Ardıçın sarhoş olduğu an
Abone olEngin Ardıç sarhoşken kimi yazdı?
Son günlerin en sert, en açık ve en tartışılan
yazılarını yazdı. Kalemini hiçbir konudan sakınmayan AKŞAM yazarı
Engin Ardıç'ın, 'Sayın Başbakan, sizi devirecekler' cümlesiyle
başlayan 21.05 tarihli ve Bülent Ecevit için kaleme aldığı 'Ölmüş
gibi yazdım' başlıklı 22.05 tarihli yazısı haftanın gündemine
oturdu. Engin Ardıç neden bu kadar sert yazıyor, ne söylemek
istiyor? İşte polemiklerin yazarından Türk medyası, siyaseti,
toplumu ve kendi özel hayatı hakkında çarpıcı açıklamalar...
Geçen pazar yazınızda Başbakan'ı açık açık uyardınız. 'Hükümeti
devirecekler' uyarısını neye istinaden söylediniz?
Birçok isim aynı şeyi söyledi ama onlar biraz daha dolambaçlı
söylediler. Ben direkt söyledim. Bu tabii edindiğim bir
izlenim.
Kim devirecek sizce?
Derin devlet, gladio, kontrgerilla ya da ergenekon mu dersiniz,
bilemem. Çeşitli kademeleri var. Yöneticileri var. Bir de tetikçi
olarak kullandıkları zavallılar var. Genellikle aptalları
kullanıyorlar. 'Besmele çekmezsen bomba patlamaz' demiş mesela. O
zavallı 'gavurların attığı bomba niye patlıyor' diye bile
soramamış. Kontrgerillanın kuruluş prensibine karşı değilim. Kağıt
üzerinde bunun kuruluş amacı, Türkiye herhangi bir savaşta yenilir
de işgal altına girerse işgal kuvvetlerine karşı gerilla savaşı
yapmak. Bu yanlış değil. Beyoğlu'nda dolaşan bir Yunan devriyesine
ateş açmak benim için de hoş olabilir. Severim silahlı çatışmaları.
Ama Türkiye'de siyasi amaçlarla kullanılıyor kontrgerilla. Şimdi de
hükümeti devirmek için...
HİÇ KİMSE CHP KAZANACAK DEMİYOR
Böyle bir yapılanmanın sadece yabancı güçlerin işgalinde harekete
geçeceğini düşünmek saflık değil mi?
Öyle. Bir insan öldürüldü, kaç insan da yaralandı. Kaldı ki bu
insanlar kapıcı Mehmet Efendi değil, yüksek yargıçlar. Bu korkunç
bir şey. Sonra her ne olursa olsun bu işi İslamcılar yaptı süsü
vererek hükümeti yıpratmak ya da devirmeye çalışmak hem kanun hem
de ahlak dışı. Ve sanıyorum devam edecekler.
Başka bir amaç olamaz mı?
Görünürdeki amaçları hükümete gözdağı vermek, erken seçime
zorlamak, Çankaya'ya AKP'den birinin çıkmasını önlemek. Olayın dış
boyutunu bilemiyoruz. Arkasında ABD mi var? Bunlar Türkiye'yi
ABD'yle birlikte İran'a karşı savaşa sokmak mı istiyor? Tam olarak
bilmek zor.
Siz de bu noktada AKP'ye erken seçimi öneriyorsunuz...
Aklın yolu bir. Ben 'erken seçime gidin' dedim. Ama bu, Başbakan
Erdoğan'a yenilgi gibi görünüyor. Zaten erken seçim olsa AKP
kazanacak. Hiç kimse CHP kazanacak demiyor. Ama böyle gittikçe,
ortam daha da geriliyor.
CHP'yi çok eleştiriyorsunuz, hatta bu yüzden sizi sağcı sananlar
bile var?
