Altan ailesi UFOları gördü
Abone olMaltepe açıklarında ışık kümesi.. Belli belirsiz 10 cisim birbiri ardına sıralandı.
Uzaylıları görenlerin sayısı artıyor. Sadece Antalya'da
görülmedi bu tuhaf cisimler. Görenler arasında gazeteci Ahmet
ailesi de var.
Hürriyet yazarı Ahmet Altan ve ailesi akşam yemeğinde Maltepe
açıklarında UFO gördü. Altan gördüklerini bugünkü köşesinde yazdı.
Altan diye sordu.
İşte Altan'ın herkesi heyecanlandıran yazısı:
Babamın balkonunda ben, babam, Zeynep oturmuş, annemin ölümünden
sonra şakacı bir şefkatle bizim "küçük anneliğimizi" gönüllü bir
şekilde üstlenmiş olan Zeynep’in yaptığı harika yemekleri
yiyorduk.
İçine kabukları soyulmuş taze baklaların atıldığı favaya nerdeyse
şehvetle dalmıştım.
Zeynep, "Şunlar ne?" dedi.
Babamla dönüp baktık.
Üç tane turuncu ışık Maltepe açıklarından Kalamış’a doğru
gidiyordu.
İkimiz birden, "helikopter" dedik.
- Helikopterler geceleyin uçuyor mu? dedi Zeynep.
Ben o erkek bilgiçliğiyle, "Yeni bir teknoloji bulmuşlardır,
uçuyorlardır," dedim.
Zeynep yemekleri bırakmış, ışıklara bakıyordu.
- Daha geliyorlar, dedi.
Biz de döndük.
Işıklar beş olmuştu.
- Birinci Ordu’nun komutanları birlik teftişinden dönüyorlardır,
dedim.
Favaya olan ilgimi dağıtacak bir şey değildi beş helikopter.
- Ama daha geliyorlar, dedi Zeynep.
Yeniden döndük.
Turuncu ışıklar sekiz olmuştu.
Şimdi üçümüz de ışıkları izliyorduk.
Çoğalıyorlardı.
On tane oldular.
O saatte, gece karanlığında on "helikopter" pek rastlanacak bir şey
değildi.
"Ne bunlar," dedim babama, "Bilmiyorum," dedi.
İçeri gidip dürbünü getirdi.
Turuncu ışıklar çoğalıyordu.
Dürbünle baktığımızda sadece ışık gözüküyordu, şekilleri
seçilmiyordu.
En öndeki ışık Suadiye açıklarına geldiğinde hafifçe yükseldi.
Arkasından gelenler de birer birer yükselmeye başladılar.
İlk on ışık havada bir küme oldu.
Bir an öyle durdular.
O an sanırım üçümüz birden ürperdik.
Sonra birer birer hızla yükselerek arka arkaya kaybolmaya
başladılar.
Öndekiler yükseldikçe arkadan turuncu ışıklar geliyordu.
Yirmi, yirmi beş ışık aynı noktaya kadar denize paralel uçtuktan
sonra aynı rotayla yükselip karanlığa karıştılar.
Birbirimize baktık.
Ben sıradan bir okuyucu olarak Hürriyet’i arayıp Suadiye
açıklarında "tuhaf" ışıklar hakkında bir bilgileri olup olmadığını
sordum.
Bir bilgileri yoktu.
Biz birbirimize dönüp "Neydi bunlar" diye sorduk.
Ne olduklarını bilmiyorduk.
Ama ne olmadıklarını biliyorduk, helikopter değillerdi, uçak
değillerdi, havai fişek değillerdi, meteoroloji balonu
değillerdi.
Birbirimize baktık, hepimizin aklından aynı düşünce geçiyordu.
- İyi ki tek başımıza değildik, dedim, kimseye söyleyemezdik
bunu.
Zeynep o dalgacı kahkahalarından birini attı:
- Üçümüz de aynı ailedeniz, dedi, bütün ailenin deli olduğunu
söylerler.
Babam, soğukkanlı bir sesle, "Bizim bilmediğimiz mantıklı bir
açıklaması vardır," dedi.
Yeniden yemeğe döndük.
