Aponun avukatını kızdıran sorular
Abone olRadikal'den Neşe Düzel, Öcalan'ın avukatı ile röportaja gitti. Ama bu röportaj kavgayla bitti.
Yedi yıl önce Abdullah Öcalan'ın avukatlığını yapan DTP
milletvekili Hasip Kaplan, Neşe Düzel'in sorduklarını beğenmeyince
kendi istediği soruları sordurmak istedi...
İşte ikili arasında geçen diyaloglar;
-Siz Abdullah Öcalan'ın avukatlığını ne kadar süre
yaptınız?
Bana göre bu sorudan girmek yanlış. Ben
Türkiye'nin son otuz yılının en önemli siyasi davalarının hepsinde
avukatlık yaptım. O açıdan ben basına da kızıyorum bu noktada.
(...)
Peki Abdullah Öcalan'ın avukatı olmak rahatsız mı
ediyor sizi?
Hayır, rahatsız etme olayı değil.
Basının kullanma tarzı beni rahatsız ediyor.(...) Şunu alıyorum,
'şunun avukatı şurada görev aldı' deniyor.
'Öcalan'ın avukatı' deniyor. Bu anlayış sorgulanması gereken çok
yanlış bir anlayış. Bir kere, basının bir hukukçu karşısında biraz
daha duyarlı olması lazım.
Röportajı bırakma tehditi
-Ben başka bir şey soracağım. Ben bu soruyla
söyleşiye, sizin zannettiğiniz anlamda girmedim. Başka bir açıdan
girdim. Şimdi onu soracağım. Öcalan'la avukatlarının...
Bununla başlarsanız, kapatacağım. Siz gerçekten
benimle söyleşi mi yapmak istiyorsunuz? Girdiğim bir davayla
ilgili, gerçekten o dava üzerinde mi söyleşi yapacağız? Sizlerle
söyleşi yaptık. 1999'da hatırlarsanız, sizinle sıcağı sıcağına
yaptık.
-Ben size başka bir şey soruyorum. İsterseniz bir dinleyin
soruyu. İstemezsiniz teybi kapatırız tabii.
-Hayır
yani doğru değil. Yani aynı şekilde olayı götürüp...
-Siz benim neyi sorduğumu bilmiyorsunuz ki...
Ama başladık öyle gidiyor. Hoşuma gitmiyor bu yani. Bir
şeye katkı sunmuyor bu tarz bir görüşme, bir röportaj.
AVUKATI KIZDIRAN SORU
-İsterseniz teybi kapatırız. Ben zorla söyleşi yapmam.
Hayır, ciddi söylüyorum. Hayır, hayır, bu tarz hoşuma
gitmiyor.
-Hangi tarz olduğunu bilmiyorsunuz ki. Ben
şunu soruyorum. Avukatlar Öcalan'la yaptıkları görüşmeleri teybe
kaydediyor mu?
Onu bana sormayın. O
süreci artık bana sormayın. Geride bıraktık. O kadar çok şey
değişti ki. Eğer bunun üzerinde röportaj yapmayı
düşünüyorsanız, gerçekten yapmak istemiyorum.
-Yapmayalım.
Hayır yani eğer buysa ana
konu. Bakın ben milletvekili olmuşum. Türkiye'nin
sorunlarıyla ilgileniyorum. Bir noktaya gelmişiz. Hâlâ beş sene
önceki bir davamla ilgili konuşuyoruz. Beş senede dünya değişti.
Beş sene içinde çok şey değişti Neşe Hanım.
(....)
-Bir dakika beni dinleyin. Siz benim
ne sorduğumu bile bilmiyorsunuz. Sorumu söyleyin. Benim size sorum
neydi söyleyin. Siz benim sorumu bilmiyorsunuz ki...
Başladınız geldiniz. (Öcalan) Nasıl görüşme
yapıyor?
-Önemli bir soru değil mi bu? Abdullah Öcalan
haftalık avukat görüşmeleriyle görüşlerini dışarıya açıklıyor.
