Son birkaç gün içerisinde hem bir insan, hem bir yayıncı en
önemlisi de bir baba olarak beni çok derinden yaralayan ve üzen
olaylar yaşadık toplum olarak. Ama beni asıl kahreden şey ise
yetkili kurumların çıldırtan sessizliğiydi.
Önce Ecrin bebek ile kahrolduk.
Henüz hayatının başlangıcında olan küçücük bebeğin başına
gelenler vicdanların kaldıracağı türden şeyler değildi.
Bir insan nasıl bu kadar cani ve acımasız olabiliyor
anlayabilmiş değilim. Bu gidişle de anlayacak değilim...
Ecrin bebeğin acısını yaşarken başka bir
haberle sarsıldık.
Güya kendisine “yazar” diyen ama insanlıktan nasibini
almamış, fikirlerinde merhamet yoksunu biri yazdığı ve maalesef
yayınlanan kitabında pedofiliyi yani çocuklara
yönelik tacizi anlatıyor ama bu anlatış başka bir türlü!
Okuyunca insanın midesini bulandıran, zihnini allak
bullak eden ifadeleri nasıl bir insan kaleme alabilir
ki?
Daha doğrusu bu fikir ve düşünce yapısını yansıtana insan
denebilir mi?
Hadi diyelim ki bu insanlıktan nasibini almamış kişi, ruh
hastası böyle bir halt yedi, ya bunu yayınlayan ve basanlara ne
demeli?
Yahu siz yayınladığınız kitapları okumaz mısınız?
Okumadıysanız bu bir yanlış ama okuyup da bastıysanız siz de
insanlıktan nasibini almamışlar sınıfında yerinizi çoktan almış
olmaz mısınız?
Dediğim gibi bütün bunlar hem bir insan hem bir kültür adamı hem
de bir baba olarak beni derinden yaraladı.
Ama beni asıl kahreden ise yukarıda da belirttiğim gibi yetkili
kurumların çıldırtan sessizliğiydi.
Daha önceden Aile Bakanı olan hanımefendi gayri
meşru ilişki yaşayan bir erkek ve bayan arasında çıkan kavgada
bütün cengaverliği ile ortaya atılmış ve taraflardan bayan olanın
adeta avukatlığına soyunmuştu.
Oysa yaşanan aile kurumunu dışlayan, küçümseyen gayri meşru bir
ilişkiydi.
Siz böyle bir ilişkiye sahip çıkmakla korumakla yükümlü
olduğunuz ailenin köküne adeta kibrit suyu dökmüş olmuyor
musunuz?
Aynı aile bakanı yine aile kurumuna darbe vurduğu bütün yetkili
ağızlar tarafından ifade edilen “ömür boyu nafaka”
meselesinde de yine aile kurumunun zararına olacak, adeta aileleri
parçalanmaya teşvik edecek bir tutum içinde yer almıştı.
Yine aynı aile bakanı “kadının beyanı esastır”
gibi ne idüğü belirsiz bir beyanla korumakla yükümlü olduğu aileye
darbe vurmuş olmadı mı?
Hakeza aynı bakanlığın “cinsiyet eşitliği”
konusundaki tutumunu dile getirmiyorum bile...
Ne gariptir ailenin köküne kibrit suyu dökecek konularda bir
cengavere dönüşen bakanlığımız pedofili
rezaletinde adeta ortalarda gözükmüyor.
Bekledim, acaba bu konuda bir şeyler söylenir, konuya müdahil
olunur ve bu rezalete imza atanların en ağır cezayı alması için
birkaç kelam edilir mi diye. (En azından ben bu yazıyı kaleme
aldığım vakitlerde herhangi bir reaksiyona rastlamadım.)
Ama heyhat ne bakanlık ne de bakan hanımefendi ortalarda
gözükmüyorlar.
Acaba bakanlık ve bakan hanımefendi çocukları aileden
saymıyor mu?
Onlar için aile gayri meşru ilişki yaşayan, cinsiyet eşitliği
peşinde koşan insanlar mı?
Ya da ilmi siyaset gereği var olan önemli çalışmalardan toplum
haberdar edilmiyor. Lakin bu şekilde toplumu ve aileyi kaşıyacak
söylemler hepimize zarar veriyor.
Acaba sayın aile bakanımız çevresinde bulunan insanlara şöyle
bir ironi yapıyor mudur diye çok merak ediyorum: “Eğer aile
olmasaydı aile bakanlığını çok güzel idare ederdim!”
Sizce diyor mudur?
Sahi, aile bakanlığı ne iş yapar?
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser