AK Partili Azmi Ekinci'den olay özeleştiri! Beka ve Kürdistan lafı kaybettirdi
Abone ol31 Mart seçimlerini ve İstanbul'da alınan sonucu yorumlayan AK Parti Teşkilattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Azmi Ekinci, her satırı olay açıklamalar yaptı.
AK Parti milletvekili Azmi Ekinci 31 Mart seçimlerine
ilişkin Star Gazetesi'nden Fadime Özkan'a konuştu. Teşkilattan
sorumlu genel başkan yardımcısı olan Ekinci, 'Beka ve
Kürdistan'a gidin' söyleminin HDP seçmenini küstürdüğünü ve
seçimi kaybettirdiğini söyledi. Sandıkta yapılan hilenin dışında AK
Parti seçmeninin partiye 'ayar' verdiğini belirten Ekinci, 23
Haziran'da herşeyin yoluna gireceğini düşünüyor.
İşte Azmi Ekinci'nin açıklamalarından flaş bölümler:
31 Mart'ta vatandaş ayar verdi
-24 Haziran genel seçimlerinde bize kırgın olan vatandaşlar bizi, yerel yönetimler üzerinden eleştirerek “bu sefer farklı olacak” cümlesini kullanarak bize ayar vereceğini ima ederek mesaj veriyordu. Tepkisi ve kızgınlığı yerel yönetimler üzerinden geliyordu ve asıl tepkisini 31 Mart’ta da vereceğini tahmin ediyordum ama yine de alternatiflerimizle, muhalefetle karşılaştırdığında yine tercihini bizden tarafa kullanacağını düşünüyordum. Ancak bu sefer çok farklı bir refleksle hareket ettiğine şahit olduk.
SEÇMEN ARTIK HESAP SORUYOR
-Şimdiye kadar yapılan 15 seçimin tümünde
vardım. Daha önce kendi seçmenimize gittiğimizde adres vererek
şöyle derlerdi: “Bize gelmeyin, filan kişiye/kişilere gidin”. Şimdi
seçmenimiz oturuyor bizimle saatlerce tartışıyor. Her şeyi
sorguluyor. Bu bizim seçmenler konusunda geldiğimiz nokta ve
üzerinde çok iyi bir şekilde durmamız gereken bir gerçek.
AK Parti seçmeni kök söktürüyor
-Şahsım adına Esenyurt’ta kendi seçmenimizi ikna etmekle uğraştım
ben, muhalefetle uğraşmadım. Muhalefetin zaten uğraşılacak bir
tarafı da yoktu; projesi yoktu, çalışması yoktu. Ama tabanımız
açısından böyle bir durum vardı. 24 Haziranda da yerel konularla
ilgili işaretler veriyordu. Mesela ekonomi en başta gelen şeydir.
Bazı konularda bizi ciddi ciddi sorguluyor, kızıyor ve
Cumhurbaşkanımızın bundan haberi yok, haberi olsa bunlara müsaade
etmez diyor.
İsraf, şatafat, torpil...
-Adam kayırma, rantçılık gibi negatif şeylerin yanında vatandaşın
ayağına gitmeme, halktan kopukluk, marjinalleşme gibi hususlar.
(...) Ayrıca belediye başkanı, yardımcıları ve yöneticilerinin
israf ve şatafatları eleştiriliyor. Bunların etrafında dolaşan
ihalecisi, müteahhidi gibi kesimlerden oluşan gruplarda ciddi bir
ekonomik statü farklılığı oluşan tepki. Haliyle vatandaş da ‘Ben
sana oy veriyorum, sen beni unutuyor bir kesimi zenginleştiriyor,
kendine hayat kuruyorsun’ gibi konularda son derece ciddi
eleştiriler var.
Vatandaş 'siz yönetemiyorsunuz' noktasına gelmiş
(....) Mesela vatandaş ‘tanzimleri niye açmak zorunda kaldınız?’ diyor. Biz de “bir takım art niyetliler domates, patates, soğan üzerinden bizi terbiye etmeye çalışıyorlar. Onun için bunları açtık/açmak zorunda kaldık” dediğimizde “Neden, sizin zabıtanız yok mu, emniyetiniz yok mu, maliyeniz yok mu, niye denetlemiyorsunuz?’ diyor. “Yapıyorlar da yetişemiyorlar” dendiğinde, O zaman “siz yönetemiyorsunuz” diyor. Artık sorular bu noktaya gelmiş.
