Yeni yıla memleketimin en bildik, en eski, en yıldıran konusunu
tartışarak girdik.
Konumuz: Annelik üzerinden kadının bilmem kaç milyonuncu
kez didiklenmesi...
Bir fotoğraf karesinde anneyi göremeyen körlerle, küfür ve
hakaretten başka sözü olmayan sağırlar birbirini ağırladı.
Barış Atay, yılın ilk bebeği fotoğrafında, fotoğraf karesinde
yer alan çarşaflı anneyi bir türlü göremedi.
Biz de "Benim bedenim, benim kararım" diyerek
ortalığı yıkanların, "onun bedeni, onun kararı"
dediklerini göremedik.
Kadını çarşafa sokan, yok sayan zihniyete vurgu yapmaya çalışmış
sözde ama bunu kadını yok sayarak yapınca sözleri inandırıcılığını
kaybetti. Ardından da İslam'a dil uzattığı gerekçesiyle linç
edildi.
İdeolojik bir kavganın tam orta yerine bırakılan bir
kadının üzerinden hakaretler, küfürler yağdırınca hedefi vurmak
daha mı kolay oluyor acaba?
Belki de...
Daha yeni doğum yapmış bir kadını önce medya, sonra da onun
aracılığıyla kişisel ve ideolojik hesaplaşmaların öznesi yaparken
kimse utanmadı.
Gerçekten fotoğraftaki kadının hakkı kimsenin umurunda olmadı.
Barış Atay'ı savunanlar da ona "haddini bildirenler" de
inanılmaz büyük bir saygısızlıkla kendi cephanelerine malzeme
yaptılar.
Oysa kime ne?
Lohusa bir kadına bebeğinin sevincini zehir etmeye kimin
ne hakkı vardı?
ANNELİKTEN KARİYERE...
Aslında yeni yılın ilk bebeği başka bir tartışmayı da
beraberinde getirdi.
Neymişsin sen Meryem Azra...
Bu kez Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Meryem Azra'yı
ziyaretinde 'Anneler, annelik kariyerinin dışında bir
başka kariyeri merkeze almamaları gerekir'' dedi. Olan
oldu.
Yılların "çocuk da yaparım kariyer de" miti bir
anda çöktü. Meğer yıllardır çocuk değil kariyer yapıyormuş anneler
de haberleri yokmuş.
Nerden tutsam elimde kalacak bu cümle biliyorum. Modern çağın
kadınlarına "annelik kariyerdir" damarından
girersem tutar diye düşündü heralde.
Anneliği kariyerle ilişkilendirmenin ötesinde "kariyer
odaklı bir annelik" bir türlü oturmadı kafamda. Her
dijital gençlik gibi, önüme gelen ilk kariyer tanımına bakmak için
wikipedia'ya başvurdum.
Kariyer: bir meslekte zaman ve çalışmayla
elde edilen aşama, başarı ve uzmanlık.
Genel anlamı : mesleki açıdan mesleki niteliğinin
artışının akademik açıdan tanınan çeşitli derece ve katmanlar
düzeyinde sınıflara yükselmesine verilen genel adı.
Anneliği bu kavram üzerinden değerlendirdiğimizde ortaya
enteresan bir durum çıkıyor.
Evet, annelik zaman ve çalışmayla (emek diyelim biz buna) aşama
kaydeder. Toplumsal değerler açısından ortalama "iyi" bir evlat
yetiştirmek başarı sayılsa, artık uzman bir anne
oldunuz demektir.
Tabi geçen bu süre zarfında doktoranız, doçentliğiniz onanmıştır
heralde. Hele bir de 3 çocuk yaptıysanız terfi bile
alabilirsiniz. Kariyerin derecelendirmesi açısından
anneanneler de profesör oluyor bu durumda. Buna
kim itiraz edebilir ki?
Ve fakat annelik bir meslek değildir. Başarısı
katmanlara ayrılarak yükselmek için yapılacak bir iş hiç
değildir.
Bir kadın anne olduğunda kucağına bebeğini verip "hadi
hayırlı olsun, nur topu gibi bir kariyeriniz oldu" demek
çocuğa da anneye de hakarettir.
Annelik, anneliktir yahu. İçini onlarca duyguyla, binlerce
sözcükle doldurabilirsiniz.
Fakat asla "annelik kariyeri" gibi sığ bir
ifadeye hapsedemezsiniz.
Sığmaz, taşar...
BABALIKTAN
KAYNANALIĞA...
Annelik ve kariyer tartışmalarının gölgesinde kaldı ama asıl
"korkunç" olan, Sağlık Bakanı'nın yeni doğan bebeğin ailenin 3.
çocuğu olduğunu öğrendiğinde "o zaman sen söz
dinleyenlerdensin" demesiydi.
İktidarın, vatandaşını birey olarak değil de çocuğu gibi gören
bu yaklaşımdan vazgeçmesi gerekiyor.
Vatandaş söz dinleyen ya da söz dinlemeyen bir çocuk, siyasetçi
de hoşuna gittiğinde onun sırtını sıvazlayan, hoşuna gitmediğinde
azarlayan baba değildir.
Kaldı ki iktidarın uzunca bir süredir kadın ve aile
konusundaki üslubu bir babadan ziyade, gelinini sürekli hizaya
sokmaya çalışan kaynanaya benziyor.