AK Partili Ürün'den 'paralel yapı' çıkışı

Abone ol

AK Partili Halil Ürün, 17-25 Aralık sürecini İnternethaber'e değerlendirdi. Süreci darbe olarak nitelendiren Ürün'e göre fotoğrafın en can alıcı noktası parti içindeki öz eleştiri kültürünün kaybolması;

Konya’yı özellikle Milli Görüş için model şehir haline getiren AK Partili Halil Ürün şimdilerde kendi kabuğuna çekilmiş görünüyor. Ürün,  kimilerine göre Milli Görüş düşüncesinin hala efsanevi isimlerinden.

Bir dönem gazete manşetlerini "dayakçı vekil" olarak süsleyen AK Parti Kurucular Kurulu Üyesi Halil Ürün'ü Ankara'da ziyaret ettik. Ayrıldığı iddia edilen eşiyle birlikte yaşayan ve kendi deyimiyle siyaset yapması bir şekilde engellenen Ürün ile 17-25 Aralık süreci ile paralel yapıyı konuştuk. İşte Ürün'ün gözünden AK Parti'nin dünü, bugünü ve geleceği;
 
Sayın Ürün, 10 yıl Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüttünüz. Ardından AK Parti’nin kuruluş sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında yer aldınız. Bu süreci bizimle paylaşır mısınız?

AK Parti, aslında temel köken olarak, ocak olarak Milli Görüş hareketinden doğmuştur. Milli Görüşü, temsil eden partiler, üst üste kapatıldığı için üslup değişikliğine ihtiyaç duyuldu. Belki liderin değişmesi gerekiyordu. Erdemliler Hareketi diye isim alan ve Tayyip Bey’in önünü çektiği bir harekettir. Yanında Abdullah Bey, Bülent Arınç, Aldüllatif Şener gibi isimler vardı. Bu yüzüne çıkış tarihi, Fazilet Partisi kapanmadan önce, partinin olağan genel kurulunda ortaya çıktı. Esnasında hem hatlar ayrılmış, hem de mevcut yönetime karşı tavırlar ortaya konulmuştu. Bir kanat Recai Kutan Bey’in adaylığını

     HALİL ÜRÜN KİMDİR                                     

1947 yılında Konya’nın         Yunak ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Yunak’ta tamamlayan Ürün, İTÜ İnşaat Fakültesinden 1970 yılında İnşaat Mühendisi olarak mezun oldu.

1969-71 yılları arasında Karayolları 3. Bölge Müdürlüğünde Köprü Kontrol ve Şantiye Mühendisliği yaptı. 1971 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesine Asistan olarak atandı.  1978 yılında tamamlayarak “doktor” ünvanını aldı. Daha sonra aynı bilim dalında “doçentlik” unvanını kazandı. 17 yıl öğretim üyeliği yaptı.

1988 yılında Üniversiteden ayrılarak Refah Partisinden Konya Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday oldu. 26 Mart 1989’da yapılan seçimlerinde %40, 1994’te tekrar aday gösterilerek bu kez %49 oy aldı. Toplam 10 yıl boyunca bu görevi başarı ile yürüttü. Ürün, AK Parti'nin kuruluşunda görev aldı ve bir dönem milletvekilliği ile üç yıl genel başkan yardımcılığı görevini yürüttü.

destekliyor bir kısmı da Abdullah Bey’i destekliyordu. Erdemliler, Yenilikçi Hareketi destekliyordu. O dönemde İSKİ’de danışmanlık yapıyordum. İstanbul’daki bir çok kongreye katıldım. Sayın Erdoğan ve Erbakan yasaklı olduğu için onlar konuşmuyordu. Kongre öncesi, Bülent Bey ile gittiğimiz her yerde bu anlayışı anlatıyorduk. 
 
“MİLLETVEKİLLERİ YARIYA BÖLÜNDÜ”

Kongrede 100 milletvekilinin 50 tanesi gelenekçi olarak tabir ediliyordu. Yani Recai Bey’i
destekliyordu. Büyük Kongrede neredeyse milletvekilleri yarı yarıya bölündü diyebiliriz. Abdullah Bey’in kongredeki MYK listesinde, Konya’nın etkisini görmek mümkün. Birinci sırada Abdullah Bey, ikinci sırada Bülent Arınç, üçüncü sırada Abdüllatif Şener dördüncü sırada ise Halil Ürün vardı. Dördüncü sıradaydım. Ondan sonra diğer milletvekilleri geliyordu.
 
