Ağca'nın tahliyesi Yargıtay'da
Abone olAdalet Bakanı Çiçek, Ağca'nın tahliye kararının yazılı emir yoluyla Yargıtay'ca bozulması istemini Yargıtay'a gönderdi. Yargıtay, bakan gibi düşünürse Ağca cezaevine girece
Adalet Bakanlığı, Mehmet Ali Ağca'nın tahliye kararına ilişkin
hazırladığı 3 sayfalık resmi yazısını, infaz dosyası ile birlikte,
kurye aracılığıyla saat 15.30'da, Adalet Bakanı Cemil Çiçek
imzasıyla Yargıtay'a gönderdi. Yazı, Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun
(CMK) 309. maddesi uyarınca, Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin
kararını kanun yararına bozma talebini içeriyor. Yazıda, Mehmet Ali
Ağca'nın, Papa'yı öldürmeye teşebbüsten aldığı 20 yıllık sürenin
halen infaz edilmekte olan 36 yıldan mahsup edilerek geriye kalan
16 yıldan da 4616 sayılı kanun uyarınca 10 yıl indirilmek suretiyle
tutuklu kaldığı, 153 günün düşülmesi sonucu 12 Ocak 2006 tarihinden
itibaren geçerli olmak üzere şartla tahliyesine ilişkin Kartal 1.
Ağır Ceza Mahkemesi'nin 5 Ocak 2006 tarihli kararına yönelik
itirazın reddine dair, Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 1 Ocak
2006 tarihli kararını kapsayan dosyanın incelendiği belirtildi.
Dosya kapsamına göre, hükümlü Mehmet Ali Ağca'nın 1 Ocak 1979'da
Abdi İpekçi'yi taammüden öldürmesi sebebiyle hükmolunan ölüm
cezasının 1980'de kesinleştiği, bu suçtan tutuklu olarak bulunduğu
sırada askeri cezaevinden yurtdışına kaçtığı ve 1981'de Papa'ya
karşı işlediği suç nedeniyle 20 yıl yattığı anımsatıldı. Yazıda,
Ağca'nın, 14 Haziran 2000'de Türkiye'ye iade edildiği ve Türkiye'de
işlemiş bulunduğu suçlardan dolayı cezasının infazına başlandığının
anlaşıldığı kaydedildi. Bu bağlamda, Üsküdar 2. Ağır Ceza
Mahkemesi'nin içtima kararı kapsamında, 18 ay geceli gündüzlü
tecrit edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasının 36 yıl olarak
infaz edilmesi gerektiği belirtilerek, bu süreden hükümlünün
yurtdışında infaz etmiş olduğu 20 yıllık sürenin 5237 sayılı Türk
Ceza Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca mahsup edilmesine Kartal 1.
Ağır Ceza Mahkemesi'nce karar verilmiş ise de anılan maddenin
olayda uygulama yerinin olmadığı vurgulandı. -''...MAHSUP
EDİLMESİNE İMKAN BULUNMADIĞI''- Yazıda, şöyle denildi: ''Zira
maddede belirtildiği üzere aynı suçtan dolayı Türkiye
mahkemelerince verilmiş bir cezanın infazı tamamlanarak cezaevinden
tahliye edildiği ve kasten adam öldürme ve gasp suçlarından dolayı
cezasını çekmek üzere hükümlünün Türkiye'ye iade edildiği gibi
ayrıca Türkiye'de işlemiş olduğu adam öldürme suçu sebebiyle
Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nce verilen ölüm cezası
karanının 20 Ağustos 1980'de kesinleşmesini müteakip yurtdışındaki
adam öldürmeye teşebbüs suçunun 13 Mayıs 1981 tarihinde işlenmiş
olması sebebiyle 765 sayılı Türk Ceza Kanun'un 77/6 ve 40.
maddeleri uyarınca cezaların birlikte infazına veya mahsup
edilmesine imkan bulunmadığı, Kabule göre de hükümlünün yurtdışında
işlemiş olduğu suçtan dolayı 20 yıl kesintisiz cezaevinde kaldığı
varsayılarak bu süre kadar cezasından mahsup yapılmış ise de bu
suçun işlendiği 13 Mayıs 1981 tarihi ile Türkiye'ye getirildiği 14
Mayıs 2000 tarihi arasında 19 yıl 1 ay 1 gün infaz edilmiş süre
bulunduğu cihetle en fazla bu süre kadar mahsup yapılması
gerektiği, Hükümlü hakkında Türkiye'de işlediği adam öldürme
suçundan hükmolunan idam cezasının 4771 sayılı Kanun uyarınca
müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüş olması sebebiyle içtima
edilebilir hale geldiği ve yine Türkiye'de işlemiş olduğu iki ayrı
gasp suçundan dolayı verilen 36 yıl ağır hapis cezası ile içtima
ettirilerek Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 8 Kasım 2004 tarihli
kararı ile 18 ay geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek
suretiyle ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına hükmolunduğu,
bu cezanın infazı sırasında Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nce infaz
edilecek süre 36 yıl ağır hapis olarak kabul edilip bu cezadan 20
yıl mahsup edilmesini müteakip, kalan 16 yıldan da 4616 sayılı
Kanun uyarınca 10 yıl indirilmek suretiyle cezanın infaz edilmesine
karar verildiği anlaşılmakta ise de somut olayda suçun işlendiği 1
Şubat 1979 tarihinden sonra ölüm cezalarının yerine getirilmesi
bakımından farklı hükümler taşıyan 3 ayrı kanunun yürürlüğe girdiği
anlaşılmaktadır.'' -''...REDDİNE KARAR VERİLMESİNDE İSABET
GÖRÜLMEMİŞTİR''- Bunlardan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun
geçici 1. maddesi ve 4616 sayılı Şartla Salıverilme Yasası'nın
ilgili bendine yer verilen yazıda, yine idam cezaları ile ilgili
olarak 4771 sayılı kanununa göre idam cezalarının müebbet ağır
hapis cezasına dönüştürüldüğü anımsatıldı. Yazıda, şöyle denildi:
''Anılan maddenin a bendinde TCK'nın 17. maddesi ile 647 sayılı
kanunun 19 ve ek 2. maddelerinin, TBMM tarafından ölüm cezalarının
yerine getirilmesine karar verilenlere ilişkin hükümleri saklıdır
şeklinde düzenleme bulunduğu nazara alındığında, 4616 ve 4771
sayılı kanunlar uyarınca cezanın fiilen 30 yıl olarak infaz
edilmesi gerekeceği, ancak hükümlü hakkında Üsküdar 2. Ağır Ceza
Mahkemesi'nin verilen 18 ay geceli gündüzlü bir hücrede tecrit
edilmek suretiyle müebbet ağır hapis cezasının hükümlü lehine olan
3713 sayılı kanunun geçici 1-a maddesi uyarınca 10 yıl üzerinden
infaz edilmesi gerektiği, bu takdirde Türkiye'de 14 Haziran 2000
tarihinde cezanın infazına başlanılması ve tutukluluk ve gözaltında
geçirdiği süreler nazara alındığında henüz şartla tahliye hakkı
kazınmadığı gözetilmeden itirazın bu yönlerden kabulü yerine yazılı
şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir. 5271
sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulmasına
istenilmesi rica ve dosya birlikte takdim olunur.''