Ben solcuyum. CHP eleştirisine gelince, siyasi anlamda sahtekar
oldukları için kızıyorum. Bunlar solcu falan değiller. Geçen gün
Deniz Baykal söyledi: 'Türkiye'de artık sağ-sol ayrımının bir önemi
kalmamıştır.' Nasıl yani? Basında benim arkadaşlarım ayda 500
YTL'ye çalışacak, maaşlarına zam alamayacaklar ve solun anlamı
kalmayacak, öyle mi! Ben adamın alnını karışlarım, siyasi
anlamda.
Bazen çok keskin genellemeler yapıyorsunuz. 'Solcu kızların eli
yüzü düzgün değildir' gibi...
Haklısınız ama demek insanlarda öyle bir izlenim bırakmışlar.
Devrimci bacıların çoğu da öyleydi. Mesela ben Boğaziçi
Üniversitesi'nde okurken, 1972 yılında, aynı üniversiteden iki
kızın karıştığı meşhur bir 'Sandık Cinayeti' vardı. Bu cinayete adı
karışan TİKKO adlı sol grupta çok güzel kızlar vardı. İşte ben o
cinayeti işleyen iki kızdan birine aşıktım. Banu Ergüder'e. Bir
içim suydu. Sonra katil çıktı işte... Yani yazıda genellemeler
oluyor. Bazı devrimciler şöyledir, bazıları böyledir gibi yazınca
da yazının tadı kaçıyor. Gerçi bu insanı tazminat davasından da
korur.
Mesele solcu kızların güzelliği değil ki... Doğru yaptıkları bir
şey olmadı mı hiç?
Tabii ki var. Ama gerek 12 Mart, gerek 12 Eylül kuşağı çok büyük
hatalar yaptı. Hiçbirinin eylemi doğru değildi. Bir tek Türkiye
İşçi Partisi Gençlik Kolları'nın yaptığı doğruydu. TİP'li olduğum
için söylemiyorum.
RÜŞVET YESEYDİM ZENGİN OLURDUM
Peki olmak istediğiniz yerde misiniz?
Yazarlığı seviyorum. Yöneticilik yapmayı hiçbir zaman istemedim.
Star Gazetesi'nde haber müdürlüğü teklif edildi, kabul etmedim.
İsteseydim Star'da yayın yönetmeni de olurdum. Ama hiçbir zaman
yöneticiliğe heves etmedim.
Çalışsam ne iyi olur, dediğiniz bir yer var mı?
Burada mutluyum. Ama neresi olabilir, derseniz mesela Hürriyet
olmaz. Çünkü Hürriyet para vermez.
Sadece o yüzden mi?
Bir de Aydın Doğan grubunun eskiden beri bazı tavırlarını beğenmem.
Hürriyet gazetesi seçimden önce AKP'ye çok karşıydı sonra AKP'yi
desteklemeye başladı. Şimdi de 180 derece aleyhine döndü. Çok
yanlış işler yapıyorlar. Ertuğrul Özkök'ün Danıştay baskını üzerine
yazdığı yazı son derece çirkin, yanlış, taraflı. Yazılmaması
gereken, hoş olmayan, ayıp bir yazı. Başa dönersek, Aydın Doğan
grubunda çalışmam. Asla ve asla çalışmayacağım iki yer daha var:
Biri Cumhuriyet diğeri Vatan gazetesi. Cumhuriyet gazetesiyle
ideolojik, Vatan gazetesiyle de Zafer Mutlu nedeniyle... Çünkü
Zafer Mutlu benim için şunu demiş: 'Bu kapıdan benim cesedim çıkar,
Engin Ardıç ondan sonra içeri girer.' Dolayısıyla Zafer Mutlu bana
yarın gelse de 'Engin sana 86 bin dolar maaş, 2 milyon dolar da
transfer ücreti, bir villa, limuzin' dese cevabım 'hayır' olur.
Bunu da lütfen yazın. İçi rahat olsun; sokaklarda sürünsem,
açlıktan ölsem, köprü altlarında yatsam asla Vatan gazetesine gidip
ne iş isterim ne de onların teklifini kabul ederim. Onun dışında
yazılarıma karışılmadığı sürece Milli Gazete'de de yazabilirim.
