Açılım kapanırsa bedeli ağır olur
Abone olMine Şenocaklı sordu, Ali Bayramoğlu yanıtladı... Söyleşinin ikinci bölümünde Bayramoğlu'ndan hükümete uyarı vardı!..
Ali Bayramoğlu, “Eğer Kürt politikasında başarısız
olunursa, açılım süreci ilerlemez kapanırsa, bunun bedeli siyasi
iktidara çift taraflı çıkar. İktidar, hem Kürtlerden, liberallerden
destek bulamaz hem de kendisine oy veren kesimler istikametlerini
merkez sağda başka bir partiye çevirir. Asıl önemlisi ise siyaset
fikri yerini tekrar asayişe bırakır” diyor.
İşte Mine Şenocaklı'nın Ali Bayramoğlu ile yaptığı söyleşinin
ikinci bölümünden satırbaşları;
Ne olursa, sizin Gorbaçovvari bir değişim yaşıyoruz
dediğiniz bu süreç raydan çıkar?
Önce şunu tekrar vurgulayayım; bugün ulaşmış olduğu demokratik
olgunluk açısından, dünyada, bölgede yaşanan koşullar açısından
Türkiye’nin Putinleşmesi, tek parti düzenine gitmesi diye bir şey
olmaz. Ama risk nedir? Risk değişimin raydan çıkmasıdır. Bu ciddi
bir risktir, çünkü değişim sürecinin henüz ortasındayız. Askeri
vesayetten tam çıkmadık. Hem toplumun yeniden harmanlanması,
bütünleşmesi, kendisiyle yüzleşmesi safhası var, hem de ekonomik
sorunlarımızı tam halledebilmiş değiliz. Hâlâ büyümeye ihtiyacımız
var. Çözülmemiş devasa bir Kürt sorunumuz var. Bütün bunlara
baktığınız zaman büyük bir değişim yaşanıyor ama süreç tamamlanmış
değil.
PKK’nın deriniyle devletin derini el ele
verebilir
Peki, raydan çıkma riski ne?
Eğer bu değişim süreci tamamlanmazsa, nasıl tamamlanmaz hemen
söyleyeyim, birincisi Kürt politikasında başarısız olunursa, açılım
süreci ilerlemez kapanırsa, hükümet tarafından ya da Kürtler
tarafından süreç tıkanırsa, çatışma ruhu yükselirse, bunun bedeli
siyasi iktidara çift taraflı çıkar. İktidar, hem Kürtlerden,
liberallerden destek bulamaz hem de kendisine oy veren kesimler
istikametlerini merkez sağdaki başka bir partiye çevirir. Asıl
önemlisi, siyaset fikri yerini tekrar asayişe bırakır ve siyasi
iklim önemli ölçüde etkilenir. İlk risk budur.
Ya ikincisi?
İkincisi, ekonomi. Şimdi IMF ile bir görüşme yapılıyor, bildiğim
kadarıyla 45 milyar dolar daha bir para için... Bu para eğer büyüme
ve kalkınma çabaları için kullanılmazsa, işsizliğin bir toplumsal
memnuniyetsizlik dalgası halinde istikrarı tehdit eder unsur haline
gelmesi engellenmezse, üçüncüsü de reformlara devam edilmezse, yani
AB etrafında yaşanan sivilleşme sürecinin siyasi açıdan gerekleri
yapılmazsa değişim süreci raydan çıkabilir... Kaldı ki, bu birçok
kesimin arzulayacağı bir durumdur. Türkiye’de bu değişimden
rahatsız olanların da çıkışlarını ve kurtuluşlarını mevcut
iktidarın devrilmesine endekslediklerini biliyoruz. Sıkışmış
ekonomik gruplar, hükümetle derdi olan, değişimden mağdur olan
gruplar da bu tür bir iktidar değişikliğini arzuladıkları için,
seçim sathı mahallinde bir kaos politikası, istikrarsızlık
geliştirilmesi, büyük bir meydan kavgası yaşanması çok şaşırtıcı
olmaz. Nitekim Türkiye tek parti rejimine gidiyor feveranlarının
arkasında da böyle bir arayış bulunuyor bence, özellikle çıkarları
zedelenenler açısından... Bu arayış değişimi raydan çıkaracak bir
arayıştır. Ancak asıl önemlisi, değişimi raydan çıkaracak asıl risk
siyasi iktidarın yaşanan süreci boşlamasından kaynaklanır. Bu
durumda Türkiye hakikaten eski günlere döner.
Nedir o eski günler?
Yine askeri vesayet, yine istikrarsızlık, yine kaos gibi bir dizi
sıkıntının kuşatacağı döneme geri döneriz. Bu konuda bir diğer risk
de, kimi daha militarist direnç gruplarının istikrarsızlık
politikası yaratmak için ellerinden geleni yapmasıdır. Kimileri
sokağı karıştırabilir, kimileri Kürt politikasını tıkayabilir.
