Adil Zozani'den Bülent Arınç'a sert yanıt!
Abone olHDP Hakkari milletvekili Adil Zozani, HDP'ye yönelik suçlamaları ve Bülent Arınç'ın sözlerini İnternethaber'e değerlendirdi.
NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA
Bütün suçun HDP'ye yüklenmek istendiğini söyleyen Zozani,
Kğrt sokaklarını ateşe veren Cumhurbaşkanı'nın Antep konuşmasında
söylediği "Kobani düştü düşecek" cümlesidir dedi.
Bülent Arınç'ın "Mesele Kobani değil, mesele Kobani
bahanesiyle çok özledikleri ayaklanmayı gerçekleştirmek. Buna
yıllarca muvaffak olamadılar, bundan sonra da olamayacaklar.
Dünyayı başlarına yıkarız" açıklamasını talihsiz bir açıklama
olarak değerlendiren Zozani, "Arınç, bu kadar yiğitse gitsin
kendisi savaşsın o zaman" dedi.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın Bingöl'deki saldırılardan hiç
bahsetmediğini belirten Zozani, "Çünkü kendilerinin vurduğu
ortaya çıktı, deşifre oldular." dedi.
İşte Adil Zozani'nin İnternethaber'den
Nesrin Yılmaz'a yaptığı o açıklamalar....
MAL GİBİ SATILAN KIZLARINIZA SAHİP
ÇIKIN
Öncelikle, HDP'nin yaptığı çağrının ne olduğuna iyi bakılması
gerektiğini düşünüyorum. HDP, halka kendinize sahip çıkın çağrısı
yapmıştır. Sınırın öte yakasında katledilen kardeşlerinize,
evlatlarınıza, pazarda mal gibi satılan kızlarınıza sahip çıkın, bu
katliamcı çeteye karşı kendinizi koruyun ve Kobani direnişine sahip
çıkın çağrısı yapmıştır. HDP, bu çağrıyı yapmış olmakla kendi
tarihinin en doğru tutumunu ve kararını almıştır.
HÜKUMET TALEPLERE GÖZÜNÜ KAPATTI,
KULAĞINI TIKADI
HDP'nin çağrısı üzerine sokağa dökülen insanların üzerine kurşun
yağdıran kitleleri, paramiliter güçleri sorgulamak yerine, bugün
HDP'nin çağrısını sorgulamak vicdanla bağdaşan bir tutum
olmayacaktır. Sokak eylemlerinde yaşamını yitiren insanların kim
olduklarına merak edip bir baksınlar. Kendi meşru taleplerini
yerine getirmek için sokağa çıkan, Kobani'de yapılmak istenen
katliam girişimine karşı tutum içerisinde olan insanların sokakta
katledildiğini görmüyor muyuz acaba?
HDP, başındna itibaren 15 Eylül'den itibaren, Kobani halkının
karşı karşıya kaldığı katliam tehlikesini her safhada hükumetle
paylaşmış ve bununla ilgili tercihlerin geliştirilmesi talebinde
bulunmuştur. Başbakan düzeyinden yerel mülki idare amirlerinin
düzeyine kadar pek çok safhada görüşmeler yapılmış ve tehlikenin
boyutu anlatılmıştır. Yaşam koridorunun açılması istenmiştir,
burada gerçekleştirilen katliama karşı seyirci kalınmaması
istenmiştir. Bütün bu taleplere, bütün bu istemlere hükumet
kulağını tıkayıp gözünü kapattığı için HDP son çare olarak
Kobani'deki sivillerin katliama maruz kalmaması için sokak çağrısı
yapmıştır.
İYİ DEĞERLENDİRMEK
LAZIM
HDP'nin çağrısından Kobani direnişinin tarihini başlatmak büyük bir yanılgıdır. Kürt sokağında biriken öfkeyi, biriken kini görmeden, bugün Türkiye'de olup bitenleri yorumlamaya kalkışmak büyük bir yanılgıya sebebiyet verir. Nihayetinde bu değerlendirmeyi bu çerçevede yapanlar, bu büyük yanılgıya düşmüşlerdir, bu yanılgıdan geri dönmelerini arzu ederim.
