ABD YPG'yi petrolle besliyor! Erdoğan'dan bombalar...
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip ERdoğan, Tahran'daki tarihi zirveden dönerken uçakta gazetecilere bomba açıklamalar yaptı. ABD’nin Suriye’de terör örgütü PYD-YPG’yi petrolle beslediğini söyleyen Erdoğan, Beşar Esed ile görüşmeye de kapıları kapattı.
CUMHURBAŞKANI Erdoğan, ‘Rusya-Türkiye - İran Zirvesi’ için
gittiği Tahran’dan dönüş yolunda uçakta kendisine eşlik eden
gazetecilerin sorularını yanıtlarken, ABD’nin gündeme getirdiği
“Suriye yönetimi İdlib’de kimyasal silah kullanabilir” iddiası
için, “Kör bahane” dedi. Erdoğan, “Bize göre sadece kimyasal silah
tehdidi üzerinde durmak, konvansiyonel silahlarla yol açılan
ölümlere aldırmamak doğru bir yaklaşım değil” diye konuştu. ABD’nin
Suriye’de terör örgütü PYD-YPG’yi petrolle beslediğini söyleyen
Erdoğan’ın değerlendirmeleri şöyle:
SİYASİ ÇÖZÜMDEN YANAYIZ... “(Tahran zirvesi) Astana sürecinin 3. Liderler Zirvesi’ni Tahran’da gerçekleştirdik. Biz Suriye’de askeri değil siyasi çözümden yanayız. Bunun için Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, terör unsurlarının etkisiz hale getirilmesi ve oldu bittilere izin verilmemesi gerekiyor. Suriye’de 7 yıldır devam eden savaşın daha büyük insani dramlar üretmesine müsaade etmemeliyiz. Üç garantör ülke olarak bunun üzerinde hassasiyetle durmamızın gereğini ortaya koyduk. Tabii biz Suriye’de DEAŞ ve PYD-YPG başta olmak üzere bütün terör örgütlerinin temizlenmesinden yanayız. Sahada oldu bittilere izin vermeyeceğimizi Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtlarıyla da ortaya koyduk.
ÇATIŞMASIZLIK BÖLGESİ... (İdlib’deki gelişmelerin endişe verici hal aldığını anımsatıp) Zirvede de bu konuyu Sayın Ruhani ve Sayın Putin’le ikili görüşmelerimizde ayrı ayrı ele aldık. Ayrıca zirvede müzakeremizi en iyi biçimde yaptık. Müzakere de televizyonlardan zaten canlı olarak yayınlanmış. Zirve sonuç bildirgesinin 3. maddesi bu hususun altını çizmektedir. İdlib, üzerinde daha önce mutabık kaldığımız dört çatışmasızlık bölgesinden biridir. Diğer üç bölge zaten ortadan kalktı. Artık geriye sadece İdlib kaldı. İdlib’de malum 3.5 milyon insan yaşıyor. Bizim burada 12 askeri gözlem noktamız var.
TÜRKİYE BEDEL ÖDEMEMELİ... Halep, Doğu Guta gibi yerlerden gelen ılımlı muhalifler de şu anda İdlib’de bulunuyor. Nusra gibi unsurlar bahane gösterilerek sivillere yönelik saldırıları kabul edemeyeceğimizi ifade ettik. Bu, büyük bir insani drama ve yeni bir göç dalgasına da neden olur. Türkiye, bunun bedelini ödemek durumunda kalmamalıdır. İdlib’deki terör unsurlarının etkisiz hale getirilmesini şüphesiz ki biz de destekliyoruz. Atılacak her tür adımın Astana sürecinin ruhuna uygun olması ve üç garantör ülkenin de mutabakatına dayanması gerekir. Bu adımları koordine etmek için teknik heyetler temaslarına devam edecek. Sayın Putin’le de konuştuk. Hatta, ‘Heyetler aralarında görüşsünler, sonra da biz bir araya gelerek bu konuda nihai kararı veririz’ dedik. İdlib konusunda olumlu bir netice alacağımıza inanıyorum.”
CANLI YAYIN İSABET
OLDU
- Zirvenin canlı yayınlanması kararı o anda mı verildi,
önceden plan var mıydı?
