Altaylı'ya inanılmaz suçlama
Abone olAltaylı'yı çalıştığı kurumun iktidarlarla ilişkisini sağlamak için yıkama yağlama yapan bir kalemşor olarak suçlanıyor.
Bir haftadır köşesinde yazılarından örnekler verdiği kişinin
Fatih Altaylı olduğunu açıklayan Sabah yazarı İlker Sarıer, Altaylı
hakkında inanılmaz suçlamalarda bulunuyor.
İşte Fatih Altaylı'nın yazısı:
İşte o yazar!.
Bir haftadır bu köşede taban tabana zıt yazılarından örnekler
yayınladığım kişi, Hürriyet yazarı Fatih Altaylı'dır.
Bu kişi, medyadaki artık iyice eskimiş "iktidarla kolkola" iş
bitirme "misyonu"nun son temsilcilerinden biri olduğu için, bu
kadar "zıt" yazıları rahatlıkla kaleme alabilmektedir.
Fakat, merhamet ederek teslim etmeliyim ki, bunu "mecbur olduğu"
için yapmaktadır. Ne zor bir durum yarabbii!..
Hizmet verdiği yayın grubu, uzun yıllar "iktidarlarla" dirsek
teması sayesinde "holding işlerini" sürdürmüştür. Bunun için de,
gerektiğinde herkese "rahatlıkla" saldırabilen veya herkese
rahatlıkla "yıkama yağlama" yapabilen kalemşorlara ihtiyaç
duymuştur.
Bu "Holding ihtiyacı"na en yüksek performansla cevap veren
kalemşorlardan biridir Fatih Altaylı...
Öyle olmasaydı, örneklerde okuduğunuz gibi, Recep Tayyip Erdoğan
için, önce "kara" dediğine, daha sonra (yani iktidar olduktan
sonra) "ak" diyebilir miydi?
Bu yazar, bugün artık Recep Tayyip Erdoğan'ın "kanka"sı
durumundadır. Tıpkı oya işler gibi, Erdoğan'ı parlatmaktadır. En
son yazısında da, "Recep Tayyip Erdoğan'ı, Kıbrıs'ta gösterdiği
performanstan ötürü Nobel Barış Ödülü'nün en güçlü adayı" ilan
edebilmiştir.
Temel sorun şu:
Erdoğan'a bir sebeple karşı olunabilir. Eleştirilebilir.
Veya destekliyor, methediyor olunabilir.
İnsaf, gerçeklik ve dürüstlük sınırları içinde bu iki tutumdan
birini benimseyebilir herhangi bir gazeteci...
Fakat aynı kişinin neredeyse amansız bir hasmı veya düşmanı
durumunda iken, nasıl olur da en kıymetli dostu ve destekçisi
olunabilir? Asıl sorun işte budur.
Türk okuru hangi söylediğine inanacak Fatih Altaylı'nın?
Erdoğan'ın, "Silahlı Kuvvetler düşmanı, Radikal dönek, İslamcı,
demagog, eğitimsiz, birikimsiz" biri olduğuna mı inanacak?
Yoksa, "Olgun başbakan, yakışıklı ve iyi giyimli bir lider, müthiş
siyasetçi ve nobel barış ödülü adayı" olduğuna mı inanacak?
Bunlardan hangisi doğru?
Hangi söylenene inanacak okuyucu?
Bu noktada enteresan bir "duruş" daha var ama...
Geçmişte kendisi hakkında söylemediğini bırakmayan bir gazeteci ile
iktidar olduktan sonra bu kadar içli dışlı olabilen Recep Tayyip
Erdoğan'ın, "unutkanlığı" da hayrete şayan bir vakıa...
Demiyorum ki Başbakan, geçmişte söyledikleri için bir gazeteciden
intikam alsın veya onu cezalandırsın... Ama el hak? Bu kadar da
unutkanlık ve böylesine bir "kanka" muhabbetinin de "temeli"
bulunabilir mi?
180 derece dönebilen bir gazeteciden ne umabilir
Başbakan, yarınlar için...
Son olarak, yazılarını yayınladığım sürede Fatih Altaylı'nın
kimliğini çözen okurlardan birinin e-mail'i ile bitiriyorum
yazımı... Başına bela gelmesin diye okurun adını saklı
tutuyorum:
"Aziz Dostum,
Köşenizde geçmişteki güzellemelerinden alıntılar yaptığınız yazarın
kimliği beni fazlasıyla meraklandırdı.
'Google'da yazılarda geçen birkaç aykırı cümleyi aratarak yaptığım
araştırmada, söz konusu yazarın Aydın Doğan'ın çok değerli(!)
evladı 'Fatih Altaylı' olduğunu gördüm. Açıkçası afedersiniz ama
midem bulandı.
Ne acı ki, aynı şahıs dünkü yazısında 'Erdoğan'a Nobel Ödülü'
verilmesi gerektiğinden söz ediyordu.
Söyleyecek söz bulamıyorum.
Köşenizden okurlara bu hatırlatmaları yaptığınız için teşekkürler.
İyi çalışmalar. Saygılarımla,"
Son söz:
İktidar olmadan önce "Tayyip Erdoğan'dan başbakan olmaz" diyen bir
kişinin, iktidar olduktan sonra başbakana bu kadar yağlama yapması
mide bulandırıcıdır.
Fatih Altaylı'nın Türkiye'ye kocaman bir özür borcu var.
"Ben yanılmışım", diyebilmelidir.
"Doğruları geç gördüm" diyebilmelidir.
İktidara yakın durmak gibi bir kötü niyet yoksa ortada eğer, en
azından "gerçekleri görmekte geç kaldım" diyebilmelidir.
Fatih Altaylı "karine olarak" değil, "ispatlanabilir" bir biçimde
"inandırıcılığını" kaybetmiştir.
O Türkiye'yi aydınlatmakta, bunun için görüş ve düşünce üretmekte
değil, aslında "iş yapmakta"dır.