“YENİ PARTİNİN İLK FOTOĞRAFI”

Türkiye seçmenini o dönemde bir fotoğraf vermek gerekiyordu. O kongre, canlı olarak yayınlandı. Her iki genel başkan adayı konuşmalarını yaptı. Abdullah Bey konuşurken sağ tarafına Bülent Arınç durdu. Sol tarafında durmam için bana rica ettiler. O dönemde hiçbir sıfatım olmadığı için ben yana durdum. Hatırlayacaksınız, o dönemde Abdullah Bey’i konuşturmamak için salonda baskı vardı. Bu şekilde o hava kırılmış oldu. Kongre kazanılamadı; ancak Türkiye’ye Yenilikçi Hareketin fotoğrafı verildi. 

“İLK SIRADAN ADAY GÖSTERDİLER”

Sağolsunlar, takdir ettiler ve ilk seçimde birinci sırada milletvekili adayı oldum. AK Parti ilk defa ve son defa tarihinin en yüksek milletvekili sayısını, o dönemde çıkardı. Tek başına iktidar olduktan sonra üç yıl boyunca genel başkan yardımcısı olarak görev yaptım. Tayyip Bey’in burada üç yıl yardımcılığını yaptım.

Bugün Türkiye’nin tartıştığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise mücadelede üzerinde titizlikle durduğu “paralel yapı” var. Geriye döndüğünüzde AK Parti’nin hükümet olduğu o ilk dönemde ve özellikle de devlet içerisinde kadrolaşırken siz böyle bir yapının varlığından haberdar mıydınız?

Bugün “paralel yapı” olarak nitelendirilen o kesim, hükümette veya devlette kadrolaşmasında, o ilk dönemde de çok ciddi ve etkin bir gruptu. 

Bu camiye daha uyanık davrandı. AK Parti’nin, Milli Görüş tabanından gelen kadroları vardı. O tarihte gerek emniyet yapılanmasında, gerek bakanlıklar içerisinde bunlara ilişkin hiçbirine referans olmadım. Bugün bile hala parti içerisinde görevde olanlar referanslarıyla, Tayyip Bey’de söylediği gibi yanılttılar bu insanları. Devletin çok önemli kademelerine yerleştiler. Hatta denilebilir ki yargının neredeyse büyük bir bölümüne hakim oldular, emniyette yine böyle. 

“BİZE ÇOK YAKIN DAVRANDILAR”

28 Şubat sürecinde hatta belediye başkanlığı yaptığım dönemde çok yakın davrandılar. Biz de öyle yaptık. Konya STK’lara, gönüllü kuruluşlara, vakıflara yardımlarıyla tanınan şehir. Orada ayırmadım kendilerini, ülkeye “hizmet ediyorlar” diye düşündüm. Nitekim Selçuklu’daki Büyük Koyuncu lisesinin, gerek ulaşımında, gerek imarında belediye olarak üzerimize düşeni yaptık. Açılışını da Fethullah Gülen ile birlikte yaptık.

 
Fazilet Partisi'nin en önemli hatiplerinden olan Halil Ürün, Konya'daki çalışmaların Türkiye'ye model olduğunu söyledi. Ürün'e göre İstanbul'un kazanılmasında Milli Görüş teşkilatlarının seçim çalışmalarının yanısıra Konya gibi model şehirler etkili oldu.

“BU UYARIYI YILLAR ÖNCE YAPTIM”

Bu yapıya ilişkin uyarımı yıllar önce yaptım. Milletvekillerinin devam ettiği sohbet halkalarına bir dönem bende katıldım.  Burada risale okumaları oluyor. Hala devam eden milletvekilleri var. MİT Başkanı’nın ifadeye çağrılmasından önce Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın yemeğine davet ettiler. Davet edildiğim için 3-5 milletvekiliyle birlikte gittik. Orada yaptıkları hizmetleri anlatıyorlardı. O dönemde henüz “Paralel Yapı” su yüzüne çıkmış değildi.  Nitekim yurtdışında ziyaretlerimizde faaliyetlerini gördüm. Bu yemekten sonra, açıkça bu takdirimi de orada söyledim. Orada iki hususta ikaz ettim: Bunları yapıyorsunuz,  tebrik ederim ama sizi bekleyen iki tehlike var. Birincisi, siz eğer siyaseten, bu şekilde bir partiye angaje olursanız, o zaman bu su yüzüne çıkarsa, diğer partiler size kendi alanlarını kapatırlar. Siz hizmet alanınızı daraltırsınız diye uyardım. Bir siyasi görüşe tamamen destek vermek gibi bir hataya düşmeyin. İkincisi, sistemli bir kadrolaşma çabasında da olmayın. Bu bizim de çok önemli gördüğümüz hizmetlerinizi sekteye uğratır. O konuşmadan çok kısa bir süre sonra MİT Müsteşarı ifadeye çağrıldı ardından da başka şeyler geldi.

