Ahmet Hakan'ın başı belaya girdi
Abone olAhmet Hakan'ın Teşvikiye halkıyla başı belada. Teşvikiye halkı Ahmet Hakan'ı içine sindiremediği gibi son zamanlarda meydana gelen olaylardan onu sorumlu tutuyor.
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'ın oturduğu semt halkıyla yıldızı
bir türlü barışamadı. İstanbul'un en lüks semtlerinden biri olan
Teşvikiye sakinleri, Hakan'ı kabullenmek istemiyor ve onu
hala 'irticacı' olarak kodluyor. İş bununla da kalsa iyi. Son
zamanlarda ortaya çıkan bir grubun yapıp-etmelerinden Ahmet Hakan'ı
sorumlu tutan Teşvikiyeliler, yazarı radikal kararlar almaya mecbur
ediyor. Bu ilginç hikayeyi yazarın bugünkü "Kafede
cihat" adlı yazısından öğreniyoruz:
Yazı: Ahmet Hakan Coşkun
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr
YAKLAŞIK beş yıldır mekán edindiğim Nişantaşı ve Teşvikiye
kafelerinin ‘kuşkucu’ müşterilerine teessüflerimi bildiririm.
O kadar ‘değiştim’ diyorum...
Cumhuriyet tarihinin kendini en fazla izah etmek zorunda kalan
kalem erbabı oldum...
‘Özeleştiri’ yapmaktan dilimde tüy bitti...
Hatta cemaatimin garezini üzerime çektim...
Ve fakat...
İşte görüyorum ki yine de yaranamadım.
Kuşkucu müşteriler, son günlerde Nişantaşı yöresindeki kafeleri
kendilerine eylem alanı olarak seçen bir grup sakallı ve cüppeli
zevat ile benim aramda ilişki kurmaya fazlasıyla meraklı
görünüyorlar.
***
Efendim olay şu:
Sakallı, şalvarlı ve de cüppeli bir grup eylemci, son günlerde
enteresan bir eylem türü icat etmişler.
Özellikle geceleri aniden ortaya çıkıyorlar ve önceden belledikleri
herhangi bir Nişantaşı kafesine doluşuyorlarmış.
Eylemciler, önce kafe sakinlerinin şaşkın bakışları altında dört
bir yana dağılıyor, ardından da liderleri ‘Sır Kapısı’ türünden
programlarda rastlanan deruni bir ses tonuyla vaaza
başlıyormuş.
‘Ölüm de var’ tarzında etkileyici cümleler kuruluyor ve kafe ehli,
imana davet ediliyormuş.
Hatta bir keresinde ‘İçtiğiniz bu kafe lattelerle Afrika’da kaç aç
doyurulur biliyor musunuz’ filan türünden bir demagojik tez bile
ortaya atılmış.
Nişantaşı’nın fazlasıyla apolitik kafe ehli, eylemcilerle
tartışarak bu tuhaf tezleri çürütmek yerine, ‘Eyvah! İşte yıllardır
beklenen irtica Nişantaşı’na kadar geldi, şimdi ne yapacağız
şekerim?’ diye bağırışıyorlarmış.
Bazıları da AKP’ye ve Tayyip Erdoğan’a ılımlı yaklaşan
arkadaşlarına fırça atıyor, ‘Ben sana demedim mi? Bunlar değişmez’
diye haykırıyorlarmış.
‘Kafe cihat ekibi’, vaazın ardından kafe ehlinin toparlanmasına
fırsat bırakmadan geldiği gibi aniden gidiyor ve karanlık gecede
izini kaybettiriyormuş.
***
Şimdi söyler misiniz:
Benim bu fazlasıyla münasebetsiz ve de salak eylemle ne ilgim
olabilir?
Ben ki en radikal, en gruplar üstü entelektüel, en anti Batı
dönemlerimde bile, bir kafeye girip, ‘Ey camaati müslimin! İmana
gelin’ diye haykırmayı aklımın ucundan geçirmemişim, tam da AB’ye
gönülden destek verdiğim bir dönemde mi kafe baskını tertip
edeceğim.
Peki o halde neden içinden çıktığım çevre nedeniyle Nişantaşı
kafelerinin kuşkucu müşterileri, bana kıl oluyorlarmış gibi
bakıyorlar?
Gündüz birkaç saat kahve içtiğim kafede, geceki eylemi planladığımı
mı zannediyorlar.
Aşk olsun yani.
***
Ama kararlıyım:
Adımı temize çıkaracağım ve kuşkucu bakışlardan kurtulacağım.
Uzun isimleri ‘Nişantaşı Kafelerinde İslami Tebliğ Cephesi’, kısa
adları ‘Kafe Cihat Ekibi’ olan bu grubu bulmaya kararlıyım.
Kimdir bunlar?
Süleymancı mı? Nurcu mu? Nurcu ise hangi koldan? Yazıcı mı? Okuyucu
mu?
İsmailağa Cemaati’nden kopmuş bir grup mu?
Yoksa kökü Pakistan’a giden Tebliğciler mi?
Müslüm Gündüz yeniden görev başında mı?
Ya da muzip ve ‘şakacı zihniyetli’ bir grup fırlama mı?
Belki de laiklik meselesini fazlaca abartan bir grup ulusalcı,
tıpkı reklam için kendini kesip doğrayan şarkıcı gibi, ‘irtica
geliyor’ meselesini gündemde tutmak için böyle bir olay
tezgáhlamıştır...
Neden olmasın?
Dediğim gibi, peşlerindeyim.
Onları bulacak ve ‘Ahmet Hakan’ın bizimle uzaktan yakından ilgisi
yoktur’ yazılı bir belge alacağım.
Ne yani Demirel, Hür ve Kabul Edilmiş Mason Derneği’nden bu tür bir
belge alınca oluyor da, ben alınca mı olmayacakmış!