Ariel Şaron 4 yıldır ölüm döşeğinde!
Abone olİsrail'in 4 yıl önce komaya giren eski Başbakanı Ariel Şaron'un sınırları tek başına çizme planından geriye bir şey kalmadığı gibi, planı sahiplenen bir siyasi lider de çıkmadı.
AFP'nin yorumuna göre, sadece kendi kurduğu sağcı Kadima partisi
Şaron'un mirasına sahip çıktığını söylüyor, ama bu parti bile onun
''ayrılma planını'' tozlu raflara kaldırmış durumda bulunuyor.
Günümüzde zayıflamış sol ise Şaron'un Filistinlilere karşı bir
demir yumruk siyaseti izleyen ''Yahudi yerleşim şampiyonu''
olduğunu unutamıyor.
İsrail, 2007'de Hamas'ın bir güç gösterisiyle iktidarı ele
geçirdiği Gazze Şeridi'ne abluka uyguluyor ve iki düşman İsrail'in
geçen kış düzenlediği kanlı saldırılarla artan şiddet döngüsünün
içine iyice yerleşmiş görünüyor.
İsrail henüz Şaron'un yasını tutmuş değil, çünkü her ne kadar geri
dönülmez gibi görünen bir komaya girmiş olsa da, hala ölümle yaşam
arasında bir yerde bulunuyor ve artık gündeme gelmiyor. Sadece
yakınları ve eski çalışma arkadaşları ''Şaron iktidarda kalsaydı,
askeri deneyimi sayesinde Lübnan Savaşı'nda (2006) kaybedilenleri
Hamas'ın (2006 yazındaki) zaferini ve hatta son yıllarda İsrail'in
uluslararası sahnede artan yalnızlığını önleyebilirdi'' diye
düşünüyor.
Eski diplomasi danışmanı Dov Weissglas, Şaron'un Batı Şeria'da
devam eden yerleşim birimi inşaatları yüzünden Washington ile son
dönemde yaşanan gerginliği önleyebileceğini, önceki Başkan George
Bush döneminde Şaron'un ABD ile özel ilişkiler kurmayı başardığını
ve bu sayede krizleri bir güven ortamında çözebildiğini söylüyor ve
''Şaron gerçek bir liderdi. Net kararlar alırdı ve bunları tutmayı
bilirdi'' diyor.
Yahudi yerleşim birimi uzmanı Yossi Alpher de ''Bu bir olgu. Şaron,
stratejik bir vizyona sahip nadir siyasetçilerden biriydi. Sorun,
bu vizyonun uzun zaman yanlış olmasıydı'' yorumunda bulunuyor ve
Şaron'un İsrail'de siyasi ve ahlaki bir felaket olarak algılanan
Lübnan müdahalesi (1982) sırasında oynadığı kilit rolü
hatırlatıyor.
Öte yandan, 28 Eylül 2000'de Şaron'un Haremüşşerif'i ziyaret etmesi
Filistinliler tarafından bir provokasyon olarak algılanmış ve
küllerin yeniden alevlenmesine, ertesi gün de ikinci İntifada'nın
patlak vermesine neden olmuştu. Filistinlilerin direnişini kırma
yemini eden Şaron, 6 Şubat 2001'de zaferle başbakan seçilmişti.
Alpher, 28 Ocak 2003'te bir kez daha başbakan seçilen Şaron'un
Filistinlilerden ayrılmak istediğini, ancak bu ''boşanmanın
koşullarını'' İsrail'in belirlemesini şart koştuğunu, ama rüyanın
çoktan bittiğini söylüyor...