Sayın Fidan’ın ifadeye çağrılmasıyla birlikte başlayan süreç 17-25 Aralık operasyonlarına kadar uzandı. Peki siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu  süreci? Cemaatin söylediği gibi bu bir yolsuzluk operasyonu muydu yoksa hükümete yönelik bir darbe girişimi mi?

Bu sorunuzu yıllarca siyaset yapmış ve ne kendi üzerinde ne ailesinin bir ferdinde ne de yakın akrabasında kendi adına bir metrekare bile mülkü olmayan bir kişi olarak cevaplayacağım. Türkiye’de yolsuzluk algısı tabi ki bir realite. Öyle bir süreç olmasa dahi AK Parti tek başına iktidar olmuş ve bugüne kadar Türk siyasetinin gördüğü hatta görebileceği büyük bir parti. Bunun önünü alamazsanız sıkıntılar doğar. Bu hepimizin zihninde bulunuyor. Bu süreç,  kamuoyunun zihnimizde var olan bir resmini ortaya koydu. Bununla mücadele edilir; ancak asıl önemli olan şey sürecin zamanlaması. Bana göre resim doğru okunamadı.  Zamanlama hem bu algıyı yaratmaya yönelikti, hem de hükümeti devirmeye yönelikti. Devletin burada refleksini tamamen haklı buluyorum. Buna karşı, refleks göstermesi yerinde ve haklıdır. 
 
“BU SÜREÇ ÖZELEŞTİRİ REFLEKSİMİZİ ZAYIFLATTI”

Tabii ki bu süreç öz eleştiri getirme imkanı zayıfladı. Kolay kolay özeleştiri getiremiyoruz. Türkiye’de ne olup bittiğini ben de anlamış değilim. Birçok olayı izahta zorluk çekemiyorum. Örneğin Konya’daki MEDAŞ ihalesi. Bir arkadaşımız ihaleyi almış; ancak ortaklarına bakıyorsunuz birisi siyonizme hizmet ediyor. Avukatları ise Konya’nın tanınmış paralellerinden. 

Üç tane birbirine benzemezler, bir araya gelmiş. Sermaye bunları bir araya getiriyor. Tabi iki böyle bir ortamda AK Parti’nin öz eleştiri getirme ihtiyacı vardır. Bu yapılmadığı için sorunlar olabiliyor. Yapılsa bunların bir araya gelmemesi lazım. 

Şimdilerde siyasetten uzak bir tavrınız var. AK Parti’deki  Kurucular Kurulu üyeliğiniz devam ediyor. Seçimlerde partinizin yanındasınız. Buna rağmen sizinle ilgili hala akıllarda, eşinizle yaşadığınız bir takım sorunlar yer tutmuş durumda. Sizin için bir tasfiye süreci mi yaşandı?

Medyaya da sıkça yansıdı. Eşimle aramızda, her ailede doğabilecek bir olay, medyada büyük puntolarla yer verildi. “Dayakçı vekil “ unvanını aldım. Siyaset alanında, böyle ünvanlı bir isme yer vermek tehlikeli bir şey. Böyle bir manipülasyona yer verilmemesi gerekirdi, ne kadar vefalı olsalar da. Tasfiye olduk, kenarda durdum. Partimden ayrılmadım. Partinin faal kademelerinde yer alamadık. En büyük sebep budur.

“HATALARIM OLDU”

Burada kendi hatalarım da oldu. Siyasette yolumu 5 şey kesti: Birisi kendi hatalarım, birisi de vefasızlık. Burada isimlendirmiyorum. 

Olayların yaşandığı dönemde AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan’dı. Vefasızlığı kim yaptı?
 
Tayyip Bey, burada bir vefasızlık yapmadı. Herşeye rağmen sahiplendi beni. Siyasi bakımdan sıkıntı yaratabilir diye düşündüler birileri partide. O manipülasyona benim gül hatırdım için katlanamadılar. Bir diğeri ise hasetlik, çekememezlik. Siyasette de bu var. En fazla bu konuda sıkıntı çeken biz olduk. Dördüncüsü denge hesaplarıydı. Beşincisi ise derin devletin hesaplarıydı. Bugün gelinen noktayı düşündüğünüzde dördüncü ve beşinci hususun ne kadar planlı olduğunu görürsünüz zaten.

AK Parti Genel Başkan Yardımcılığı görevi sırasında Halil Ürün'ün eşi Esma Ürün'e şiddet uyguladığı
iddia edilmişti. İddiaları doğrulayan Ürün, yaşadıklarını aile içi olarak nitelese de bir süre sonra
partisini rahatlatmak için genel başkan yardımcılığı görevinden istifa etmiş daha sonra da MKYK görevinden ayrılmıştı.