Bir daha "ışıklar" konusunu açmadık o gece.
Ertesi gün gazetelere baktım "esrarengiz ışıklarla" ilgili bir
haber yoktu.
Pazar günü telefonda konuşurken babam gülerek, "Akşam
Gazetesi’ndeki haberi gördün mü?" diye sordu.
Antalya’da "UFO" gören bir adamın söyledikleri vardı gazetede.
Adam, "Peş peşe gelen on turuncu ışığın yere paralel uçtuktan sonra
bir noktada kümelenerek iki üçgen halinde bir an durduklarını ve
sonra gökyüzüne yükselerek kaybolduklarını" söylüyordu.
Bizden iki gün önce, bizim gördüğümüzün aynısını görmüştü.
Ve, bu konuda hiç kimse resmi bir açıklama yapmıyordu.
O zaman tuhaf bir durumla karşı karşıya olduğumuzu daha ciddi bir
şekilde fark ettim.
Bunca radarın, aletin, uydunun olduğu bir çağda Suadiye açıklarında
uçan "yirmi-yirmi beş turuncu ışığın" ne olduğunun bilinmemesi
mümkün değildi.
Mutlaka bir açıklaması vardı ama hiçbir gazetede bu açıklama yer
almıyordu.
Bizimle birlikte binlerce insan onları görmüş olmalıydı.
Herkesin gördüğü ama kimsenin bahsetmediği bu "ışıklar" neydi?
Antalya’daki adamın dediği gibi "UFO" muydu onlar?
Ama niye yukardan aşağıya doğru gelmemişlerdi de yerden yukarı
doğru gitmişlerdi?
Nerden çıkmışlardı?
Akşam Gazetesi’nde, İstanbul’daki bir "UFO izleme kuruluşunun" son
zamanlarda "Adalar civarında UFO trafiğinin arttığına" dair bir
iddiası da yer alıyordu.
Doğrusu, "onlar UFO’ydu" demekte zorlanıyorum.
Resmi bir yetkilinin, Kandilli Rasathanesi’nin, Yeşilköy
Havalimanı’nın, Hava Kuvvetleri’nin bir şeyler söylemesini
bekliyorum.
Mantıklı bir açıklama yapılacağını ve "Bak, hiç de aklımıza
gelmedi" diyeceğimi umuyorum.
Ama kimseden ses çıkmıyor.
Bizim geçen çarşamba gecesi, saat onla on buçuk arasında gördüğümüz
o tuhaf ve kalabalık ışıkların mantıklı bir açıklaması yoksa ve
onlar "uzaydan" geldilerse durum, bizim genel seçimleri bile geride
bırakacak kadar ciddi.
Eğer çocukluğumdan beri duyduğum UFO’lar artık herkesin
görebileceği şekilde uçuyorlarsa bunun arkası filmlere benzeyecek
demektir.
Tabii gördüğüm bütün o "uzay" filmleri aklıma geldi.
Bu "ışıklar," seyrettiğim filmlere uygun bir senaryoya
yerleştirildiğinde birer "keşif" gemisiydi ve bizim göremediğimiz
bir mesafede duran "ana gemiden" buraya bakmaya geliyorlardı.
Sayıca böyle çoğaldıklarına ve artık hiç çekinmeden kendilerini
gösterdiklerine göre yakında "ana gemi" ya da "ana gemiler" de
belirecekti.
Üstelik zamanlama da ilginçti.
Tam da "küresel ısınmadan, ozon deliğinden, bütün dünyayı saracak
bir kuraklıktan" söz ettiğimiz, yakında dünyanın "yaşanamayacak bir
yer olmasından" endişe duyduğumuz dönemde "ışıklar" böyle
çoğalıyordu.
"Ana gemidekiler" bizim "planetin" son dönemlerini yaşadığını mı
düşünüyorlardı?
Amaçları neydi?
Niye birden çoğalmışlardı?
Niye kendilerini açıkça gösteriyorlardı?
Buraya gelecek kadar gelişmiş teknolojileri varsa kendilerinin
gözetlendiğini bilmeleri de gerekiyordu.
Buna aldırmıyorlar mıydı?
