AK Parti'yi Demirel safdışı edecek!
Abone olŞakir Süter'in Ak Parti için 'düğmeye basıldı mı' yazı dizisi devam ediyor. Süter bugün 'birileri'nin niye Demirel'e gittiğinden, yeni siyasi oluşumlara kadar anlatıyor.
Akşam Gazetesi'nden Şakir Süter'in yazı dizisi devam ediyor.
Teknik direktör Baba ama kaptan yok!
Amerika ve Avrupa'nın Türkiye'ye ilgisi hiç azalmıyor aslında;
Ankara hep yakın takiplerinde... AKP hükümeti ile 'kerhen ilişki'
sürdürüyor, bunu da özel konuşmalarında açık biçimde dile
getiriyorlar. AKP'ye yönelik 'içerdeki' tepkilerin çok değişik
yollarla 'dışarıya' yansıtılmasından sonra...
Avrupa Birliği temsilcilerinden bazıları hemen Ankara'ya geldiler.
Amaçları 'güçlü tabanı olan partilerle temasa geçmek' idi. MHP
Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır'ı ziyaret ettiler. Cevabını
merak ettikleri husus şuydu:
- MHP, AB'ye tamamen karşı mıydı? Bu karşıtlık bir 'düşmanlık'
boyutunda mıydı, bu noktaya varır mıydı?
MHP kurmayı Şandır, bir düşmanlık olmadığını, bazı konulardaki
hassasiyetlerinin sürdüğünü söylemekle yetindi. Çünkü bu ziyaretin
'rahatsız edici bir hesaba' dayandığı görülüyordu.
Aynı heyet, aynı amaçla DYP kurmaylarıyla da temasa geçip nabız
yokladılar. AKP'ye alternatif oluşturulabilinir miydi, onu
araştırıyordu bu AB'ciler!
Bu anlamda Ankara'dan mutlu ayrılamadıklarını söylemeliyiz! Ne
mevcut siyasi partilerden 'sıcak bir muhabbet' gördüler.. Ne de
kamuoyunda AKP'yi safdışı edecek bir siyasi güç vardı.
BABA'YLA GELSİN OYLAR!
İç ve dış kaynaklı siyasi arayışlar sürerken, Ankara'da son aylarda
siyasetin merkezinde 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel oturuyordu.
Kuleli Sokak'taki bürosundan artanlar, Güniz Sokak'taki 'Baba
Evi'ne taşınıyorlar. Siyasetle yatılıp, siyasetle kalkılıyor.
Demirel'e öneri üzerine öneri götürülüyor:
- Şöyle bir organizasyon yapılırsa, şu şu partiler birleştirilir,
üzerine öteki parti de konursa... Bir de başına Baba geçerse,
gelsin oylar!
Bunca yılın siyaset adamı Demirel; bunları duymaktan mutlaka
hoşlanır ama gerçekçidir ve kolay kolay gaza gelmez. 'Saçmalamayın,
hayır olmaz' demeden dinler... 'Bu konuyu acele getirmeye gelmez.
Üzerinde biraz daha çalışmak lazım' gibisinden, zamana yayan
sözlerle uğurlar konuklarını...
Demirel'in yanından çıkan eski bakanlardan biri, İstanbul'daki
siyasetçi dostuna telefon eder:
- Demirel'in yanından çıktım, seninle görüşmemiz lazım.
- Yahu, sen Demirel'i pek sevmezdin, nereden icap etti bu Demirel
ziyareti?
- Ben de seninle onu konuşacaktım. Bana 'birileri' Demirel'e
gitmemi söylediler!
KİM BU 'BİRİLERİ'?
Şimdi bu 'birilerinin' kimler olduklarına bakalım... Eski Bakan
'birileri' konusunda 'açık' vermiyor. Ama kendisini yakından
tanıyanlar, bu zat-ı muhteremin 'kerhen Demirel ziyareti' konusunda
şu yorumu getiriyorlar:
- Ya asker söylemiştir gitmiştir, ya Amerikalılar ya da İsrail!
Yorum değil, yumurtasız omlet ya da şekersiz aşure!
Aslında şu sorunun cevabı bulunamamaktadır: Demirel'e kimlerin
destek olacağı bir yana...
Demirel eğer aktif siyasete 'dalacaksa' bunun 'siyasi pratiği'
nasıl olacak? 50-100 bin kişiler meydanlara nasıl toplanacak? (Bu
50-100 bin sayısının nereden çıktığını ve hikayesini yarınki
yazımızda anlatacağız.)
Demirel, 'bu saatten sonra' bu işe bizzat talip olmayacağına göre,
kime 'el verecek?!' Demirel'in 'lider adayı' kim olabilir?
Dülger meselesi
GELİN size, merkez sağ siyaset içinde yer alan isimlerin
tartışmalarından bir pasaj aktaralım:
- Demirel'in hesabı ne olabilir?
- Demirel, sevabı kendi hanesine yazılmayacak bir siyasi eylemin
içinde olmaz.
- Ama bu kez durum farklı. Baba iyice yaşlandı. Bu saatten sonra
kalkıp başbakanlık yapmaz; gözü Çankaya'dadır. Ayrıca...
- Ayrıca ne?
