Abdullah Gül: Eğer PKK silah bırakmazsa...
Abone olCumhurbaşkanı Gül yeni anayasa çalışmalarında vatandaşlık tanımı krizinin aşılması için "imparatorluk refleksini" önerdi.
Uzlaşma Komisyonu'da tartışmalara yol açan vatandaşlık tanımıyla
ilgili de "Olmazsa olmaz, şart değil"
değerlendirmesinde bulundu.
Gül, "Osmanlı İmparatorluğu da Selçuklu İmparatorluğu da tarihte Türk devletleri olarak bilinir. Ama imparatorlukların, 'bu Osmanlının vatandaşlarının hepsi Türktür' diye bir şey yok" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Litvanya ve Letonya'yı kapsayan Baltık ziyaretinin ilk ayağı Riga'da beraberindeki gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu. Bugün yazarı Adem Yavuz Arslan imzalı Gül'ün öne çıkan açıklamaları şöyle oldu:
ANAYASA İÇİN GEREKİRSE SÜRE UZATILABİLİR
Biz niye kendi inisiyatifimizle, kendi aklımızla büyük bir özgüven
içinde anayasayı yapmayalım ki? Temel meselelerde ayrılık pek yok
aslında. Bunu yapmak lazım. Süre uzatılabilir de, eğer böyle bir
irade herkeste gözükürse. O zaman muhakkak ki süre önemli değil.
Bir ay sonra olmuş önce olmuş. Ama bu fırsatı kaçırmamak
lazım.
KÜRDE ZORLA SEN TÜRKSÜN DEDİRTTİK
'Ben Türk değil Kürt’üm, bu toprağım insanıyım' diyen insanlara
zorla yok ya sen ille de Türksün dedirtmişiz. Bunlar bizim
yanlışlarımız. Bunu yaptığımız için güç, verdik enerji verdik.
Bugün özgüven içinde bunları bizim halletmemiz lazım. Anayasa
çalışmaları bir fırsat. Ülkenin geleceği açısından çok önemli.
Bugünkü anayasa bile; hiçbir değişiklik yapmayın Türkiye'deki tüm
kültürleri korumamızı emrediyor. Bizansın kalıntılarını korurken
ben niye nüfusumun bir kültürünü korumayayım?
VATANDAŞLIK OLMAZSA OLMAZ DEĞİL
Ben bunun aşılabileceği kanaatindeyim. Bir çok çalışma var. Benim
de elimde çalışma var. 49 gelişmiş ülkenin anayasası var. Büyük
kısmında vatandaşlık tarifi yok. Olmazsa olmaz, şart değil.
Baktığınızda bu 49 ülke, bazıları kanuna bırakmışlar, bazılarında
farklı şekilde tarif edilmiş. Nihayetinde tabi bir anayasa halkın
çoğunluğu tarafından da kabul edileceği için bunları da dikkate
almak gerekir.
Şu çok iyi dersiniz teorik olarak ama nihayetinde bu anayasa halkın
çoğunluğuyla, referandumla olacak. Parça olursa da mümkündür.
Halka dayatamazsınız. Formül bir şekilde bulunabilir
kanaatindeyim.
İMPARATORLUK REFLEKSİYLE HAREKET ETMELİYİZ
Osmanlı İmparatorluğu da Selçuklu İmparatorluğu da tarihte Türk
devletleri olarak bilinir. Ama imparatorlukların, 'bu Osmanlının
vatandaşlarının hepsi Türktür' diye bir şey yok. 'Selçuklunun hepsi
Türktür' diye bir şey yok. Ama tarihe bunların hepsi Türklerin
önderlik ettiği büyük devletler olarak geçmiştir.
Biz bugün imparatorluk değiliz. Üniter bir devletiz. Ama
imparatorluk refleksi ve özgüveni ile hareket edebiliriz. Böyle
hareket edersek bir çok sorunu aşarız. Kendi kedimize dar elbiseler
giydiriyoruz.
Başka ülkenin toprağında gözüm yok. Ama biz imparatorluk
bakiyesiyiz. Kendimizi dar elbiselere sokmayalım. Biz Türkiye
sınırları içindeyiz. Ama imparatorluk gibi kendimizi esnek ve
özgüven içinde hareket edersek birçok sorunun suni olduğunu
göreceğiz. Böyle bir Türkiye çok güçlü olur. Onun için dar
yazılımlardan ziyade daha büyük anlamlara bakmak gerekir.
Bunlar, o siyasi iklim oluşturabilirse yapılabilir.