Canlı yayınlanacağından haberimiz yoktu. Ama hayırlısı olmuş,
isabet olmuş...
ABD'NİN KÖR BAHANELERİ
VAR...
- ABD ile Türkiye, İdlib konusunda aynı safta yer
alıyor gibi gözüküyor. İki ülkenin öncelikleri örtüşüyor
mu?
İdlib konusunda şu an itibarıyla ABD ile tümüyle aynı safta yer
aldığımızı söyleyemeyiz...
- ABD de rejimin ve Rusya’nın müdahalesine karşı
çıkıyor. O anlamda...
Oradan değil, onların kör bahaneleri var. Nedir o kör bahane?
‘Kimyasal silah kullanırsanız, biz şöyle yaparız, böyle yaparız’
diyorlar... Bize göre, sadece kimyasal silah tehdidi üzerinde
durmak, konvansiyonel silahlarla yol açılan ölümlere aldırmamak
doğru bir yaklaşım değil. Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki süreçte
ortaya çıkan, sadece kimyasal silah odaklı o yaklaşımın
güncellenmesi lazım. Bu hususta Rusya’ya büyük görev düştüğünü de
ifade ettik. ‘BM Güvenlik Konseyi’ndesiniz. Bunu gündeme getirin,
bu işi BM’de çözmek lazım’ dedik. ABD, Suriye’de olup bitenleri şu
anda tamamen tribünden seyreden bir seyirci konumunda. Hiçbir
sözünün arkasında değil. Münbiç’te sözünü tuttu mu? 90 gün dedi,
geçti 90’ı... Şimdi yeniden terör örgütlerini oraya sokmanın
gayreti içerisinde. Aynı şeyi Deyrizor’da yaptı... Deyrizor’dan şu
anda terör örgütlerini, PYD’yi, YPG’yi besliyorlar. Neyle?
Petrolle... Orada çok ciddi petrol gelirleri var terör örgütünün.
300 milyon dolarlık ham petrol geliri söz konusu terör
örgütlerinin. İşlenmiş halini düşünün. Herhalde 700 - 800 milyon
doları bulur. Ben bu rakamı Putin’e söyledim, şaşırdı... Şu anda
Amerika orada sadece o iki terör örgütünü besliyor. Onları maşa
olarak kullanıyor. Çok daha ilginci geçen gün Hulusi Bey’le (Akar)
de konuştuk. Yani, şu anda 18 bini aşkın TIR Suriye’nin kuzeyine
silah, mühimmat taşımış vaziyette. 3 bin kadar da kargo uçağı her
türlü silahı, mühimmatı oraya götürüyor. Orada kurulmuş üsler var.
Ve bu üsler, bunlarla besleniyor.”
VOSTOK 2018 TATBİKATINI
DEĞERLENDİRİYORUZ
- Suriye’nin başına gelenlerin arka planında ABD’nin
İsrail’le bölgede hâkim olma, Rusya’nın bölgede kalma hesapları,
bir de sanki yeni bulunan Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin
geleceği de büyük rol oynuyor. Bu konuda neler
söyleyebilirsiniz?
Tabii Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervleriyle ilgili herkes bir
şeyler söylüyor. Bu kadar hamle ettiklerine göre herhalde gaz bol.
ABD buranın üzerinde oyun oynuyor. İsrail, Fransa oynuyor. Biz de
kendi değerlendirmemizi yapıyoruz elbet... Şu anda tabii Rusya’nın
oradaki tatbikat meselesi de var.. Biliyorsunuz Rusya’nın 5 tane
üssü Suriye’de batı tarafında. Ayrıca Akdeniz’e gelen gemileri de
orada. Çin’le yapacakları tatbikat da çok büyük. Savunma Bakanımız
Hulusi Bey’den bilgi alalım.
BİZİM SONDAJIMIZ CİDDİ SES
GETİRDİ
- Doğu Akdeniz doğalgazının Yunanistan ve oradan
Avrupa’ya götürülme ihtimalinin zor olduğu söyleniyor. Kıbrıs
üzerinden Türkiye’ye gelmesi, buradan Avrupa’ya gönderilmesi
ihtimali var, öne çıkıyor. Doğu Akdeniz’deki gaz, Türkiye’yi çok
daha önemli hale getiriyor. 2-3 trilyon dolarlık bir rezervden
bahsediliyor.