Bunların hepsi yayımlanıyor. İnternette...
Beş
senedir bilmediğim bir şeyi bana soruyorsunuz.
-Ben bilmiyorum, deyin o zaman.
Şimdi bu
şekilde düşünüyorsanız, ben böyle bir röportaj yapmam.
(...)
-Yayımlanan avukat görüşmelerine göre, Öcalan,
Demokratik Toplum Partisi'nin performansından memnun gözükmüyor.
Öcalan neden şikâyetçi tam olarak?
Eğer bunun için
çağırdınızsa beni, ben böyle bir röportaj yapmam.
-Yapmayın.
Çünkü bir partinin programı
vardır. Bu partinin çalışması vardır. Bu partinin bilmem
nesi vardır. Siz bununla ilgili mi beni çağırdınız röportaj
yapmaya?
-Öcalan, son günlerde DTP'yle ilgili açıklamalar
yapıyor. DTP hareketi Öcalan'ın talimatıyla başlatılmadı
mı? DTP'nin adını Öcalan koymadı mı?
Kapatalım.
Ben bu tür bir röportaj anlayışının doğru olmadığını
düşünüyorum.
MHP SORUSU DA KIZDIRIYOR
-Siz DTP olarak Meclis'in açılışında MHP'lilerin
ellerini sıktınız ve bu çok olumlu bir hava yarattı...
Arkasından getirip onu soracaksınız. (Öcalan) Orada böyle
dedi, ne diyorsunuz? Ben böyle bir röportaj yapmam.
-Tamam. Konuşmayı bırakalım.
Bakın Neşe
hanım... Bir röportajın bir şeye katkısı olur, faydası
olur. Ya insan haklarına olur, ya köye dönüşe faydası olur.
-Bir röportajın nasıl yapılacağını ben gayet iyi
bilirim. Benim bir gazeteci olarak görevim sadece gerçeği
açığa çıkarmaktır.
Bu şekilde bir röportaj
anlayışıyla beni tanımanızı da ben yadırgıyorum.
-Röportaj yapmayın. Ben kimseye röportaj için
ısrar etmem. Sadece röportajın yarıda kaldığını açıklarım o
kadar.
Neyin yarıda kaldığını... Başlamadık
ki... Ben bu şekilde konuşmam. Bana böyle bir röportaj
yapacağınızı söyleseydiniz...
(...)
NEŞE DÜZEL ÇİLEDEN ÇIKIYOR
-Nasıl soru sorulacağını bana siz
öğretmeyeceksiniz. İsterseniz sorulara cevap verirsiniz,
isterseniz vermezsiniz.
Ben sizin istediğiniz gibi
yönlendireceğiniz bir politikacı değilim. Bir hukukçu da
değilim. Legal siyaset kurallarıyla diğer kuralları birbirine
karıştırarak hata yapacak konumda insan da değilim. Onu da
söyleyeyim. Hiç kimseye faydası olmayan bu tarz röportajların
yapılmaması lazım.
(...)
-Ben sizinle Kürt sorununu PKK'yı konuşmadan
konuşamam. PKK Kürt sorunun bir parçası değil mi sizce?
Kapatalım. O zaman hiç gerek yok.
-PKK'yı
konuşmadan Kürt sorununu nasıl konuşabiliyorsunuz siz?
Neşe hanım bu şekilde bir girişle konuşamam.
Konuşurdum ama bu şekilde konuşarak değil. Seçilmiş milletvekilleri
var, parti programı var.
-Bakın PKK sorunu, Kürt sorununun tamamı değildir ama önemli
bir parçasıdır. Ben hiçbir Kürt entelektüeliyle, politikacısıyla
PKK'yı konuşmadan Kürt sorununu konuşmadım bugüne kadar.
Buradaki o anlamda değil. Sorulara öyle
başlamadınız.
-Röportaja nasıl başlayacağımı size
sormayacağım.