Dershaneler için sadece rant odaklı
ticarethanelerdir demek ne büyük haksızlık.
Evet, dershaneler ticarethanedir ama aynı zamanda
bir eğitim organizasyonudur da.
Olaya sadece ticarethane mantığıyla bakılması
AK Parti'nin içindeki bir çok insanı da rahatsız ediyor.
"Dersaneler meselesinde gerek yayın
organlarında gerekse sosyal medyada gösterilen hassasiyet, bugüne
kadar süregelen bu dostluğun zedelenmesi endişesinden
kaynaklanmaktadır. Dersanelerin sadece ticari kurumlar olarak
görülmesi doğru değildir." diyerek yaşanan gerginlikten
duyduğu üzüntüyü bu şekilde ifade etti AK Parti milletvekili Hakan
Şükür.
AK Parti içerisinde sesini Hakan Şükür kadar
net çıkaramayan ama perde arkasında dershanelerin kapatılmasından
muzdarip olan bir çok milletvekili var.
Hiç kimse doğrudan Başbakan'ın karşısına çıkarak
"yaptığımız yanlıştır" diyemiyor. Fakat biraz
konuştuğunuzda bu karardan duyulan rahatsızlık ayan beyan ortaya
dökülüyor.
Hadi dershaneciler rant peşinde
diyelim, AK Parti tabanında ve yönetiminde dershanelerin
kapatılması kararını yanlış bulan insanlar neyin
peşinde?
Eğitim uzmanlarından tutun toplumda kanaat
önderi olanlar, sosyologlardan tutun işi hukuki boyutuyla ele alan
hukukçular niçin bu kadar itiraz
ediyor?
"Bana bahane uydurmayın"
diyerek verdiğim karardan asla dönmem rotasında ilerleyen
Başbakan Erdoğan'ın hiç olmazsa dümeni kendi partisinden
yükselen bu itiraz seslerine kırmasını ve onlara kulak vermesini
umuyorum.
Bu sadece benim umudum değil, pek çok insan bu
konuda artık bir uzlaşı sağlanılmasını umuyor.
Başbakan'ın tavrı uzlaşmadan çok uzak gibi
görünse de umut iyidir.
DÜN AK PARTİLİ BUGÜN
CEMAATÇİ
Dershanelerin kapatılması üzerinden giden bu
gerginlik, dışardan bakıldığında "dindarların iktidar
kavgası" gibi algılanıyor. Bu algı aynı tabandan beslenen
ve dini hassasiyetleri gözeten pek çok insan için can
sıkıcı.
Canınızı sıkan bu meselede doğru
bildiğinizi yazınca hemen "cemaatçi"
oluveriyorsunuz.
Oysa dün AK Parti'yle ilgili doğru bildiğiniz bir
şeyi yazarken AK Partili'ydiniz. Ya da
yanlışlarını yazınca "kime yaranmaya çalıştığı belli
olmayan" biri...
Bu ithamların, kolaycı yaftalamanın gösterdiği
tek bir şey var: "Ya siyahsın ya beyaz." Toplum
olarak yaşadığımız bu renk körlüğünde başka renge yer kalmamış
yazık ki.
"Eğriye eğri doğruya doğru" demenin
renkle işi olmaz azizim. Bu tamamen bir vicdan meselesidir ve
vicdanın sesini boyayamazsın!