Arda Turan, Barcelona'dan Messi yüzünden mi ayrıldı?

Abone ol

Başakşehir'in tecrübeli futbolcusu Arda Turan katıldığı bir televizyon programında hakkında merak edilen çok sayıda soruya cevap verdi. Barcelona'dan neden ayrıldığını da açıklayan Arda, Berkay ve eşiyle yaşanan sürecin de göründüğü gibi olmadığını anlattı.

Son dönemde adı sadece skandallarla anılan yıldız futbolcu Arda Turan Barcelona'dan neden ayrıldığını ve kendisiyle özdeşleşen 'adamlık' ifadesini neden kullanmadığını açıkladı.

Arda Turan, CNN Türk'te yayımlanan 40 programında Buket Aydın'ın sorularını yanıtladı. Arda Turan’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

İnsanlar size neden bu kadar kızıyorlar? Şımarık mısınız?

Bu konumun getirdiği haller, tavırlarda bazen sıkıntılar olabilir. İnsanlara mutlaka ki hak veriyorum. Bazen giydiğimiz, bazen gezdiğimiz, bazen ses tonumuz, bazen oturuşumuz bunlarla ilgili gerçekten hatalara düşmüş olabiliriz, ama ben bu yerlere tırnaklarımla kazıyarak geldim. Ailemle bağlarım güçlü, arkadaşlarımla bağlarım güçlü, kendi mutlu olmak istediğim hayatı yaşıyorum. İnsanların istediği hayatı yaşayamam ki, onlar beni başka bir kalıba sokmak istiyorlar. Ben böyle bir çocuğum. Galatasaray'da oynarken işte Metin Oktay gibi der, ben Metin Oktay olamam ki. Ben Arda olmak istiyorum zaten. Metin Oktay'ı çok seviyorum, ama ben Arda olmak istiyorum. Böyle bir hayat yaşamak istiyorum. O yüzden insanlara hak vermiyor değilim. Yüzde 100 hak veriyorum ama onların da beni anlamasını bekliyorum. Şımarık mıyım? Bence değilim. Bunu anneme babama sormak lazım. Annemle, babam her çıktıklarında ‘Oğlumuzdan Allah razı olsun.’ diyorlar. Yani ben nasıl kendime şımarık diyeyim. Ama şöyle bir sıkıntım var. Her doğruyu her yerde söylemeye çalışma, her haksızlığın karşısında kendim dikilme gibi hatalarım var. Bu da ne oluyor? Toplum nezdinde her zaman kendini doğru ifade edemiyorsun, her şeye karışmış gibi oluyorsun. Sorunun başında söylediğim gibi insanları anlıyorum. Yani ben de bazen bilmediğim bir konu hakkında bir yorum yapıp kızabiliyorum. Ama şımarık mıyım? Kişiye göre, kime göre, duruma göre değişir.

Barcelona'da tutunamamanızın nedeni Messi mi?

Messi'nin söylendiği gibi bir ağırlığı vardır. Ama Benim Barcelona'dan ayrılma sebebim yüzde bir bile Messi değildir. Çok iyi arkadaşımdır. Barcelona'daki oyuncularla hala görüşüyorum. İspanya'dan, Barcelona'dan buraya gelenler var. Neymar'la, Dani Alves ile bazen Piqué ile konuşuyorum. Hatta tenis federasyon başkanımızı Piqué ile buluşturdum. Türk Hava Yolları ile buluşturdum. Davis Cup gibi organizasyonun CEO'luğunu yapıyor şimdi kendisi. Belki Türkiye'ye getirmeye çalışacak. Bunun için bile uğraşıyorum. Bununla ilgili hiçbir sebep yok. Benim Barcelona'dan ayrılma sebebim Luiz Enrique ile takımın 12. Oyuncusuydum, jokeriydim ve çok fazla süre buluyordum. Valverde gelince, bana bu şansı tanımadı. Ben de oynayamadığım yerde mutlu olmadığım için, taktiksel, sporun içinde olacak sebeplerden dolayı ayrıldım. Çok basit, o kadar basit ki. Hayatta bazen basite bakmak zor oluyor ya, bu kadar. Barcelona'dan bundan ayrıldım ve kimse de bana git demedi. Oynamadığım için ben kendim ayrıldım. Ben Barcelona'da hala kalabilirdim, hala oturabilirdim ki birçok insan bunu tercih eder. Ama bu benim tercihim değildir. Ben her zaman mücadele etmekten, çalışmaktan yanayım. Barcelona'dan ayrılış sebebim, Barcelona'ya gitme sebebim ile hemen hemen aynı. Çalışmak ve mücadele etmek.