İnsanoğlunun çok barışçı olduğunu mu sanıyorlardı?
UFO’ları taşlarla kovalayan köylülerle ilgili haber "uzayda"
yayılmamış mıydı henüz?
"Bağımsızlık Günü" isimli o filmde olduğu gibi bir sabah bütün
ülkenin havada duran kocaman bir geminin gölgesinde kaldığını mı
görecektik?
Doğrusu ya "uzaylıların" gerçek olabileceğini düşündüğünüz anda
bütün o filmler bir kabusa dönüyor.
Geceleyin evinizin salonunda iri yarı, silahlı biriyle karşılaşmak
gibi ürkütücü bir duygu yaratıyor "uzaylı" fikri.
İçiniz karıncalanıyor.
Üstelik, her birinde "milyarlarca yıldız" bulunan "milyarlarca
galaksinin" içine yerleştiği bir "sonsuzlukta" dünyadan başka
hiçbir yerde hayat bulunmadığına inanmak da kolay değil.
Mutlaka "uzayda" bir yerlerde hayat var.
Bize benzeyen ya da benzemeyen birileri uzayın bir yerlerinde
yaşıyor olmalı.
Biz hep "uzayın" boş olduğunu düşünürüz.
Hakkari’nin üç kulübelik bir mezrasında başka hiçbir yeri görmemiş
bir köylü de dünyayı "boş" sanabilir.
Biz belki de "uzayın mezrasında" yaşıyoruz.
Belki uzayın da "New York’u" "İstanbul’u" "Londra’sı" var ama biz
görmediğimiz ve oralara gidemediğimiz için yok sanıyoruz.
Uzayın "misyonerleri" bizim dünyayı mahvettiğimizi görüp bize
"nasihat" vermeye mi geliyorlar acaba?
Yoksa uzayın "akıncıları" mı bunlar?
İstila için mi buraları keşfediyorlar?
Eğer temiz havaya ve suya ihtiyaç duyan canlılarsa, gözlem aletleri
onlara "yanlış yere" geldiklerini söylüyordur.
Her zaman "uzayda" hayat olabileceğini düşündüm, çünkü mantık
olması gerektiğini söylüyordu ama o geceye kadar bu "fikrin" somuta
dönüşüp karşıma çıkabileceğini hiç aklıma getirmedim.
"İnsanlar" gidip onları bulacaktı.
"Onların" gelip burayı bulması sadece filmlerde olurdu.
"Tuhaf ışıklar" görenler ve bunların UFO olduğunu sananlar da biraz
"garip" insanlardı.
Birçok insan gibi, uzayda hayat olduğuna inanıp da o "hayatla" bir
gün karşılaşacağımıza ihtimal vermeyen bir zihinsel çelişki
taşıdığımı fark ettim birden.
Eğer orada hayat varsa bir gün karşılaşacağız.
Soru şu:
O gün, bugün mü?
Niye çoğalıyor bu "turuncu ışıklar"?
Antalya’daki adamla bizim gördüklerimiz nasıl oluyor da bu kadar
birbirine benziyor?
Neden kimse bir şey söylemiyor?
Gene de o ışıkların "dünya mantığıyla" açıklamasının
yapılabileceğini düşünüyorum hálá.
Resmi bir görevlinin o ışıkların, "yeni bir helikopter türü, ışıklı
bir gösteri, lazerlerle yapılan bir deneme, Çin’den getirilmiş
havai fişekler," olduğu türünden içimizi ferahlatacak bir şeyler
söyleyeceğini umuyorum.
Bana, "Ne kadar salakmışım, havai fişekleri UFO sanmışım"
dedirtecek bir açıklama.
Acaba, benim ve benim gibi o gece o ışıkları gören diğer insanların
"geliyorlar" fantezilerine son vermek isteyen iyi kalpli bir resmi
görevli çıkmaz mı?
Durduk yerde beni "UFO görmüş adam" durumuna düşmekten kurtaracak
biri yok mu?
Her açıklamayı kabule hazırım.
Yoksa yukarılarda bir yerde "ana geminin" beklediğine inanmaya çok
yatkınım.