Tabii böyle bir yatırıma niyetlendikleri zaman, maliyeti ne olursa
olsun deniz altından bir hatla doğrudan Yunanistan üzerinden
taşımayı da tercih edebilirler. Mesela İsrail, bizim üzerimizden
düşünüyordu ilk görüştüğümüz zamanlarda: Türkiye üzerinden
Avrupa’ya açılmak... Orada Amerika’nın, Fransa’nın, İsrail’in
tavırlarının yanı sıra tabii ki maliyet de belirleyici olacaktır.
Berat Bey’den de dinleyelim.
HAZİNE VE MALİYE BAKANI BERAT ALBAYRAK: Orada hem Mısır’ın yeni gaz keşifleri oldu, hem İsrail’in gazı... Orada pazar, Türkiye üzerinden Avrupa... Tabii, Türkiye de pazar... Deniz altından yaparlar ama Türkiye’ye yapılacak olan altyapı yatırım maliyetinin neredeyse en az 4-5 katı maliyet olur. Geri dönüşü 40-50 yıl. Dolayısıyla fizibil değil. Zarar etme pahasına yaparlar mı? Halka açık hiçbir şirketin hissedarları buna olumlu bakmaz. Türkiye’nin bir şekilde devrede olması söz konusu... Ayrıca, bizim yeni sahalarla ilgili sondaj çalışmaları başlatma olayımız ciddi bir şekilde ses getirdi. Yani, Akdeniz’de bir-iki ay içerisinde kazılacak olan ilk kuyu sonra ikinci kuyu, dolayısıyla Türkiye bölgede gaz-petrol bulamamış tek ülke olarak, bölgede en çok tüketen en büyük ülke olarak, böyle bir durum olursa, onlarda böyle bir kaygı var.
SİLAH BIRAKILMASI İYİ BİR MESAJ
OLUR
- Tahran’daki 3’lü zirvenin Türkiye açısından en
olumlu, en memnuniyet verici yönü nedir?
Ateşkes rejiminin sürdürülmesi konusunda mutabakatın oluşması. Bu
12 maddelik ‘Ortak Açıklama’ya da yansıdı. Özellikle 3. ve 4.
maddelerin altını çizmek lazım. Açıklamada, silahların
bırakılmasına işaret ediliyor. Metinde tabii ki diplomatik bir dil
kullanılıyor. Ama bunu, silahların bırakılması veya ateşkes gibi
bir ifadeyle ortaya koyarsak, o zaman daha iyi anlaşılır. Bölgeye
çok daha iyi mesaj olur.
- Çatışmasızlık bölgesinde Rusya bir-iki
operasyon yaptı, sonra durdu. Bundan sonrası için vakit
kazanıldığını söyleyebilir miyiz?
Sayın Putin’le bunları hem ikili görüşmede, hem 3’lü zirvede çok
açık, net konuştuk.
- Bu zirve sonrasında İdlib’de sivillere yönelik
katliam olabileceği endişemiz tamamen ortadan kalktı
mı?
Ateşkes rejiminin sürdürülmesi konusunda mutabakat önemli.
Mutabakat, inşallah böyle bir şeyi getirir. Tabii bizim çok daha
farklı bazı düşüncelerimiz de var. Gerek Dışişleri Bakanımız, gerek
Savunma Bakanımız gerek İstihbarat, Rusya tarafının ilgili
heyetiyle inşallah yoğun görüşme halinde olacaklar. Biz de Almanya
seyahatinden sonra sayın Putin’le tekrar bir araya gelebiliriz.
- Devam edecek teknik görüşmelerin
kapsamı ne, içeriği ne olacak? En azından bombardımanın durması
anlamında...
Silahların bırakılması dediğimiz ne? Bu... Bunu da Putin’le, başa
baş görüşmemizden sonra, bir kere daha ayrıca konuştum ayrılırken.
Kendisinden bunu rica ettik. İnşallah inanıyorum ki sözlerinde
duracaklardır.
