AK Parti'nin sürpriz adayı 'Öcalan TV'ye çıksın' dedi
Abone ol2015 genel seçimlerinde AK Parti'den sürpriz bir şekilde aday olacağını açıklayan Mehmet Salim Ensarioğlu 'Öcalan ev hapsine alınsın televizyona çıkıp seçmenine hitap etsin' dedi.
2015 genel seçimlerinde AK Parti'den milletvekili adayı
olacağını açıklayarak partideki 2'inci Ensarioğlu olmaya
hazırlanan, Tansu Çiller hükümetinin devlet bakanlarından
Mehmet Salim Ensarioğlu “Hükümetin Abdullah Öcalan’ı ev hapsine
alması lazım. Hatta ayda bir iki defa televizyona çıkıp kendisi
seçmenine hitap etmelidir” dedi.
1990’lı yıllarda Doğru Yol Partisi’nden (DYP) Diyarbakır
milletvekili seçilen, Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde devlet
bakanlığı yapan Ensarioğlu Rudaw’a yaptığı açıklamalarda, çözüm
sürecine ilişkin kritik açıklamalarda bulundu.
Cizre’deki gerginlik sona ermesinin şartlarını açıklayan Ensarioğlu
"Sayın Cumhurbaşkanı el koymalıdır. Abdullah Öcalan daha net bir
mesaj vermelidir. Mesajını direkt televizyonlarda verirse daha
etkili olacaktır." dedi.
Öcalan’ın 15 Şubat’ta silah bırakın çağrısı yapmasına ilişkin,
Ensarioğlu şu açıklamaları yaptı:
DBP 3 milyon oy alıyorsa yüzde 99’u Abdullah Öcalan içindir. Eğer Abdullah Öcalan’a rağmen bir terslik olursa DBP sıkıntıya girer. Hükümetin Abdullah Öcalan’ı ev hapsine alması lazım. Hatta ayda bir iki defa televizyona çıkıp kendisi seçmenine hitap etmelidir. Vapur gitmedi, denizde dalga oldu, hava kötüydü, mektup Kandil’e gitti, gitmedi, olmamalı. Televizyonlarda direkt o (Abdullah Öcalan) konuşmalıdır. Türkiye’nin sorunu Abdullah Öcalan’ın 12 metrekare bir yer ile 2 katlı bir binada kalması değildir. Çözüm sürecidir. Öcalan, bir eve alınır, güvenliği sağlanır. 3-5 polisimiz askerimiz kapıda bekler. Onun da Tayyip beyin sağlığına da dua etmek lazım. İkisinden birine bir şey olursa barış süreci sıkıntıya girer hatta olmaz.
Abdullah Öcalan'ın TV'lere çıkıp açıklama yapması gerektiğini
savunan Ensarioğlu, Öcalan'ın Tv'deki mesajlarının şu konular
üzerine kurulu olması gerektiğinin altını çizdi:
"Bu barışın olması gerektiğini, silahların bırakılması gerektiğini söylemelidir. 99’da yakalandığında ‘ben bu barışa varım’ dedi. Varsa -ki ben inanıyorum, öyle olduğuna- o zaman kendisi söylemelidir. PKK da jest olarak silahı bırakmalıdır. Türkiye’ye karşı silah kullanmamalıdır."
İşte o açıklamalardan çarpıcı satırlar:
Cizre, Güneydoğu tarihinde önemli bir yerdir. Medrese kültürünün en yaygın olduğu yer Cizre’dir. Bundan dolayı dindar kesim ağırlıkta. Hüda-Par da orada güçleniyor. DBP de oldukça güçlü. Devlet sürgün kişileri oraya gönderiyor. Sınırda olduğu için IŞİD olaylarından etkileniyor. Ben Ergenekon’dan net olarak şüpheleniyorum. Veli Küçük yıllarca orada kaldı. Bence Ergenekon’un döküntüleri halen devletin içinde var. Çabuk çabuk da bitmez. Ergenekon’un ne burada ne de Türkiye’nin batısında tam olarak ayıklandığını düşünmüyorum.