Vakit'te yazmam tabii... Siz sordunuz diye söylüyorum, okuyucu ya
da Serdar Turgut 'herif transfer beklentisi içinde' diye
düşünmesin. Akşam'da mutluyum. Mesleki açıdan bir sorunum yok. Ha,
zengin olamadım ama öyle bir idealim de yok zaten. İsteseydim
olurdum, legal ya da illegal yollardan.
Mesela Star'da, Cem Uzan döneminde mi?
İsteseydim Cem Uzan'dan çok iyi para alırdım. Ama ben orada sadece
yazımı yazdım ve para aldım. İşim yazmaktı. Ha, Cem Uzan bana
acıyıp da 'Al sana Rumeli Holding'den yüzde 1 hisse dese' alırdım
da. İyi ki vermemiş, şimdi ayvayı yemiştim. Zaten bu yüzden yaşanan
fırtınada bana bir şey olmadı.
İllegal derken...
Rüşvet yeseydim şu an en aşağı 5-6 milyon dolarlık adamdım.
Rüşvet teklif edildi mi ki?
Hayır ama teklif edilmesinin kapısını açabilirdim. İnanın öyle olsa
5-6 milyon dolarım olurdu. Ne yazık ki 100 bin dolarım var. Kefen
parası olarak saklıyorum (gülüyor).
Fena sayılmaz...
Tabii ki ama kefen parası, yarın öbür gün Serdar Turgut beni
kapının önüne koyarsa diye (gülüyor)... Şaka bir yana mesleki
açıdan doydum. Mutluyum.
Cem Uzan'la görüşüyor musunuz?
Aslında çok görüşmeyiz. 12 yıl boyunca çok güzel bir dostluğumuz
oldu. Star'da çalışırken bile 6 ayda bir görürdük birbirimizi. En
son üç ay önce bir yemekte karşılaştık.
Ne yapmayı düşünüyor, söyledi mi? Tekrar medyayı düşünüyor mu?
Yo, medyayı düşünmüyor. Genç Parti'ye dair hala bir takım umutlar
içinde. Sanıyorum AKP dışı sağın liderliğine oynamak gibi bir
hevesi var. Ben bunun gerçekçi olduğunu düşünmüyorum.
Göreceğiz.
Cem Uzan yaşadıklarını sizce hak etti mi?
Yapılanları hak etti mi bilemem. Ama kendisine uygulanan kanun
geçerli bir kanun. Yani kanuna uygun bir durum var ama hukuka uygun
mudur, işte o tartışılır!
Ahmet Kekeç ve Fikri Akyüz'ü severek okurum
Hangi yazarları okursunuz?
Bizim gazeteden Serdar Turgut'u, Oray Eğin'i, Mansur Forutan'ı ve
Deniz Gökçe'yi sürekli okurum. Bekir Coşkun'a mutlaka bakarım.
Hıncal Uluç'a, Fatih Altaylı'ya da. Merakımdan. Size tuhaf gelecek,
Yeni Şafak'tan Ahmet Kekeç ve Fikri Akyüz'ü severek okuyorum. Bir
kere bilgili çocuklar. Bazen beni taklit ettikleri de oluyor ama
yerleşik, kalıplaşmış birtakım değerlerin üzerinden bakabilen
insanlar. Hiç bakmadığım yazarlar da var. Çetin Abi'yi uzun
zamandır okumuyorum. Emin Çölaşan'ın aşağı yukarı ne diyeceğini
biliyorum. Ayşe Arman'a da bakmıyorum. Pakize Suda'yı eskiden
okurdum ama şimdi değil. Ama biri diğerinden daha iyi yazar veya
daha kötü yazar diye söylemiyorum. Bu benim tercihim. Beni de hiç
okumayan insanlar var.
Sandık Cinayeti
1972 yılının Haziran ayında işlenen ve Sandık Cinayeti olarak
tarihe geçen olayda , o dönem Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olan
Banu Ergüder, bir sandıkla Paşabahçe sahilinde beklerken yakalanır.