Kobani'den Kürt coğrafyasının her iline cenaze gitti, her cenaze
öfkeyi biraz daha büyüttü. Medyada Kürt kızlarının Arap pazarında
nasıl pazarlandığına dair haberler yayınlanmaya başladı. Kürt halkı
Afrin'den Kerkük'e kadar 1250 km'lik mesafede kendi namusunu bu
çetelere karşı koruma girişimi içerisinde olmuştur. Şimdi, bütün bu
olup bitenlerin, Kürt sokağı üzerinde yarattığı tazyiğin
sonuçlarını iyi değerlendirmek lazım.
KÜRTLERE ZULMEDENLERİN SORGULANMASI
GEREKİYOR
Yakıp yıkma meselesi nereden başlıyor. Devletin güvenlik
güçlerinin şuursuzca saldırılarının başladığı noktada başlıyor.
Kimse polisin sokaktaki insanlara yönelik tutumunu, örneğin
İstanbul'da bir gencin çırılçıplak soyularak karşıt görüşlü çeteci
grupların eline teslim edildiğini ve ona işkence yapılmasını
sorgulamıyor. Kurşunla yaşamını yitiren insanları kimse
sorgulamıyor. Türkiye'de hangi babayiğit çıkıp Kerboran'da,
Dargeçit'de korucuların silahıyla katledilen 4 vatandaşın hesabını
soruyor. Kerboran'da insanlar yakıp yıkıyor muydu, Kerboran'da,
Dargeçit'de insanlar katliama maruz kalan insanlar bir yeri yakıp
yıkıyorlar mıydı, yoksa basın açıklaması mı yapıyorlardı, kimse
bunlara bakmıyor. Kürtler otomatik olarak suçlu olarak kabul
edildiği için bu üstenci bakış Türkiye'de sorunların çıkmasına
neden oluyor. Bu üstenci bakışın terk edilmesi gerekiyor. Burada
suçlu olan Kürtler değildir, Kürtler baskı altındadır, saldırıya
maruz kalmışlardır ve kendilerini savunmuşlardır. Kürtlere
zulmedenlerin sorgulanması gerekiyor.
NİYE BİNGÖL'DEN
BAHSEDİLMİYOR
Niye Bingöl'deki katliamın, provokasyonun üzerine kimse
gitmiyor. Başbakan ve Cumhurbaşkanı niye Bingöl'ü unuttu, hiç
lafını etmiyor, çünkü kendilerinin vurduğu ortaya çıktı, deşifre
oldular. Buyursunlar, Bingöl'de bu provokasyonu yapanları
bulsunlar, deşifre etsinler, Kürt sokağını provoke edenler de
onlarla birlikte deşifre olmuş olacaklar. Kürtler bu konuda böyle
bir suçlamaya tabii tutulamazlar, böyle bir suçlamanın insani bir
tarafı olamaz.
GERÇEKTEN YİĞİTSE GİTSİN O
SAVAŞSIN
Bülent Arınç'ın bu açıklaması son derece talihsiz bir
açıklamadır. Biz, Ortadoğu'da savaşmayı değil, kardeşliğin ve
barışın egemen olmasını arzu ediyoruz. Sayın Arınç, Başbakan
yardımcısı olduğunu unutuyor galiba. Kendisi eğer bu konuda
gerçekten çok yiğitse gitsin o zaman savaşsın. Biz savaşmaktan söz
etmiyoruz,biz meşru savunmadan söz ediyoruz. Benliğimizi
namusumuzu, kültürümüzü o çeteci güruha karşı savunmaktan söz
ediyoruz, Sayın Arınç neden söz ediyor. Bu değerlendirmeyi
yapabilmek için akli melekelerini yitirmiş olmaları gerekir. Lütfen
akıllarını başlarına devşirsinler ve Kürt sokağını tahrik edecek
açıklamalardan uzak dursunlar.
KÜRT SOKAĞINI ATEŞE VEREN AÇIKLAMAYI
CUMHURBAŞKANI YAPTI
Kürt sokağını ateşe veren, tahrik eden açıklamayı Cumhurbaşkanı Antep'te "Kobani düştü, düşecek" diyerek yaptı. Herkes HDP'nin çağrısından yola çıkıyor ama kimse Cumhurbaşkanının bu tahrikkar açıklamasına değinmiyor, kimsinin içine gelmiyor. Biz ateşi söndürmeye çalıştığımız noktada, ne zaman sokağı telkin etmeye çalışsak, ne zaman gelişmeleri kontrol altına almaya çalışsak, Sayın Arınç gibi birisi çıkıyor, tahrikkar bir açıklama yapıyor, bu açıklamalarla işler yeniden çığrından çıkıyor.