Teklif edilse yine Atletico Madrid'den Barcelona'ya geçer misiniz?

Yüzde 100 geçerim. Çünkü Barcelona bir hayal. Sizin mesleğinizdeki en üst seviye neyse, bir futbolcu için de Barcelona en üst seviyedir. Başka bir şeye geçiyorsunuz. Ülkenizi temsil etmek. Barcelona resmi Twitter hesabından Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyordu, oyuncuları ile beraber. Bunu hangi parayla, hangi ilişkili ile yaptırabilirsiniz. Barcelona'ya gittim. Sponsorluk transferi dendi. Ver bakalım 100 milyon Euro, Türkiye'den bir oyuncu alacaklar mı? ‘Şu oyuncuyu al.’ de alırlar mı? Yani bu kulüpler böyle şeylerle hareket ederler mi? O yüzden dediğim gibi Barcelona'ya mutlaka giderim. Bir hayaldi, bence bu hayal hala birçok gence hala bir hayal, bir çizgi, bir çıta olarak duruyor diye düşünüyorum.

Adamlık ne demek? Sizin lügatınızda kime adam denir?

Bir defa benim böyle bir lügat oluşturma, sözlük oluşturma bir çabam yok, böyle bir durumum yok. Bu adamlık lafı da böyle biraz cinsiyetçilik işine doğru gitti. Bunu da artık açıkçası sevmemeye başladım, kullanmıyorum. Halbuki neydi? Toplum nazarında, kurallarda yazmayan, örfümüz, adetimiz, inandığın doğrunun peşinden gitmek, doğru ve dürüst olmaktı. Dedim ya, zaten yıllardır bundan çekiyorum. O doğruyu illa Arda savunsun. Ama savunmazsam da içime sinmiyor, rahat edemiyorum. Bu hikaye buradan başladı. Ama bu sözü artık çok fazla kullanmamaya çalışıyorum. Neden? Bir tarafı cinsiyetçiliğe gitti, bi tarafı Lügat oluşturmaya çalıştı. Ama bu adamlık kelimesinin içindeki vasıfları taşımak için hayatım boyunca uğraşacağım, mücadele edeceğim. İnsanların dedikleri değil, benim ne yaptığımı bilmem önemli. Bazen konuşuyoruz. Kazanması lazım. Hayatta kazanmaya ne olarak bakıyoruz. Para, şan, şöhret, başarı? Evet bunlar önemli, ama ben evin içine girdiğimde oğlumla, ailemle, arkadaşlarımla çok mutluyum. Çok şükür yatağa yattığımda huzurla uyuyorum. Gerçek kazanç bu. Cem Yılmaz'daydım geçen gün. Cem Abi şakalarının arasında dedi ki, "Eğer herkes gerçekten zenginse bir manası oluyor grupta..." Bütün dünyadaki insanlar zenginse... Yani zenginlik nedir? Para nedir? Başarı nedir? Çünkü bizde de yoktu.

70 metrekare evde büyüdüm. Bizde de yoktu. Ama kimsede olana bir şey demiyorduk. Helal hoş olsun diyorduk veya o gözle bakmıyorduk. Anlatmak istediğim şey, hayatta kazanç olarak neye bakıyorsunuz? Mutluluk. İşte çok sevdiğim Zafer Çika bir anda vefat etti. Allah rahmet eylesin. Yani bir anda bitiyor hayat. Ölüm bize hiç gelmeyecekmiş gibi yaşıyoruz. Halbuki öyle değil. Mutluluğa ne olarak baktığımız, kazanca ne olarak baktığımız çok önemli bence.

Neden Milli Takımın kaybettiği bir maçta oyundan alınırken güldünüz?

