de çok önemli olduğunu
düşünüyorum. Birileri havadan sudan şeyler yazıyor hala. Görmüyor,
görmek istemiyor. Bunların üzerinden siyaset yapıyor, başka
mecralara çekmeye çalışıyor. Haberler aynı zamanda bir algıyı
beraberinde getirir. Haberi nasıl vereceksiniz insanların
algılarını da başka insanların dikkatlerini başka türlü algılara
çekme imkanınız olabilir."
Bakan Eker, Türkiye’nin normalleştiğini belirterek, "Türkiye
gerçekten geç kalınmış 80-90 senelik bir gecikmeyle, bu gecikmenin
bedelini ödemiş, gözyaşı dökmüş, kan akıtmış bir hadiseyi bugün
tamir etme sürecinde. Normalleşme sürecinde. Bizim aslında hükümet
olarak Türkiye’nin birçok tarihsel meselesine neşter atıp bunu
çözmek ve bu medeniyet havzasında yaşayan bütün kavimlerin,
dillerin, kültürlerin, etnik unsurların hepsinin bir arada barış
içerisinde ve kardeşçe yaşayacağı zemin için attığımız adımlar bu
bakımdan. Kürtçe ile ilgili atılan bu adımları bu bakımdan
önemsiyorum. Medeniyet havzasında geçmişte barış içerisinde çok
farklı kültürler ve inançlar barış içerisinde yaşadı" ifadelerini
kullandı.
"Bu ağır kanamalı süreç" diyen Eker, konuşmasında şunları
kaydetti:
"Uzunca bir süre içten içe büyüyen bir yara olarak kendini
hissettiren ve son 30 yılında açık kanamalı bir yaraya dönüşen konu
da bunun yansımalarından birisi. Kürtçe dili bizim medeniyet
havzamızda medreselerde Kürtçe, Farsça ve Arapça’yla bir manada
birlikte bir medeniyet dili geliştirilerek öğretildi ama diğer
tarafta Türkçe de aynı şeklide Farsça ve Arapça’ya Türkçe iskelet
üzerinde yeni bir organizma meydana getirmek suretiyle inşa
edildi."
Haberciliğin zor olduğunu anlatan Eker, Kürtçe dilinin kullanımında
haberciliğin başka sorunlarla yüzyüze geldiğini dile getirdi.
(İHA)