PKK’nın deriniyle devletin derini arasında el ele vermeler
olabilir. İşte bu sık sık gazetelerde yayınlanan umutsuzluk,
istikrarsızlık, felaket haberleri insanlara daha çok aktarıldıkça
bu tür eylemleri kolaylaştıracak güvensizlik artabilir. Tüm bunlar
1-1.5 yıl içersinde kaos politikasına döndürülmeye çalışılabilir.
Bu kaos politikasının hedefi de dediğim gibi muhtemelen ilk
seçimlerde mevcut iktidarın bu yapısıyla değil, ya bir ortakla ya
da başka bir iktidarla Türkiye’de yoluna devam etmeye çalışması
olacaktır.
Toplum olarak açılıp saçıldık, şimdi önümüzde iki yol
var
Yani değişim rayından çıkmamalı...
Evet. Değişim rayından çıkarsa Türkiye hakikaten son 7-8 yılda
aldığı bu müthiş mesafeyi çok büyük bir bedel olarak öder. Çatışma
çıkabilir, etnik çatışmaya dönebiliriz, Türklerle Kürtler arasında
gerginlikler yaşanabilir. Saçılan bir toplum var şu anda. Açılıyor.
Demokratikleşme her şeyi açıyor, Kürtler konuşuyor, Aleviler
konuşuyor, herkes talep ediyor. Bundan sonra iki yol var önümüzde;
ya bunları derleyip toparlayıp demokratik ve şeffaf bir sistem
kuracağız ya da bu sistemi kuramazsak bunların kavgasına tanık
olacağız. O zaman iş çözülmeye gider. Ama bu değişimin değil,
değiştirilmeyenlerin yarattığı bir çözülme olur.
Sadece demokrasiyle Kürt meselesi buharlaşmaz!
Hükümet Kürt meselesinde ne istediğini ve ne olacağını
biliyor mu?
Kimse bilemez ne olacağını. Bunlar çok zor meselelerdir. Etnik ve
politik nitelikli bir sorun var karşınızda, bir hastane yapımı ya
da bir kanalizasyon meselesi yok... Karşınızda hak talebinde
bulunan farklı bir kitle var. Kim nereden bilebilir bu sorunun 10
yıl sonra ne olacağını!
Bilmeden nasıl ele alacaksınız peki?
Şunu bilebilirsiniz; ben bu sorunu çözmek için yola çıkacağım ve bu
sorunu asayiş yoluyla değil, aynı zamanda hak, demokrasi ve
özgürlük yoluyla çözeceğim diyebilirsiniz. Hükümet de bu niyetle
yola çıktı. Şimdi ’Demokrasiyi geliştirirsek bu sorun buharlaşır’
diye düşünüyor. Dolayısıyla Kürtler için bir şey yapmaya çalışıyor,
onları muhatap almıyor. Bu sonuç olarak açılımın tıkanmasına yol
açtı, daha doğrusu Kürtler tarafından tıkanmasına yol açtı.
Nasıl?
Çünkü karşı taraf diye bir şey var. Ancak karşı taraf da
demokrasinin kendisine fayda getireceğinden çok emin değil. Onun
istediği de müzakere etme, eşit taraf olma. Çok uç pozisyonlar
bunlar. Pozisyonlar açısından baktığımız zaman zor bir dönem
bekliyor Türkiye’yi. Ama buradan yol almak kaçınılmazdır, çünkü
önünüzdeki tek yol budur. Önemli olan siyasete ve çözüme inancı
kaybetmemek. Bu, çözümün ya da büyük bir çözüm sürecinin
başlangıcıdır ve konuştuğumuz değişimin ayrılmaz parçasıdır. Bakın
nasıl? Demokratik açılımın ortaya çıkarmış olduğu bir ruh var. O
ruh nedir? Çatışma yerine konuşma, asayiş yerine siyaset. Bunu
koruyabilirsek o uç politikalar birbirine yaklaşacaktır. Hükümet
biraz daha Kürtleri muhatap almaya başlayacaktır. Bu yeni kurulan
siyasi partiyi belki. Diğer taraftan ben Kürt politikasının
önümüzdeki dönemde bu kadar şiddet ve siyaseti aynı anda
harmanlayarak gitmeyeceğini düşünüyorum. Orada da bir ayrışma
olacaktır. Demokratik açılım çok doğru bir hamledir, bir süreçtir.
Ortada somut bir çözüm paketi yoktur. Olan, çözüm iradesinin
toplumsal ve siyasal ifade edilmesidir. Bu korunmalı ve
geliştirilmelidir.
Yani yolda çıkacaktır paket?
Evet, iki pozisyon arasında yakınlaşma olunca... Bence bu yolda bir
yakınlaşma olacaktır. Çünkü askeri vesayet çözülmeden nasıl hukuk
devleti olunmuyorsa, bu yakınlaşma, bu diyalog ortamı olmadan da
farklı politikaların teması mümkün olmaz.
Peki sizce Kürtler içinden de liberal görüşler çıkabilecek
mi, PKK’ya rağmen?
Bunu söylemek için çok erken. Çünkü öyle olmuyor. Yani sosyolojik
olarak öyle gözükmüyor. Ama şu olacaktır; örgütle siyasi parti
alanları ayrışacaktır.