Artık şundan adım gibi eminim: Bu toplum ve özellikle gençler
üzerinde dehşet bir “Ahlaksızlık Operasyonu”
yürütülüyor. Yoksa bu kadar çürümüşlüğün ve kepazeliğin başka bir
izahı olamaz.
Som zamanlarda gerek yazılı ve görsel ve gerekse sosyal medya
üzerinde gayri ahlaki görüntülerin yayınlanmasında kıyas kabul
etmez bir artış var. Bir önceki yazımda değindiğim bir televizyon
dizisindeki öpüşme sahnesinin müptezelliği hala hafızalardaki
tazeliğini koruyor.
Sadece bu mu?
Hayır!
Son zamanlarda televizyon dizileri üzerinden gayri meşru
ilişkileri özendirici sahneler o kadar arttı ki neredeyse
bu rezilliğe bulaşmayan dizi yok. Ne RTÜK
dinliyorlar, ne de bir ceza. Bütün uyarılara ve tepkilere rağmen
ahlaksızlığı özendirici dizi ve sahneler yayınlanmaya devam
ediyor.
Sanki birileri arkadan bu tarz yayınlar yapan televizyon ve
dizileri destekliyor izlenimi ediniyorum ki bundan da eminim.
Dizlerin yanında bir de sosyal medyada yayınlanan haberler var
ki onlar daha da müptezel. Gay ve lezbiyen ilişkileri öven, bu tarz
ilişkiler yaşayan insanları göklere çıkaran ve bir idol olarak
sunan haber ve yazıların sayısında büyük bir artış var.
Adeta cinsiyetsiz, kimliksiz, gayri meşru ilişkiler
yaşamaktan zevk alan bireyler yetiştirilmek isteniyor.
“Adeta” değil...
Tam da öyle yapılıyor.
Artık bu toplumun ve gençlerin üzerinde bir “Ahlaksızlık
Operasyonu” yapıldığı su götürmez bir gerçek.
Peki bu büyük tehlike karşısında yetkililer ne yapıyorlar
sizce.
Hiç!
Evet, kocaman bir hiç!
Yoksa bir şeyler yapılmış olsaydı bu işleri yapanlar gemi bu
kadar azıya alabilirler miydi?
Bu kadar fütursuzca hareket edebilirler miydi?
Bu kadar rahat olabilirler miydi?
Edemezlerdi.
Ama maalesef devlet yetkililerimiz bu “Ahlaksızlık
Operasyonuna” karşı üç maymunu oynuyorlar.
Görmüyor,
Duymuyor,
Konuşmuyorlar.
Tam tersine görmesi, duyması, konuşması gerekenler yangına
körükle gidiyorlar.
Ailenin köküne kibrit suyu dökmek için kanun üstüne kanun,
genelge üstüne genelge yayınlıyorlar.
İstanbul Sözleşmesi merkezli bir dizi yazı
yazdım. Birçok kişi bu alanda görüş ve endişelerini dile
getirdiler. Ne oldu?
Hiçbir şey yapılmadı. Ne geri adım atıldı ne de düzenleme yapma
duyarlılığı oldu.
İstanbul Sözleşmesi kanunları ile birlikte
somut olarak ne mi oldu?
Bakın mesela size taze taze her yerde bulup ulaşabileceğiniz bir
istatistik haberi vermiş olayım: Sadece son 2,5 yıllık bilançosu
bile hem göz korkutuyor hem de geleceğe endişe ile bakmamızı salık
veriyor. Neden mi? Çünkü son 2,5 yılda 746 bin erkek evinden
uzaklaştırma almış!
Bu aynı zamanda şu manaya da geliyor: 746 bin baba evladından
uzaklaştırılmış! Kadın beyanı esas olduğu için, kadınlara
ziyadesiyle haklarından fazla hak tanınarak feminizm hortlatıldığı
için…
Amaç neydi? Ailenin köküne kibrit suyu dökebilecek organizma ve
kanunların işletilmesi!
Sözü dinlenir, kendine itibar edilir kanaat önderlerimiz de
sessiz maalesef.
Bu konuda bir çift laf etmekten beri duruyorlar.
Ramazan programlarında televizyon ekranlarında coşan
hocalarımızı bu konuda bir çift söz ederken göremiyoruz
maalesef.
Ağza kaçan su damlasının orucu bozup bozmayacağı konusunda
onlarca fetva veren alimlerimiz nerede acaba?
Böyle giderse yakında televizyon ekranlarında absürt de olsa
soru soracak insan bulamayacaksınız.
Söylemedi demeyin.
Kıymetli bir hocanın sözünü aktarayım size; “Allah’ın
yasaklarının toplumda yer bulmasından uykuları kaçan Müslüman,
değişim talebi olan Müslümandır. Biz istersek Allah
değiştirecektir.”
Çocuklarına söz dinletemeyen anne babalar ise çaresiz.
Nasihatlerini dinlemiyor çocukları.
Çünkü onların dinlediği televizyonları, dizileri, sosyal
medyaları var.
Ebeveynler bu devasa ahlaksızlık ordusu karşısında çaresiz.
Çünkü düşman çok büyük,
Çünkü düşman çok etkili,
Çünkü düşman çok tehlikeli.
Bu büyük ve devasa düşmana karşı durması gerekenler ise adeta
kış uykusuna yatmışlar.
Yarın kış uykusundan kalktıklarında çok farklı bir dünyaya
gözlerini açacaklar.
Ama farkında değiller.
Allah devlete, yetkililere ve alimlerimize akıl fikir
versin...
facebook.com/msbeser
twitter.com/msbeser
instagram.com/msbeser