HANGİ SİSTEM OLURSA OLSUN ÖNEMLİ OLAN CHECK &
BALANS
Şüphesiz ki bu önemli. Ben temel meseleler derken Türkiye'nin
demokratik laik hukuk devleti yapısıyla ilgili söyledim. Tam
tersi de olabilir. Batı demokrasisinin dışında da denebilir.
Komşularımız mesela. Onlarda da seçimler var. Böyle bir şey yok.
Tabi ki sistem değişiklikleri ne tip bir demokrasi. Gördüğüm
kadarıyla olmazsa olmaz demiyor teklifi verenler. Burada da
nihayette bakılacak nokta şudur: Hangi sistem olursa olsun o
sistemin gelişmiş demokrasilerin prensiplerini kendi içinde
muhafaza eder. Onların o sistematiği, parlamenter ya da başkanlık
sisteminin içindeki kendi sistematiği muhafaza etmek kaydıyla hepsi
de tercih edilebilir. Lehinde aleyhinde konuşuabilir. Önemli
olan sistem içindeki chek balanslar.
MUHALEFET TE İŞİN İÇİNE SOKULMALI
Her şey kritik bir döneme geldi. Her dakika önemli, her söz özlü
olmalı. Siyasi partiler işin içine sokulursa, ne kadar çok
sorulursa o kadar kolay olur. İnsanlar 'katkım yoksa karşı dururum
der' siyasetin doğası bu.
SİLAHI BIRAKIP TOPLUMA KARIŞMAZLARSA TEKRAR
BAŞLAR
Bu işler, toplumun, herkesin, yapıcı yaklaşmasıyla olur. Başta da
basın gelir. Yazarları kastetmiyorum sadece. Onlar konjonktürün
ötesinde değerlendiriyorlar yazılarını. Ama bir de
gazetelerin manşetleri, yazı işleri var. Buna işaret etmek istedim.
Maksat oraları boşaltmak.
Bu işlerin nihayetinde dağdaki insanlar, silahını bırakıp da normal
hayata geçmezlerse 3-5 sene sonra tekrar başlar ve çok daha kötü
olur açık söyleyeyim. Biz devlet olarak yılmayız. Ben riski
şurada görüyorum. Çevremizde olup bitenler var. Bu tip örgütler
bölünür. Hepsi Türkiye vatandaşı değil. İçlerinde başka ülkelerin
kolları var. Dolayısıyla onlar açısından da çok acı olur tekrar.
Onun için bu iş madem bu kadar ilk defa aleni ve bu kadar açık
seçik bir muhataplık içinde oluyor kıymetinin bilinmesi lazım.
PARLAMENTER SİSTEMDE CUMHURBAŞKANLIĞI YETKİLERİ
FAZLA
Tabi Türkiye kendi sistemini tespit etmeli. Parlamenter mi
başkanlık mı? Parlamenter sistem ise bugünkü cumhurbaşkanlığı
yetkileri fazladır, daha önce de söyledim. Başka sisteme
geçilecekse o sistemin gerekleri yapılmalı. Onun da kendi içindeki
tutarlığa bakmak lazım. Gereklerine bakmak gerekir.
AB YEREL YÖNETİMLER ŞARTINA KOYDUĞUMUZ ŞERHİ
KALDIRMALIYIZ
Yerel yönetimler konusunda da ademi merkeziyetçiliğe önem
veriyoruz. Düne kadar köy yolunu Ankara' dan yaptırıyorduk. Onun
için bir çok iş olmadı. Bütün bunları dağıttık. Burada da gayet
açık AB yerel yönetimler şartı var.
Biz ona bazı şerhler koymuşuz onları kaldırmak lazım. Aslında
fiilen kaldırmışız. Belediyelerin hepsini kardeş şehri var.
'Belediyeler yüksek mahkemeye gidebilir' diyor biz yapıyoruz işte.
Şerhleri zaten delmişiz. Bütün bunlar üniter yapı içerisinde olan
şeyler. Belediyelere daha çok yetki vermeniz lazım. Böylece onları
daha da içselleştirmiş olursunuz.
HASAN CEMAL'E YAPILAN BÜYÜK AYIPTIR
Doğrusu kendi düşüncelerini rahatlıkla yazan insanları her zaman
taktir etmişimdir. Ona karşı yapılan çok büyük ayıptır. Fikirlerini
tutarsınız tutmazsınız ayrı.. Gazetesinin tutumunu kastediyorum.
Varsa bir empoze, gazetesi direnecek kardeşim. Başbakan da söyledi
bizden bir şey yok diye.. Bir yazarın her şeysini tasvip
edeceksiniz diye bir şey yok. Aşırı bulduğum fikirleri de var. Ama
samimiyetle düşüncelerini yazan bu konuda en çok emek harcayan
insanlardan birisi.