Kimi zaman seçilmiş doğru kelimelerin doğru şekilde sıralandığı
bir cümle okur, hayata dair birçok şeyin özetini o tek cümlede
bulursunuz.
Kimi zaman ise baktığınız tek kare bir resim, içinde
bulunduğunuz ortamı öylesine güzel özetler ki şaşırırsınız.
İşte buna örnekle internette gördüğüm bir resimden bahsederek
yazıma başlamak istiyorum.
Güney Afrika’da çekilmiş olduğunu tahmin ettiğim o resimde,
oldukça iri yapılı ve kıvrımlı uzunca boynuzları olan bir manda
bulunmakta. Boynuzlarından bağlı kalınca ipin ucundan 5-6
yaşlarında çıplak, yalınayak, çelimsiz 6-7 yaşlarında siyah-i bir
çocuk tutmuş taşlı patika yolda yürüyor ve çekiştirdiği manda ile
birlikte onu yine aynı irilikteki diğer mandalar takip ediyor!
İlk bakışta mandanın diz kapaklarına yakın boyu ile çocuğun ve
devasa görüntüsüyle mandanın cüsse farkı tezat oluşturuyor. Oysa
resmin çok daha derin anlam taşıyan başka bir yanı daha
var;
Her biri tonlarca ağırlıkta olan mandaların güdüsel itaatle
çocuğun arkasından yürüyor olmalarını neye yorarsınız bilemiyorum
ama ben güçlerinin farkında olmayan bir canlı türünün çaresiz
teslimiyetine yorabildim!
Ne dersiniz, tasvir etmeye çalıştığım resim sizce de son
zamanlarda ülkemizde yaşanan garabetin özeti gibi değil mi?
Yığınların sorgulamadan bir siyasi partinin liderine itaat
etmeleri ile bahsettiğim resimdeki görüntü arasında fark var
mı?
Şayet toplum olarak topyekûn gücümüzün farkında olabilseydik
bugün ülkeyi yönetenler halka bu kadar pervasız hükmetmeye cüret
edebilirler miydi?
Gücümüzün farkında olabilseydik ülkeyi yönetenler yaşanan bunca
yolsuzluğa, irtikapa, iltimasa, istismara, hukuksuzluğa saparak
ülkenin temel taşlarını yerinden oynatabilirler miydi?
İktidar partisinin kurmayları gözümüzün içine baka baka inkâr
etmek suretiyle internete düşen ses kayıtlarını kastederek
“Velev ki doğru olsun, nasıl olsa kimse inanmıyor”
diyebilecek cesareti kendilerinde bulabilirler miydi?
İnsanların dini duygularını istismar ederek yıllarca yol
arkadaşlığı yaptıkları Cemaatle araları açılınca Fethullah Gülen
hakkında başbakan meydan meydan dolaşıp; “Dini siyasete
karıştırma, çok istiyorsan parti kur siyaset yap”
diyebilecek hakkı kendinde görebilir miydi?
Kaldı ki şu ana kadar girdikleri her seçimde Cemaat ile birlikte
dini söylemlerin arkasına saklanarak insanların inançlarını
istismar edenler yine kendileri değil miydi?
Daha önceki seçimlerde de bizzat başbakanın meydanlarda
halka hitap ederken sanki başbakanlık için değil
de şeyhülislam seçimi yapılıyormuşçasına propaganda yapmasını nasıl
izah edebileceğiz?
Bu durumda başbakana ; “dini siyasete alet etme, çok
istiyorsan bir tarikat kur gel” denirse haksızlık mı
edilmiş olur?
Yeniden o tek kare resme dönecek olursak;
Halkın en azından bir kısmının, nefret dili uzadıkça uzayan bu
hasta zihniyetin ardından itaatle yürümesini yukarıda bahsettiğim
resimden daha iyi ne anlatabilirdi?
Halkın tüm itirazlarını faiz lobisi, caiz lobisi ve bilmem ne
lobisi diyerek yanıtsız bırakıp dikkate almayan siyasetçilere
kısmen de olsa hala süren desteği hangi lobiye mal
edebileceğiz?
Elbette sokaktaki bazı fanatik insanlar gibi “Sığır
Lobisi” dersek olmaz. Çünkü bu tip hakaret içeren
benzetmeler halkın hiçbir kesimine yapılamaz,
yapılmamalı.
Kendi adıma söyleyeyim;
Çok çaba sarf ettim, onca uğraştım ama benzetme yapıp uygun bir
lobi ismi türetemedim.
Oysa başta başbakan olmak üzere AKP kurmayları bunu hiç
düşünmeden, zorlanmadan kolayca başarabiliyorlar!
Sanırım bu konuda ülkeyi yönetenler kadar mahir olmadığımı kabul
etmekten başka çarem yok!
O halde bu işi yine siyasetçilere havale ederek ibretle izleyip
tarihe not düşmeli.