Bu soruyu sorduğun için teşekkür ederim bir defa, içimde yaradır bu. O kadar büyük bir yaradır ki. Hiç kimse acaba İzlanda’yı ilk yendiğimizde, Selçuk frikik attığında, Avrupa Şampiyonası’na gittiğimizde ne kadar ağladığımı hatırlıyorlar mı? Bir defa insanların, sevinçlerini ve üzüntülerini belirtme şekilleri farklı olabilir. Evet, orada güldüm. Hala da o maça hatırladığım da o sinirle evde bazen gülerim. Hayatımda bir 5 maç saysak bir tanesi en çok üzüldüğüm maç odur. Neden biliyor musun? Sebebi şu; Dünya Kupası'na gitme maçımız, Türk tarih için çok önemli bir defa veya iki defa. Dünya Kupası'na gideceğiz. Gitme şansımız var. Ve şöyle bir şey oluyor; Lucescu sürekli toplantı yapıyor ve şöyle bir şey diyor. ‘İzlanda sürekli uzun top atıyorlar. Onlar bizden daha fizikliler. Lütfen kafa topuna çıkmayın. Etrafında kapatın ki düşen topu alalım.’ Bu anlattıklarımı anlayabildiniz değil mi? Bizim maçta yediğimiz golle bakar mısınız? Arkadaşlarımı asla ama asla eleştirmek için söylemiyorum. Oluyor futbolda ama bu kadar üst seviye, bu kadar ülkemiz için önemli bir maçta böyle bir gol yedik. Bir sonraki gol. ‘Lütfen merkezlerine oynamayın çok kapatıyorlar. Kenardan oynayalım ki kaybedeceksek de kenardan kaybedelim.’ Merkezden kaptığımız topla geçiş yiyip gol yiyoruz ve Dünya Kupası'nı kaybediyoruz. O kadar toplantı toplantı, o kadar izah, çalıştığımız yerlerden gol yersek Arda da oraya çıkarken sinirden gülerek gelir. Çünkü neden hayatında istediği en çok istediği şey kaybediyor. Türk Milli Takımı hayatımda en çok sevdiğim şey, hala en çok sevdiğim şey. Desteklerden kendi en çok sevdiğim şey. Böyle bir şey olabilir mi? Buna günü diyenler bence art niyetlidir. Ben hala üzüntüsünü yaşıyorum. Hala oturup o İzlanda maçında acaba şöyle mi yapsaydık, Emre ağabeye pas atsaydım onu gol atsaydı, şöyle mi olurdu diye düşünüyorum. İnsanların üzüntülerini sevinçlerini duygularını belirtme şekillerine bari karışmayın. Yani o zaman galibiyetten sonra ağlarken de kazandık ağlıyor mu diyorlar? Böyle bir kariyerde bir oyuncuydum ve Dünya Kupası oynayamadım. Bu benim içimde yaradır. Dünya Kupası nasıl bir şey bilmiyorum. Yani bu yarayla yaşıyorum. Bunu anlatırken de gülüyorum. Bu gülümsemeyi buradan bir kareyle çekersen Arda gülüyor dersin. Hayatınızda görmek istemediğiniz maçlar vardır, bu onlardan biridir. İnsanlar böyle nasıl düşünürler diyorum. Ayak tendonum buradan yırtılmıştı. Botla gezdim 3 ay. Acıbadem'de Mesut ağabey vardır fizyoterapist, isteyen sorabilir. ‘Arda saçmalama, bu ayakla gelip oynanmaz.’ Dedi. Letonya maçını da öyle oynadım. Yırtılsa belki 6 ay belki bir sene oynayacağım. Kendi futbol kariyeri riske attım. Ben bunları şöyle yaptım böyle yaptım, helal hoş olsun yine olsa yine yaparım. Ben ülkemi kadar çok seviyorum. Başka şeylerden söyleyeyim size zaten bir sürü malzeme veriyorum. Başka şeylerden vurun bana yani.

Neden Galatasaray'a değil de Başakşehir'e transfer oldunuz?

Bir defa Göksel Gümüşdağ bu transferi yaparken dedi ki ‘Arda hiçbir zaman Galatasaray camiasını kaybetmez. Galatasaray her zaman senin camian. Onu bilerek hareket et.’ Sağ olsun bu benim gönlümü hep rahatlattı. Galatasaray beni hiçbir zaman istemedi. İnanıyor musunuz buna? Komik bir teklif geldi diye bir lafım var benim, onlar bunu söylerler. Komik teklif neden demiştim biliyor musunuz? Çünkü basında gazetecilere söyleyip, söylemişlerdi. Mustafa Cengiz’i, şimdiki yönetimi ve hocamızı ayrı tutuyorum.

Bu konuda onlarla ilgili hiçbir şey yok. Ama daha önceki yönetimden hiç kimse beni istemedi. İlk Barcelona’ya transfer olduğumda 6 aylık dönemde boştum, müsaittim. Gazetelere haberler, kamuoyu yoklaması… Bu yüzden komik dedim, söyleyemiyorum. Yani Galatasaray yönetimine ve başkanına cevap olmaz diye söyleyemiyorum. Bir Galatasaray başkanı ‘Arda ekonomiyi tercih etmiştir.’ dedi. Nasıl ekonomiyi tercih edeyim. Hayatımda iki tercih hakkı oldu mu da ben ekonomiyi tercih ettim. Galatasaray benim camiam. Galatasaray başkanına veya başka insanlara benim cevap vermem doğru olmaz. Ama ben Galatasaray’a hayatım boyunca hiç yanlış yapmadım. Ben 13-14 milyon Eurolar kazandırarak gittim. Dünyanın her yerinde Galatasaraylıyım diye söyledim. Ben rakiplerimizden de teklif aldım. Be yaptığım ve hangi cevapları verdiğim ortadadır. İsteyen istediğini söyleyebilir. Bu söylediklerimde yine Mustafa Cengiz ve Fatih Terim’i ayrı tutuyorum. Ayhan Hoca ile Igor Tudor oradaydı. Onlara da sorsunlar. Gelmedi, Galatasaray beni istemedi diyemiyordum. Utanıyorum, insanlara ne diyeyim. O zaman da oynarken Galatasaray beni istemedi. Kamuoyu yoklaması yapıyorlar, biraz taraftar, birkaç mesaj aman. O zaman tamam, aman. Ne yapayım ben Galatasaraylıyım. Ama Başakşehir ile en büyük hayallerimi yaşayacağım inşallah.