Biraz duygulandınız. Bu konuda ki son sorum peki kırgın mısınız?

Hayır, kırgınlık gibi bir şey yok.  Sıradan bir şey haline geldi. Küslük dargınlık olmazmış siyasette. Bu olaydan sonra (eşinin dayak iddiaları) herkes evine çıktı. O anlı şanlı mesajlar verenler, eşimi mağdur gösterenler köşelerine çekildi. Hanım bize kaldı yine (gülüyor). Onun tek dostu yine ben kaldım. Bu noktada söylemek gerekiyor boşanmış felan da değilim. Hala onun emekliliği için uğraşıyorum, bürokratik işlemleri için daha dün kapı kapı dolaştım. 

Çok klasik olacak ama bir dönem milletvekilliği yapan iki dönem Konya’da büyükşehir belediye başkanlığı yapmış bir isim olduğunuz için soruyorum. Anlattığınız bunca şey oldu. Başarılar, kırgınlıklar ve hatta biraz da sitem… Peki bugün yeniden aktif siyasete dönmeyi düşünüyor musunuz? Malum yeni bir seçim dönemine yaklaşılıyor. 

Ben hayatımda ömrümde siyaset talep etmedim. Bir kulis faaliyeti yarışında olmadım. Şurada siyasi bir mevki var, ora için dahi talepte bulunmadım. Hep bir teklif geldi, öyle kabul ettim.  Mesela ilk başkan adaylığımda, ben aday olacağım demedim. Bana talep oldu, ben öyle kabul ettim. 94’te yine akademisyenliğe döneyim dedim. Yine benimle devam denildi,  öyle kaldım. AK Parti’nin kurucu üyeliğinde benim haberim olmadı, sadece imza atmaya gittim. Milletvekili adaylığımda da benim herhangi bir talebim olmadı. Birinci sıraya layık gördüler. 

Ya da açıkça söyleyeyim. Haziran seçimlerinde milletvekilliği için aday adayı olacak mısınız?

Yine aynı yerdeyim ben. İhtiyaç duyurulması halinde bunu değerlendiririm. 

Peki Sayın Erdoğan ile görüşüyor musunuz ya da Sayın Başbakan ile? 

Davetlerle birbirimize hatır soruyoruz. Başbaşa bir görüşmemiz olmadı.  Sayın Başbakan ise 30 mart seçimlerinde bizzat beni aradı ve yanında oldum. Özellikle kendisini temsil ettiğim bölgelerde. Siyasi kampanyalara katıldım davet üzerine. 

Son olarak Konya’da uzun yıllar siyaset yapmış bir isimsiniz ve bildiğim kadarıyla Kürt kökenlisiniz. Hükümetin akan kanın durması için yürüttüğü bir Çözüm Süreci mücadelesi var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz, özellikle bölgeyi tanıyan bir isim olarak?

Konya bu anlamda önemli bir örnek teşkil eder. Ben bu ülkenin Kürt kökenli bir vatandaşıyım. Çok ilginç değil mi Kürt kökenli bir vatandaş,  büyük çoğunluğuyla Türk kökenli olan bir ilde, hele de hemşehriciliğin çok önemli olduğu yerel siyasette,  iki dönem belediye başkanı seçilmesi .

Benden önce 84’teki seçimlerde, Refah Partisi’nin oy oranı yüzde 20. 89’du. Benim aldığım oy oranı yüzde 40 küsur. 94’te benim oyumun geldi yüzde 50. Son olarak 99’da ben aday bilinerek yapılan anketlerde oylum yüzde 60 gösteriliyordu. Bu fotoğraf Kürt kökenli, güzel insanların mert insanların, yürekli insanların oyuyla başlarına başkan seçmeleri,  çözüm süreci için de büyük önem taşıyor bence. Demek ki mensup olduğunuz anlayış, sizi benimsetebiliyor. Türk’te olsa Kürt’te olsa benimsetebiliyor. O anlayış benim samimi olarak bağlı olduğum, ecdadımızın Çanakkale ruhudur. İstiklal mücadelesi ruhudur ve en genel itibariyle bizi temsil eden Osmanlı ruhudur. Bunu Çözüm Sürecine, ne kadar yansıtabilirsek o kadar başarılı oluruz. Bu ruhta ayrımcılığa yer yok.  Şu an iyi olduğunu düşünüyorum ve sürece iyimser bakıyorum.  

Halil Ürün kimdir?


Günün Önemli Haberleri