Sandığın içinden Adil Ovalıoğlu adlı kişinin ceseti çıkar. Bu
cinayet nedeniyle Banu Ergüder, Garbis Altınoğlu, Zuhal Aksoy ve
Mehmet Ümit Necef, İstanbul 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde
yargılanır. Kimileri idam, kimileri ömür boyu hapisle
cezalandırılır.
Ercan Arıklı'yı sarhoş kafayla yazdım
Sonradan 'ayıp ettim' dediğiniz yazılarınız oldu mu?
Birkaç film, mesela Kubrick'in Eyes Wide Shut'ı ve Chicago için
kötü yazmıştım, sonra tekrar seyrettiğimde çok hoşuma gittiler.
Son yazdığınız Ecevit yazısı veya Ercan Arıklı'nın ölümünden sonra
yazdığınız yazı için de benzer duygular hissettiniz mi?
Ecevit'in ne kadar dürüst, namuslu, sempatik bir kişi olduğunu
kimse tartışmıyor. Onun siyasi hayatındaki başarısızlıkları,
beceriksizlikleri üzerinde durdum ki, bu başka bir şey. Allah
gecinden versin, ölünce yazılamayacak bunlar. Hayattayken yazmanın
doğru olacağını düşündüm. Bakın Çetin Emeç, Abdi İpekçi ve Uğur
Mumcu alçakça öldürüldükleri için kahraman oldular. Ama bu onlara
öyle bir dokunulmazlık sağladı ki, bugün bile onların hakkında
hiçbir babayiğit kötü bir şey yazamaz. Ben yazarım, ama zamanı
gelmediği için yazmamışımdır.
Ercan Arıklı'yı anlattığınız köşe yazınızda da mı aynı refleksle
hareket ettiniz?
Ercan'ın öldüğü haberini aldığım zaman çok üzüldüm, çok kötü oldum.
Adada yazlıktaydım ve meyhaneye gitmek üzereydim. En son Nokta'da
onunla çalıştım. 1987'nin sonunda kovdu beni. Bugüne kadar da iki
kişi kovdu zaten: Ercan Arıklı ve Ali Taran.
Reklam yazarıyken mi kovuldunuz?
Evet. Ama haklıydı Ali Taran, hiçbir şey yazmıyordum. Ama Ercan
haklı mıydı, tartışırız. Dediğim gibi meyhaneye gitmek üzereyken
televizyondan öldüğü haberini aldım. Çok üzüldüm, gittim o ruh
haliyle de bayağı sıkı içtim. Eve geldim ve o kafayla yazı yazdım.
Böyle bir durum hayatımda ilk ve sondur.
Pişman mısınız?
Evet pişmanlık duydum, sarhoş kafayla yazdığım için. Yani ertesi
gün, belki iki - üç gün sonra yazmam gerekirdi. Belki de hiç
yazmamam... Allah rahmet eylesin, deyip geçebilirdim.
Başka bir gün yazsanız aynı yazıyı yazmaz mıydınız?
Yazmazdım. Ama sarhoş kafayla yazmama rağmen, hala o yazıda yanlış
bir şey yazdığımı sanmıyorum. Duygusal bir yazıydı ama o yazıda
yalan ya da iftira yoktu.
Çalışırken sever miydiniz?
Ercan'ı sevdiğimden ona çok kızdım. Haksızlık etti. Benim ona
duygusal yaklaşımım, hani yanlış anlaşılmasın sevdiği tarafından
aldatılmış bir kadının ya da erkeğin hissettiği şeyler gibiydi.
Bana korkunç haksızlıklar etti. Suçum yokken beni işten kovdu.
Sonra en vahşi kapitalistin yapmayacağı bir şeyi yaptı.
Bana bir yıl önce verdiği ikramiyeyi zorla geri aldı.
Kürşad Oğuz-Aykut Aykanat/AKŞAM PAZAR