ESAD'I KONUŞMUYORUZ
- Sayın Ruhani, Fırat’ın doğusu konusunda Türkiye’nin
tavrına olumlu yaklaşım sergiler gibi göründü. İran, Suriye’de
bir yandan terör örgütleri ile birlikte hareket eden mevcut rejimle
aynı doğrultuda iken, bugün de sizin açıklamanızı destekler
nitelikte bir açıklamada bulundu. Bunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
İran’ın Fırat’ın doğusu ile ilgili beklentileri daha farklı. Bizim
orada konsolosluk açma suretiyle süreci hızlandıralım diye
beklentileri var. Ama bizim şu anda oralarda konsolosluk açma
niyetimiz yok. Onlar sonraki işler. Anayasa, seçim, bir defa
netleşsin, ondan sonra bunları düşünme noktasına geliriz.
- Ruhani, Suriye’deki mevcut yönetimle işbirliği
yapılması yönündeki beklentilerini ifade etti… Bizim bu konudaki
yaklaşımımız nedir?
Yani bu sadece Rusya ile İran’ın yaptığı bir iş. Bizim şu anda
rejimle böyle bir şey yapmamız söz konusu değildir. Bizim sadece
Suriye halkıyla ilişkilerimiz var. Bunlar da ağırlıklı olarak
ılımlı muhaliflerdir. Ilımlı muhalifler ile bizim ilişkimiz var.
Ama terör gruplarıyla değil. Rejimle ise zaten söz konusu değil.
Ha, seçim yapılır, yeni anayasa ile beraber halkın seçtiği bir
iktidar iş başına gelir, o ayrı mesele…
- Suriye’de seçime Esad da girer ve kazanırsa o
zaman bizim tavrımız ne olur?
Biz tabii Esad’ı filan hiç konuşmuyoruz. Bütün mesele, oradaki
seçmen potansiyelini ortaya çıkarmak. Suriye’nin içindeki seçmenler
var, dışındaki seçmenler var, oluşacak seçmenler var... Bu yapı
nasıl teşekkül edecek, bunu bir defa görmemiz lazım. Temennimiz
odur ki inşallah Suriye’nin çilesi biter...
- Suriye’de anayasanın oluşturulması konusunda son durum
nedir?
Anayasanın oluşturulması süreciyle ilgili olarak rejim, ılımlı
muhalifler, ayrıca ülkedeki STK’lar 50’şer isim vermişlerdi.
Bunların içinden bir ekip belirlenecek. Temennimiz bu işin bir an
önce başlaması. Yol haritası oluştuktan sonra, karşılıklı bir araya
gelişlerle tecrübeleri paylaşmak ve seçim takviminin ortaya
çıkarılması önemli olacak.
TEKNOFEST'TE F-16 İLE
UÇACAK
- İstanbul’daki üçüncü havalimanının açılışının bir ay
ertelenmesi talebi geldi mi önünüze?
Erteleme mi?
- İnşaat, hizmete açılacak bölümün yakın çevresinde
devam edecek, oluşacak tozun uçakların motoruna girmesinin söz
konusu olabileceği açısından...
Benim önüme öyle bir talep gelmedi. Yalnız ayın 23’ünde orada
Teknofest çerçevesinde önemli bir gösteri olacak. Orada F-16’yla
uçulacak. Milli Savunma Bakanımız Hulusi Bey ve Hava Kuvvetleri
Komutanımızla birlikte F-16’yla yapılacak inişe programım elverirse
ben de katılabilirim.
MISIR VE İSRAİL'E ELÇİLİK
YANITI
- Hollanda ile büyükelçilerin atanmasıyla bir yere
geliniyor. Acaba diğer bazı normalleşme beklenen ülkelerde de bir
adım gelebilir mi? Mesela İsrail konusunda, belki
Mısır’la...
Hollanda’da karşılıklı oldu... Mısır’da da şu anda elçilik
noktasında sıkıntımız yok. Bakanlar seviyesinde de yok. Sadece
bizim seviyemizde var... Olmayacak diye bir şey olmaz...
Gelişmelere göre Avusturya ile de olabilir... Yeter ki
muhataplarımız müspet bir yaklaşım içinde olsunlar...