AK Parti için çare Abdullah Gül mü? Bomba iddia!
Abone olAK Parti kurucularından, Yeni Şafak yazarı Ayşe Böhürler'e göre 'vesayet ve cemaat' AK Parti'nin başarısını gölgeledi. Böhürler'e göre çıkış yolu ise Abdullah Gül...
AK Parti kurucularından ve Yeni Şafak yazarı Ayşe
Böhürler, AK Parti'nin 7 Haziran'daki oy kaybını ele aldığı bugünkü
yazısında AK Parti'nin genel seçimdeki düşüşünün sebeplerini
irdeledi. Böhürler çok konuşulacak bir iddia ortaya atarak; partiyi
toparlayabilecek ismin Abdullah Gül olduğunu ifade etti.
BÖHÜRLER, ABDULLAH GÜL'ÜN AK PARTİ'Yİ TOPARLAMASINI MI
İSTİYOR?
Böhürler, "AK Parti'de dengeyi bozan birçok unsur oldu. Bunlardan
birisi vesayetin diğer yüzü, bir diğeri de cemaattir. Biri
saldırarak onu savunma diline hapsetmeye çalıştı. Diğeri de
içinden-miş gibi durarak, saldırılara karşı savunma taktikleri
oluşturuyor-muş gibi, kurtarıyor-muş gibi görünerek AK Parti'ye yön
vermeye çalıştılar" diyerek ve "Bu noktada AK Parti kimliğini
oluşturan kişilere büyük iş düşüyor. Ben siyasi hesapları bilemem
ama Abdullah Gül'ün tecrübesinden faydalanılması gerektiğine
inanıyorum" ifadelerini kullanarak Gül'ü işaret etti.
İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:
(...)
Fikirler ve yorumlar farklı olsa da Ak Parti'nin oy kaybının
ötesinde yitirdiklerine ilişkin değerlendirmeler ciddiye alınacak
özeleştiriler içeriyor.
Ak Parti her zaman bir koalisyon partisiydi
aslında. İçinde sağın tüm unsurları, İslamcılar, Kürt
hareketini temsil edenler, liberaller ve hatta kısmen sola yakın
olanlar da vardı. Parti'nin dinamiği ve bereketi, diyaloğa açık
yapısında ve toplumda güven tesis edecek ortak kelimeler içeren bir
dil kurmasında yatıyordu. İlkeliydi ancak ayırımcı değil
birleştiriciydi. Herkes ister istemez bir ortak dile uyum sağlıyor,
sivriliklerini törpülüyordu.
"ABDULLAH GÜL'ÜN TECRÜBESİ..."
Ak Parti'nin büyüsü de buradaydı. Bu dengeyi bozan birçok unsur
oldu. Bunlardan birisi vesayetin diğer yüzü, bir diğeri de
cemaattir. Biri saldırarak onu savunma diline
hapsetmeye çalıştı. Diğeri de içinden-miş gibi durarak, saldırılara
karşı savunma taktikleri oluşturuyor-muş gibi, kurtarıyor-muş gibi
görünerek Ak Parti'ye yön vermeye çalıştılar. Aslında görünürde
farklı olsa da ikisi de aynıydı. Bir manada geniş spektrumlu
siyaset vizyonu, klostorofobik bir siyaset diline hapsedilmeye
çalışıldı. Dış politikadan başlayarak atılan adımlarda elbette
Parti'nin de hataları çok oldu. Ancak bu hataları savunmadaki ısrar
eski kuruluş ruhunu unutturdu. Şimdi yeniden güçlenmek istiyorsa,
ilk yıllardaki söylemini güçlendirmesi gerekiyor. Ortak dil
oluşturmak, sihirli bir anahtar gibi yine karşımızda duruyor. Bu
dili kuracak isimlere ihtiyaç var. Bu noktada Ak Parti kimliğini
oluşturan kişilere büyük iş düşüyor. Ben siyasi
hesapları bilemem ama Abdullah Gül'ün tecrübesinden faydalanılması
gerektiğine inanıyorum. Siyasi tecrübeyi yok sayarak siyaset yapmak
sadece Parti'ye değil Türkiye'ye zarar verecek.
"AK PARTİ'DE TECRÜBE EKSİKLİĞİ"
Siyaset; atılım ve yenilik istediği kadar tecrübe de ister. Şimdiki
yeni terkibe baktığımda tecrübeyi ve eskiden var olan bu çok
kültürlülüğü eksik buluyorum. Diğer taraftan Parti kültürünü
taşıyanlar yeni oluşumda yok. Ben saymadım ama bunu sayan bir
milletvekili arkadaşım Meclis'te Ak Parti içinden kurumsal hafızayı
taşıyan kişilerin sayısının 30'u bulmadığını söyledi. 24 gibi bir
rakam telaffuz etti. Kurumsal hafızayı sıfırlamak mümkün değil
elbette. Ancak böylesi bir dönemde bunun bir eksiklik oluşturduğunu
görüyorum. Ak Parti önemli bir misyonu ve mirası taşıyor. Yeni bir
partiymiş gibi davranmanın kimseye faydası olmaz.
Sohbetler böyle, tecrübe eksikliğinin olası sonuçları üzerinde
dolanıp duruyor.