- Baba çok kincidir. Hükümetin kasıtlı olarak Demirel Ailesi'nin
üzerine gittiğine inanıyor. Kendisine bir yararı olmasa bile, bu
hükümetin zararına olabilecek her girişimi destekleyebilir;
antrenörlük de yapar.
- Başka karşılık aramaz mı?
- Canım, Cumhurbaşkanlığı'nın görev süresi 5+5 olarak
değiştirilebilirse, ilk 5 yılı için Çankaya'ya çıkmayı çok ister,
asılır da; koparabilirse ne ala!
- Pekiyi, bu noktada Mehmet Dülger'i nereye oturtacağız?
- Dülger, 1991 seçimlerinde İstanbul 7. Bölge'de milletvekili adayı
idi. 1. sırada Çiller, 2. sırada rahmetli Coşkun Kırca vardı,
kontenjan adayı da Dülger'di.. DYP'nin İstanbul'da en güçlü olduğu
seçim bölgesiyde orası ve 1. parti olup Dülger'in de Meclis'e
gireceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Ancak ANAP 1. oldu ve Dülger
dışarıda kaldı.
- .......?
- Daha sonra bildiğin gibi Çiller'in karşısına genel başkan adayı
olarak çıkıp kaybetti. 1991 sonrasındaki süreçte Dülger, Demirel'e
kırgındı. 3 Kasım 2002 seçimlerine gelinceye kadar da bu kırgınlık
sürdü.
- Eeeeeeee?
- Ancak, son bir yıl içinde Demirel-Dülger arasında tekrar bir
yakınlaşma doğdu.
- Ne demek istiyorsun sen şimdi?
- Demirel ile Dülger'in, AKP karşısındaki tavırları
örtüşüverdi.
- Ama Dülger son anda çarketti? Korktu mu, korkutuldu mu ne? Her
neyse; üç gün içinde önce yıldız oldu, ardından yıldız kaydı!
- Belki bir taktik olabilir. Ayrıca Dülger mücadeleye türban
diyerek 'yanlış yerden, yanlış konudan' başladı. Hem şunu da
söyleyeyim. Dülger, Demirel'in 'lider şablonuna' uymaz!
Haberal ve 28 Şubat
VAKİT Gazetesi, Mehmet Dülger'i, türban konulu açıklamasından sonra
'28 Şubat Cuntası'nın devamı' ilan ediverdi! Aslında 28 Şubat'ı
çağrıştıran her şey, toplumun belli kesimlerinde sert tepkilere
neden oluyordu. Aslında...
Demirel ile Mehmet Dülger arasındaki yakınlaşmaya pencere açanların
önünde daha başka sorular, sorunlar ve paradokslar da var aslında.
AKP'ye karşı olmakla demokrat kalmak arasında... Sandıktan çıkarak
iktidara gelmek yerine... 'Basılmış düğmelerin' cereyanıyla iktidar
ortağı olmanın sancılarını çekmiş siyasetçiler de var kafa yoranlar
arasında:
- Demirel ne yapacak yani? Parti kurup başına mı geçecek?
- Yeni partiye ne gerek var? DYP var, ANAVATAN var, Erkan Mumcu'nun
arka cebinde 'Demokrat Parti' var; yedekte bekletilen Adalet
Partisi var. Var oğlu var!
- Pekiyi Demirel genel başkan mı olacak?
- Olmaz! Baba bu yeni oluşumun teknik direktörlüğünü yapar.
- Pekiyi, bu siyasi oluşumun içinde kimler yer alabilir?
- Mehmet Ağar ile Erkan Mumcu'yu, İlhan Kesici ile Mehmet Dülger ve
Mehmet Ali Bayar'ı aynı çatı altında görebilirsiniz.
- Ya Prof. Dr. Mehmet Haberal?
- İşte tam bu noktada Mehmet Haberal, yıpranmamış yepyeni bir isim
olarak 'lider adayı' olabilir!
CHP, sıkıntı ve alternatifsizlik
ASLINDA AKP'nin şansı... Merkez sağ özelinde de siyasetin
şanssızlığı, 'yeni bir lider' bulunamayışı ya da mevcutlardan bir
'lider' yaratılamayışından kaynaklanıyor!
Merkez sağda herkesin, kamuoyunun da destek vereceği bir isim
etrafında buluşabilmek mümkün olsa, 'birileri' bu kadar rahatsız
olmayacak. Sıkıntının temelinde yatan hususlar satırbaşlarıyla
şöyle:
- AKP'nin bir dönem daha göreve gelmesinden korkuluyor.
- Cumhurbaşkanı seçiminde AKP'nin tek söz sahibi olmasından
rahatsızlık duyuluyor.
- Ortada ciddi bir siyasi alternatif bulunamaması da asıl
sıkıntının kaynağını oluşturuyor.
- CHP'nin, ana muhalefet partisi olmasına rağmen AKP'nin karşısına
ciddi bir alternatif olarak çıkamayışı, bu çaresizliğin üzerine
tuz-biber ekiyor.
- Soldaki diğer seçenekler de çok cılız kaldığı için, AKP'ye
alternatif olarak merkez sağın koşulları zorlanıyor.
YARIN: Ordunun tavrı ne?
Şakir Süter