Akit yazarından Gökçek'e soğuk duş!
Abone olYeni Akit yazarı Mehmet Doğan, Ankara'daki su savaşlarını konu alan yazısında Melih Gökçek için ağır ifadeler kullandı...
Yeni Akit yazarı Mehmet Doğan, Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanı Melih Gökçek kameralar karşısında içse de
Ankara'nın şebeke suuyunun kirlendiğini söyledi.
"UCUNDA RANT YOKSA AKLINDA BİLE GEÇİRMEZ"
Doğan, Gökçek için, "Eğer bir itiraz varsa, bunu sükûnetle
karşılayıp doğruluğunu görünce, hakkı teslim etmek erdemdir. Bu
erdemi göstermediği için Ankara’nın başkanını kınamalı mıyız? Bu
davranış sırf ona mahsus olsa idi, elbette öyle yapardık! Şimdi
şehir suyunun içilebilir olduğunu ısbata çalışan Ankara Başkanı,
seçim kampanyası sırasında çılgın proje olarak Ankara’ya İstanbul
boğazına benzer bir boğaz yapmaktan bahsediyordu! Onun gerçek
çılgın projesi, içinden geçen suları ihya ederek şehre gerçekten
güzellik katmak olabilir. Bunu yapabilir mi? Ucunda rant yoksa,
aklından bile geçirmez" dedi.
İşte Mehmet Doğan'ın "Ankara için sudan bir yazı!" başlıklı
yazısı:
Ankara’da yaşayanlar bilir, Ankaralılar şehir suyu içer. Bir
istisna olmuştu, bundan dört beş yıl evvel; ciddi bir kuraklık
yaşanmış ve Kızılırmak’tan getirilen su devreye sokulmuştu...
İşte o zaman şehir suyunu terk ettik. Hem kokuyordu, hem de
ağırdı... Başka etkileri var mıydı? O sıralarda barsak
rahatsızlıklarının çoğaldığı haberleri yayılmıştı; biz de
çevremizde bazı vak’alar görmüştük.
Ne tesadüf, son günlerde Ankara aynı durumda...
Ben ne CHP’ye, ne Tabip Odası’na ne de şuna buna bakarım, kendime,
çevreme bakarım. Başkan ne kadar yüzünün tebessüm kaslarını gergin
tutarak açıklama yapsa, hatta gözünü yumup ilaç niyetine su içse de
hakikat ortada: Şu sıralar Ankara’nın suyu kötü!
Ankara Kızılırmak suyu içmek zorunda mı?
Olmadığını sanıyorum. Olsa bile, Kızılırmak suyunun içilebilir
addedilmesini bir kepazelik olarak görüyorum!
Çocukluğum Kızılırmak kenarında geçti. Asla içmeye teşebbüs
etmezdik, yemek ve bulaşıkta da kullanılmazdı. Sonra tarlaları
sulamak için kanallar filan yapıldı, Kızılırmak suyunun tarlalara
da uygun olmadığı anlaşıldı. Şunu da kaydedelim: Bizim Kızılırmak
kenarında bulunduğumuz yılların üzerinden yarım asır geçti,
Kızılırmak sanayi tesislerinin atıklarıyla da iyice kirlendi buna
rağmen bu nehirden su getirmek hangi aklın veya hesabın işi, varın
siz düşünün!
Ankara, eskiden içinden üç akarsu geçen bir şehirdi. Hatip Çayı,
yani Bent Deresi, İncesu Çayı ve Çubuk Çayı... Bugünün Ankaralıları
bu çayların, derelerin adını bile bilmez. Çünkü üzerleri
kapatılmış, yol geçirilmiştir. Güzelim su yolları, kara yoluna
dönüştürülmüştür. Ankara’ya gelen aklı erer yabancıların söylediği
şudur: Bu şehrin içinden su geçmeli!
Çocukluğumuzda, gençliğimizde Bend Deresi’nin, İncesu Deresi’nin
şehrin içinden geçtiğini hatırlayanlardanız. Çubuk Çayı daha uzun
süre açıktan akmıştır.
Bu dereler içme suyu sayılmaz. Ankara’nın içme suyu kaynakları
vardı, bunların yetersizliği anlaşıldığından 19. yüzyılın sonunda
vali Abidin Paşa 20 km. mesafeden o zamanın şartlarında ve tekniği
ile Elmadağı’ndan su getirtti ve Atpazarı meydanında akıttı...
1916’te Çorum sürgününden Ankara’ya nakledilen Refik Halit Karay,
geldiği yaz aylarında Ankara’nın su sıkıntısı çektiğini yazar. Bu
arada Ankara’nın en büyük yangınlarından biri vuku bulmuş, şehrin
bin kadar evi yanmıştır...
Cumhuriyet’ten sonra şehir nüfusunun hızla artması karşısında çözüm
aranmış ve Çubuk Barajı inşa edilmiştir. İstanbul daha önce benzer
şekilde su meselesini halletmiştir, ortada örnek vardır.
İstanbul’un Osmanlı bendleri ve Terkos gölü şehre akıtılmış, hatta
“Terkos” neredeyse bütün şehirlerde şehir suyunun adı haline
gelmiştir.
Ankara’da da işe “bend” yapmakla başlanmış, sonra “baraj” denilmesi
tercih edilmiştir. Bunun hem de “dil devrimi”nin hızlı döneminde
yapılması ilgi çekicidir. “Çubuk Bendi”, “Çubuk Barajı” olarak ders
kitaplarının cumhuriyetin başarıları bölümlerinde yerini almıştır.
Bu küçücük bendin daha fazlasını, şimdilerde mahalli idareler
“gölet” adıyla yapıp duruyorlar!
Şimdi bu ilk “Çubuk Barajı’nı görmeye gidenler hayal kırıklığına
hazır olmalı: Suyu çekilmiş bir “baraj”ın insana ne kadar hüzün
vereceğini ölçmek için iyi bir testtir bu!
Erdem ve ahlâk gibi kelimeler, günümüzde çoğu idarecinin
sözlüğünden çıkarılmış durumda. Eğer bir itiraz varsa, bunu
sükûnetle karşılayıp doğruluğunu görünce, hakkı teslim etmek
erdemdir. Bu erdemi göstermediği için Ankara’nın başkanını kınamalı
mıyız? Bu davranış sırf ona mahsus olsa idi, elbette öyle
yapardık!
Şimdi şehir suyunun içilebilir olduğunu ısbata çalışan Ankara
Başkanı, seçim kampanyası sırasında çılgın proje olarak Ankara’ya
İstanbul boğazına benzer bir boğaz yapmaktan bahsediyordu! Onun
gerçek çılgın projesi, içinden geçen suları ihya ederek şehre
gerçekten güzellik katmak olabilir. Bunu yapabilir mi? Ucunda rant
yoksa, aklından bile geçirmez!