'Alçak koltuğun' rövanşı böyle alındı
Abone olİsrailli Bakan Yardımcısı Danny Ayalon bir yıl sonra alçak koltuk skandalını anlattı
Türkiye'yi ayağa kaldıran koltuk
skandalının mimarı İsrailli Bakan Yardımcısı Danny Ayalon bir
yıl sonra günah çıkardı, kendisi alçak koltuğa oturdu.
Hürriyet'ten Zeynep Gürcanlı'nın sorularını cevaplayan
Ayalon, görüntülerin şaka amaçlı olduğunu
ancak görüntüler üzerinden fırtına koparıldığını
söyleyerek, daha sonra büyükelçiye özür mektubu
yazdığını hatırlattı. Ayalon, Türkiye ile İsrail arasında
gizli görüşme iddialarına ise cevap vermedi.
Türkiye ile İsrail arasında fırtınalar koparan "alçak koltuk"
skandalının bir numaralı ismi Danny
Ayalon, yaşananları Zeynep Gürcanlı'ya anlattı. Türk
gazetecileri kabulünde, kendi koltuğunu aşağıya indirerek,
gazeteciler karşısında alçak koltuğa oturan Ayalon, fırtınalar
koparan görüntülerin şaka olduğunu iddia etti.
İşte Gürcanlı'nın kaleminden kritik Ayalon görüşmesinden
detaylar;
“BEN DE TÜRK BÜYÜKELÇİ’YE ŞAKA
YAPMIŞTIM...”
-Alçak koltuk
krizi
Ayalon: “Ne yazık ki
televizyonların önündeyapılmış bir şakaydı. Önceden planlanmış
değildi, televizyonla konuştuğumuzun aksine gerçekleşti. Çünkü biz
sadece görüntü almayı kararlaştırmıştık. Kendi aramızda
şakalaşıyorduk...
Yayınlandığı zaman büyükelçiye bir mektup yazdım ve kendisine onu küçük düşürme niyetinde olmadığımı söyledim. Artık bu geride kaldı...”
“İSTERSENİZ GİDİP, OLAYIN GERÇEKLEŞTİĞİ ODAYI GÖRÜN...”
“Knesset’teki odamı görürseniz gerçekte sorunun ne demek
olduğunu anlarsınız. Odada çok alçak koltuklar ve yüksek
sandelyeler var. Bu Knessetteki bütün odalar böyle. Inanın bana
bunu önceden planlamamışttım. Konuyu gündeme getirdiğiniz için
teşekkür ederim. Amaçlanarak yapılmış bir şel değildi. Amaç ne bir
ülkeyi ne de bir kişiyi küçük düşürmekti” dedi.
AYALON’DAN SICAK MESAJLAR
“Küreselleşme Türkiye ve İsralil’e yarıyor. Bu nedenlhe Türkler ve İsraillilerin birlikte çalışmasının önemli olduğuna inanıyorum. Ekonomilerimiz uyumlu. Çıkarlarımız aynı. Siyasi alandaki ilişkiler soğumasına rağmen, ekonomik ilişkinin sürmesi zaten bunu gösteriyor.”
“AKILLARIMIZI BİRLEŞTİRELİM...”
Yaşanan onsa sıkıntıya, skandala, Mavi Marmara krizine rağmen,
Türkiye ile İsrail’in ticaretinin arttığını vurgulayan Ayalon,
şöyle devam etti;
“Eğer akıllarımızı birleştirebilirsek, birçok şey yapabiliriz.
Sadece Türkiye ile İsrail ilişkileri için değil, tüm bölge için.
Türkiye ile İsrail işbirliği için eşsiz fırsatlar ve koşullara
sahip.
Dünyada siyasi alanda ayrışmalar yaşanıyor, ülkeler bölünüyor. Siyasi ayrışma konusunda, sadece Ortadoğu’da değil, Türkiye ve İsrail istikrarları, iyi yönetişimleri, istikrarlı ekonomileriyle öne çıkıyor. Geleceğe baktığımda Türkiye ve İsrail doğal müttefikler olması gerektiğin düşünüyorum ben; hem de her konuda...”
“ARTIK KARŞILIKLI SUÇLAMA OYUNUNU BIRAKALIM...”
Ayalon, türkiye ile İsrail’in son birkaç yolda, “karşılıklı güveni kaybettiklerini” de saklamıyor. Ancak yeni bir sayfa açılmasını öneriyor;
“Son bir kaç yıl içinde kaybettiğimiz şeyin güven olduğunu düşünüyorum. Artık neden bu güveni kaybettiğimize ilişkin karşılıklı suçlama oyunundan vazgeçmemiz gerekiyor. Bizi birleştiren şeylere rağmen karşılıklı güveni kaybettik. Bunu aşmamız ve geleceğe bakmamız gerekiyor.”
“Türk halkı için bu durumun son derece duygusal olduğunu anlıyorum. İsrailliler de bu duruma şok oldular. Bu işte çıkışın yolu, buluşmak, görşmek ve yaratıcı çözümler bulmak. Eğer irade olursa, bir yol da bulunur. “
“HEM GİZLİ GÖRÜŞME, HEM BM RAPORU...”
