Büyük mefkûreler, büyük devletler, büyük idealler; büyük
zorluklar ve büyük fedakârlıklar sonrası
ortaya çıkmıştır. Selçuklunun kuruluşunda da bu böyledir,
Osmanlı’nın kuruluşunda da böyledir.
Büyük olaylar ve devrimler öncesi sancılı bir dönemin yaşanması
sosyoloji biliminin gerçeklerinden birisidir.
Millet olarak en son sancılı dönemimizi ve fedakârlıklarımızı
Çanakkale Savaşı esnasında yaşadık. Millet olarak seferber
olduğumuz bu savaşta erkekler cephede savaşırken kadınlar evlerinde
savaşanların işine yarayacak ne varsa; kurşun,
silah, giysi, yiyecek hepsini üretip cepheye gönderiyorlardı.
Çanakkale Savaşı’nda ve daha öncesinde nice kereler
yaşadığımız bu büyük fedakârlık örneklerini Zeytin Dalı
Harekâtı sırasında da müşahede ediyoruz. Kahraman
askerimiz cephede düşmana karşı savaşırken Anadolu halkı
seferber olup Mehmetçiğe lojistik destek
sağlıyor.
Kimi kadınlar ağıldaki koyunlarını keserek
Mehmetçiğin yiyecek ihtiyacını karşılarken, bazı
kadınlarımız ise atkı, bere, eldiven örüp kahraman askerimize
göndermenin yollarını arıyor. Köy meydanlarına kazanlar kurularak
asker için çeşitli yemekler yapılıyor. Kazanların başına geçen
yaşlı ninelerimiz dualar eşliğinde asker
evlatlarına pişirdikleri yemekleri karıştırıyorlar.
Anadolu halkının askeri için yaptığı seferberlik
örneklerini tek tek anlatmaya çalışsam bu makalenin hacmi bir kitap
kadar olur herhalde. Zaten asıl olan yapılan yardımların miktarı
değil, halkın bu seferberliğe katılmış olması.
Yazının burasında tekrar başa dönerek bir tespitte bulunmak
istiyorum: Millet ve devlet olarak son yıllarda büyük zorluklarla
karşı karşıyayız. Dünyanın tüm şer güçleri adeta üzerimize
çullanarak bizi bölmek, parçalamak, yok etmek
istiyor.
Tıpkı Çanakkale Savaşı öncesinde olduğu gibi…
Millet olarak bir olma ve var olma kavgası veriyoruz. Tıpkı
Çanakkale Savaşı’nda olduğu gibi…
Halk olarak bir seferberlik ilan ettik
dualarımızla, yemeğimizle, elbisemizle askerimize sahip çıkıyoruz.
Tıpkı Çanakkale Savaşı’nda olduğu gibi…
Millet olarak çektiğimiz bu acı ve sancılar inşallah büyük bir
doğumun habercisi. Tıpkı Çanakkale Savaşı sonrasında olduğu
gibi...
Kudüs ziyaretini gerçekleştirdiğim günlerde
tevafukken karşılaşmış ve tanışmış olduğum Prof. Dr. İhsan
Fazlıoğlu hocamın “Kudüs ziyaretinin özü” mahiyetinde
söylediği bir sözün manasını tarihsel olarak bakıldığında kadim
milletimiz içinde geçerli olduğunu anlıyorum.
“Millet olmak maddede 'direnmek'; manada 'ısrâr'
etmektir... Direnmeyen 'toprağını', ısrar etmeyen
'vatanını' kaybeder. İşte bu nedenle madde olmaksızın mana
var-olmaz; madde de mana olmadan 'değer' kazanmaz...”
Anadolu insanı kadınıyla-erkeğiyle, çocuğuyla-yaşlısıyla,
siyasetiyle-ekonomisiyle, diğer gam ve özveri ile
direnmenin ve ısrar etmenin karşılığını alacaktır.
Millet olmanın tezahürü sonucunda haklı değerini kazanacaktır.
Tıpkı Çanakkale Savaşı öncesi ve sonrasında olduğu
gibi...
Üstat Necip Fazıl’ın Çile şiirinde de söylediği
gibi:
Ben ki, toz kanatlı bir kelebeğim,
Minicik gövdeme yüklü Kafdağı,
Bir zerreciğim ki, Arş'a gebeyim,
Dev sancılarımın budur kaynağı!
Zeytin Dalı Harekâtı bu milletin tekrar bir
olmasına ve diri olmasına vesile oldu.
İnşallah tüm bu sıkıntıların ve acıların sonrasında büyük ve
yeni bir doğum gerçekleşecektir.