1990'LI YILLARDA CİZREE
(1990’larda siyasi cinayetlerde kayıt dışı silahlar kullanıldı mı'
sorusuna cevaben) O zamanı da bilmiyorum. O dönem, MGK’ya giren
bakanlar ve diğer bakanlar vardı. MGK’ya giren bakanların sırrını
diğer bakanlar bilemez. Ama kullanıldığı söyleniyor. Ben orada
olsaydım, (MGK’yı kastediyor) ya yaşamazdım, ya cezaevine girerdim,
ya asılırdım, ya da konuşurdum. MGK kararları ne zaman Bakanlar
Kurulu’na geldi, ben zaten karşı çıktım.
"BARIŞ SÜRECİNİN BİR AYAĞI EKSİKTİR"
(DBP-Hüda-Par çatışması) Ben bu tehlikeyi 15 ay önce gördüm. Barış
sürecinin bir ayağı eksiktir. Devlet, PKK var ama diğer ayak eksik.
Diğer ayağın içinde, Hüda-Par, korucular, şeyhler, ağalar vardır.
Bu barış hem devlet ile PKK arasında, hem bölgesel olarak herkesin
barışı olmalıdır.
Kürtler arası barışın öncülüğünü de devlet ve Abdullah Öcalan yapmalıdır. Hüda-Par’ın başındakiler de yapmalı. Herkes elini uzatmalı, sen önce elini uzat denmemeli. (...) Bana göre Kürtler’le devletin barışı daha kolay. Devlete karşı işlenen suçların çabuk affedilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kişiye karşı işlenen suçlarda kişinin de hakkı vardır. Devlet demokratik adım atar, yasal değişiklik yapar. Ama burada her gün yüzyüze geliyorlar. Aynı köyde oturuyorlar, akrabalık bağları var. Adamın yanında yetimi var, diyor “Bu öldürdü”. Devlet ile PKK’nin barışması olayı bitirmez. Bölgede sıkıntılar devam edecektir.
"CUMHURBAŞKANINA ÇOK GÜVENİYORUM"
Hükümetin samimi olduğunu düşünüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı’na çok
güveniyorum. Süreçten hiç geri adım atmadı. Bakan olduğum dönem,
Tansu Hanım da Bask bölgesinden bahsetti. Mesut Yılmaz Avrupa’nın
yolu Diyarbakır’dan geçer dedi. Oy olarak o güce sahip değillerdi.
Asker rahatsız oldu ve geri adım atıldı. Recep Tayyip Erdoğan dik
durdu. Öbürlerinin gücü yoktu, o dönemin şartları uygun değildi. 20
yıl önce böyle konuşulmuyordu. 94’te bakandım. TRT GAP’ta Kürtçe
yayın yapılsın dedim. Bunun için sıkıntı yaşadım. Güneydoğu – Doğu
Anadolu’da yatırımcı bir müsteşarlık kurulmasını istedim. İçişleri
Bakanı o zaman Meral Akşener’di. Bir ay sonra bana geldi ve dedi
ki: “Ağabeyciğim biliyor musun ne oldu?” dedi. “Ne oldu?” dedim.
“Diyarbakır surlarını biliyor musun? Senin talebin, Diyarbakır
surlarına çarpıp geri geldi” dedi. “Nasıl?” dedim. Akşener, “Asker,
Salim Ensarioğlu eyalet mi istiyor, diyerek tepki göstermiş”
dedi.
"KÜRTÇE YAYINI BEN SÖYLÜYORUM"
( 'Dönemin başbakan Tansu Çiller ile Kürt sorunun çözümü ile ilgili
fikir alışverişinde bulunur muydunuz2 sorusuna cevaben) Kürtçe
yayını ben söylüyordum, evet diyordu. Olması gerekir diyordu. Genel
affı söylüyordum, olması gerekir diyordu. Bugünü konuşurken o günün
şartlarını bilmek lazım. Asker eski gücünü kaybetti. Dünya değişti.
Şimdi daha kolay. Tayyip Bey’in samimi olduğuna inanıyorum.
MEHMET SALİM ENSARİOĞLU KİMDİR?
Mehmet Salim Ensarioğlu, 1955’te Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde doğdu. Lise mezunudur. İnşaat müteahhitliği, Madencilik, çiftçilik yaptı. 3 dönem Diyarbakır milletvekilliği seçildi. Devlet Bakanlığı yaptı. Evli ve 11 çocuk babasıdır.