Basında göründüğünüz kadar agresif biri misiniz?

Galiba biraz agresifliğim var. Aslında basında göründüğü kadar agresif değilim, ama biraz agresifliğim var. Bunları düzeltmek için işte davranış bilimi hocasına da gidiyorum. Sağ olsun, Emre Hocaya gidiyorum, fikir danışıyorum. Daha iyiye gittiğimi düşünüyorum. Tabii o kadar çok bir şeyle muhatap oluyoruz ki, o kadar çok müdahale, o kadar çok olmayan şey karşımıza geliyor ki... İzah, izah, izah, izah. E sonunda bir yerde de patlıyorsun. Ama yani burada yüzde 50 - 50. Biraz benim de hatalarım var. Ama yüzde ellilik kısmında karşıya top atalım biraz, adaletli olsun.

Berkay ve eşi ile aranızda ne geçti? O gece yaşananlardan dolayı pişman mısınız?

Dava sürecinde olduğu için bu konularla ilgili konuşmam normal değil. Ama orada barda iki erkek arasında yaşanan tartışma hoş değil tabii ki. Bir hata, yanlışlık var. Hastane işi de göründüğü gibi değil. Gayet normal bir konuşmaydı. Benim bu konuyla ilgili söyleyeceğim tek şey şu; ben hayatım boyunca hiç kimsenin eşi ile alakalı böyle bir ahlaki durum içerisinde olmadım. Böyle bir şey kesinlikle ve kesinlikle, asla ve asla yoktur. Öteki hatalar konuşulur edilir, dava süreci. Ama net ve net şekilde söylüyorum. Bu ülkede herkes kimin ne olduğunu bilir. Eğer konu bu kadar hassas ise sabah 6’da gazeteci aranmaz, bu işin reklamı olmaz. Bu konularla ilgili tek söyleyeceğim budur. Davalar bitsin, ben uygun şekilde uygun zamanlarda gerekenleri söyleyeceğim.

Dostların sessizliği üzdü beni

Ama bu konuyla ilgili başka bir hassasiyetim var. O kadar Barcelona’da, Madrid’de yaşadım. O kadar evime gelen giden oldu. Haklı olduğumu bildikleri halde dostların sessizliği üzdü beni. Neden? ‘Aman bizde bir şey olmasın.’ Bir toplum baskısı, bir harala gürele oldu ya ilk zamanlar. Sonra da bir sürü gazeteci aradı. ‘Ardacım kusura bakma, o olay öyle değildi böyleydi falan.’ Onları da geçiyorum, beni dostlarımın sessizliği üzmüştür. Bunu ilk defa burada söylüyorum, onlara söylemedim. Hepsi eşleriyle, kız arkadaşlarıyla onları bir Türkiye ağırladım bir İspanya’da. Canları sağ olsun. Ama sessizleri beni üzmüştür. Onlar kendilerini bilirler. Ama Arda yine onların her sıkıntısı olduğunda maddi manevi yanlarında olmuştur. Arda cengâver zaten. Kesilip, doğranıp biçilmeye hazır bu ülkede, olsun. Tatsız ve gerçeği yansıtmayan bir olay. Bu iftirayı asla kabul etmiyorum. Benim kulübüm, Milli Takım sorumluluklarım olduğu için sesimi yükseltmedim çok fazla bu işler hassa olduğu için. Bizim konumuzda bu işler hassastır, bu kadar sağa sola düşmez. Biz iyi gün dostu da arıyoruz artık. İyi günümüzde bizi kıskanmayan, bizim sevincimizle sevinen. Onları da özledik biz. Artık zor günleri kendimiz atlatıyoruz. Ama iyi kazanırken acaba bizimle seviniyor mu diyoruz artık.

Günün Önemli Haberleri