İsrail Bakan yardımcısı, Mavi Marmara krizinin aşılması için, hem iki ülke arasında doğrudan görüşmelerin yürütülmesini, hem de BM raporunun temel alınmasını öneriyor;
“Bu konuda etkili olabilecek mekanizmalar bana göre objektif olmalı. Bu ne Türk mekanizması ne de İsrail mekanizması olmalı, BM tarafından atanmış panel, Palmer Paneli bunu gerçekleştirmeli. Bu komisyonun içinde bir Türk ve Bir İsrailli temsilci var. Raporu yayınladıklarında, hepimizin ne olduğu konusunda aynı fikirde olacağız. Şu anda iki ayrı görüş var. Bu yüzden Palmer komisyonu raaporunu ortaya koymalı bu rapor temel alınmalı.”
“GİZLİ GÖRÜŞMELERİ NE DOĞRULAR, NE YALANLARIM”
Ayalon, bir yandan BM raporu beklenirken, diğer yandan gizli
görüşmeler yürütülmesini de benimsemiş görünüyor;
“Gizli görüşmeler çok önemli, çünkü toplumun baskısı olmadan
garçekleştiriliyor. Şu anda Türkiye ile görüşmenin olup olmadığnı
ne doğrulayabilirim ne de yalanlayabilirim. Çünkü bu iş benim
sorumluluğumda değil. Lütfen anlayın. Bu görüşmelerin yanısıra aynı
anda Palmer paneliyle süreci devam ettireceğiz. Çünkü bu rapor
ilişkilerimizi normalleştirmek ve eski haline getirmek için bir yol
olabilir”
“BÜYÜKELÇİ ATAYIN...”
Ancak, Türkiye’den de bir başka “güven arttırıcı önlem”
beklentisi daha var İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısının;
“Yapılacak başka bir şey, bir büyükelçi atanması olabilir. Sizin
atanacak büyükelçinizi memnuniyetle karşılarız. Bizin elçimizin de
görev süresi bitiyor. Biz de büyük ihtimalle bir büyükelçi
atayacağız. Türkiye tarafından kabul edilecek birini göndeririz. Bu
adımlar da, perdenin arkasında yaptıklarımızla birlikte atılması
gereken adımlardır. Ben önemli oldukları kanaatindeyim.”
“MAVİ MARMARA İÇİN ÖZÜR GEREKİYORSA, DİLERİZ...”
“Mavi Marmara’nın ilişkilerde yarattığı krizin aşılması için Türkiye özür ve tazminat bekliyor. Bunu yapacak mısınız?”
İşte İsrailli Bakan Yardımcısının o çok önemli yanıtı;
“Sizin ifade ettiğiniz tüm konular özel olarak görüşülmeli, gizlice görüşülmeli. Aynı zamanda Palmer raporunun da bir etkisi olacaktır. Ancak Palmer raporunun görüşmelerinin temelinde gerçeklerin yer alması gerektiğini düşünüyorum. Bu nedenle objektif bir kararkter var bu da palmer. Palmer bir yönde karar verirse o yön olur, diğer türlü olursa öteki türlü olur. Her şey buna bağlı. Eğer bir özür gerekiyorsa, ben size kendi örneğimi verebilirim. Yanlış yaptığımda, bu bilerek ve isteyerek olmasa da, özür diledim. Özür dilemek insanın gururunu elinden almaz. Aksine özür dilemek, erdem hatta onurlu bir eylemdir. Eğer özür dileyecek bir şey yapmadıysanız, dilememeniz gerekir. Çünkü o zaman kötü olur. Bunun için de Palmer raporunu beklemek gerekiyor. “
“KENDİ KENDİMİZİ SAVUNDUK”
Ayalon’a Mavi Marmara soruları ardı ardına geliyor. Gerçekten 9
kişinin ölmesi mi gerekiyordu?
“Bu konuya tekrar girmek istemiyorum” diyor Ayalon, ve devam
ediyor;
“Ancak buradaki önerme şu; ‘bizim kendi kendimizi savunma görevinde
olduğumuz’ Uluslararası Denizcilik Hukukuna göre, bu filo hiç yola
çıkmamalıydı. İnsani açıdan bakarsanız, biz onlara önedik; ‘eğer
niyetiniz insani yardım yapmaksa gelin. Biz bütün getireceklerini,
silah olmadığı sürece Gazze’ye götürürüz’ dedik. Askerlerimiz
aşağıya (Mavi Marmara’ya) indiklerinde ellerinde boya tüfekleri
vardı. Amaç kimseye zarar vermemekti. Onlar oraya indiklerinde,
ateşsiz silah da (cold weapon), hatta bir tane sıcak silah
vardı, bunu beklemiyorlardı. Biz bundan sorumlu olamayız. İşte
Palmer bu konuyu açıklığa kavuşturacak. “