Aşırı özgüven ve tecrübeyi ihmal bir
hataydı
-AK Partinin bana göre iki hatası veya eksiği var. Teşkilatçı
gözüyle söylüyorum. İlki şu: 14 seçim yaptık, işi öğrendik, çocuk
oyuncağı bu, şeklindeki özgüven. İkincisi 24 Hazirandan sonra
İstanbul’da teşkilatlarda büyük değişikliğe gidilmesi. Bu işler
tecrübe ister. İşin farkına varılmaması tecrübesizlikten.
İstanbul'un kaybı partiyi sarstı
(...) AK Parti’nin 25 seneden sonra İstanbul’da iktidardan düşüyor
gibi görünmesi bile AK Parti tabanı için çok büyük uyarı oldu. Bunu
görüyorum. Cezalandırmak isteyenler dahil İnsanlar, bu sonucu
istemiyorlardı aslında.
Hasar vermeden ayar verdi pişman oldu
Diyor ki: evet ben ceza verecektim ama çok yüksek oy almasın diye ceza verecektim. Yoksa iktidar olmasın diye ceza vermeyecektim. Yani aslında sahada bizi eleştiren seçmenlerimiz bizim kaybetmemiz için eleştirmiyorlar. Bize kaybettirecek kadar ceza vermek istemiyorlar. Sadece ayar vermek istiyorlar. Bu seçimde onu yaptı. Hasar vermeden ayar verdi. Bu kesim seçimin bir sonraki günü pişman olduğunu söyledi. Ben bu kesimi iyi tanıyorum. Hatta HDP tarafından muhafazakar kesim CHP’ye oy kullandığı halde pişman oldu.
HDP oyları İmamoğlu'na nasıl gitti?
Birincisi: Yukarıda da değinmiştim ‘’bir araya
gelemez dediğimiz beş benzemezi’’ bir araya getiren saik kan ve
doku uyumu değil, sadece Sayın Cumhurbaşkanımıza olan karşıtlıktaki
ortak paydadır.
İkincisi: Bizim beka konusundaki sert
söylemlerimizle ve Sayın Cumhurbaşkanımızın terörle irtibat ve
iltisak halinde bulunan HDP üst düzeyleri için söylediği
‘’Teröristsiniz, beğenmiyorsanız Kuzey Irak’ta Kürdistan var, oraya
gidin’’ cümlelerinin alınıp manipüle edilmesiyle HDP tabanının
hemen hemen tümüyle o tarafa kayması…
Üçüncüsü: Selahattin Demirtaş’tan özel siparişle
adrese teslim alınan mesaj ve bu mesajın bir gecede tüm tabana
yayılması.
Mesaj -mealen söylüyorum şöyle: Diyor ki “Ben biliyorum ki sizin eliniz CHP’ye gitmez. Fakat şöyle de bir gerçek de var ki birileri beni hapse atıyor, birileri de beni çıkartmak istiyor. Dürüst olmasalar dahi bu cümleyi kullanmaları bile değerli. Benim sizde bir hatırım varsa bağrınıza taş da basacak olsanız elinizi vicdanınıza koyun ve MHP ile müttefik AKP’yi kaybettirin.”
Bu cümle son on beş günde HDP’nin muhafazakar tabanı da dahil olmak üzere CHP adayının hanesine kaydı.
Kürtler oy verirdi Beka ve Kürdistan'a gidin sözü
olmasaydı
“Sayın Binali Beyin tarzı ve yöntemi buna çok yatkın. Aynı
sosyolojiden ve Türkiye ortalaması temsil eden bir profil. Kürdü de
rahatsız etmiyor Karadenizliyi de. Beka söylemi bu kadar
keskin olmasaydı, Kürdistan’a gidin sözü olmasaydı Kürtler
Binali Bey’e oy vereceklerdi, Esenyurt’ta da benim şahsım üzerinden
AK Parti ’ye oy vereceklerdi. Fakat o sertlik engelledi bunu.
Bundan sonraki süreçte çok fazla bir şey yapmaya gerek yok aslında.
AK Partinin fabrika ayarı politikaları kendine çeker onları
zaten.”