AB olmazsa IMF ile devam
Abone olSerdengeçti "IMF ile ilişki bitirilirse 1990'lara dönüleceğini zanneden yanılır" diye konuştu.
Serdengeçti: AB'den tarih alınmazsa, IMF ile devam edilmeli
Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, maliye politikasının,
önceden belirlenen yüksek faiz dışı fazla hedefini izlemesinin
hayati öneme sahip olduğunu bildirdi. Serdengeçti, bugün TBMM Plan
ve Bütçe Komisyonu üyelerine verdiği brifingde, ekonomideki son
gelişmeleri içeren ''Ekonomik Görünüm'' başlıklı bir sunum yaptı.
Sunumda, rehavete kapılınmaması, kamu maliye disiplinin
sürdürülmesi istendi. Maliye politikasının ve bu kapsamda
kullanılan araçların ekonomi üzerindeki etkisinin, kamu borcunun
sürdürülebilirliği riskine, diğer bir ifadeyle mali baskınlığa ve
ekonominin yapısına göre değiştiği ifade edilen sunumda, kamu borcu
yüksek ve yapısal dönüşüm geçiren diğer ülkelerde olduğu gibi
Türkiye'de de mevcut koşullar altında ekonomi politikasını
oluşturanlarca kontrol edilebilir tek değişkenin faiz dışı bütçe
fazlası bildirildi. Sunumda, bu kapsamda maliye politikasının
önceden belirlenen yüksek faiz dışı fazla hedefini izlemesinin
hayati öneme sahip olduğu belirtildi. TÜKETİCİ KREDİLERİ İç talep
artışının enflasyon üzerinde baskı yaratmaması için canlanmanın
kontrollü olması ve potansiyel üretim seviyesinin üzerine çıkmaması
gerektiği savunuldu. Sunumda, bu risk nedeniyle, arzı artırıcı
politikalara ağırlık verilmesi ve ekonominin üretim kapasitesini
artırıcı düzenlemelere gidilmesi gereğinin altı çizildi. Tüketici
kredilerindeki gelişimin dikkat çektiği de kaydedilen sunumda,
şöyle denildi: ''Nisan 2004 itibariyle tüketici kredileri, yıllık
bazda yüzde 264'lük artış göstermiştir. Tüketici kredilerinin hızlı
artışı, bankalar; risk yönetimi, kredi kullananlar; reel faiz
yükünün öngörülememesi, ekonomi politikası; aşırı ısınma ve
enflasyon açısından risk unsurları taşımaktadır. Bu noktada maliye
politikasının talebin kontrol edilmesindeki rolü son derece önemli
ve belirleyicidir.'' REFORMLAR SÜRDÜRÜLMELİ ''Geleceğe yatırım
yapmak'' olarak nitelenen yapısal reformların kararlılıkla
sürdürülmesi zorunluluğu bulunduğu da ifade edilen sunumda, bu
çerçevede sosyal güvenlik, vergi, bankacılık, tarım ve benzeri
reformların son derece önemli olduğunu, ekonomik temellerin
sağlamlaştırılması, kırılganlıkların azaltılması ve sağlıklı bir
piyasa ekonomisinin oluşturulmasının da ancak yapısal reformlar ile
mümkün olduğu dile getirildi. KAMU FİYAT AYARLAMALARI Sunumda, kamu
fiyat ayarlamalarına ilişkin görüşler açıklanırken de kamudaki
fiyat ayarlamalarının hedeflenen enflasyonla uyumlu olması gereğine
işaret edildi. Bekleyişleri bozacak gelişmelere izin verilmemesi
gerektiği vurgulanan sunumda, bugüne kadarki uygulamalar ile önemli
bir güvenilirlik kazanıldığı belirtildi ve ''Ancak, ülkemizde
bekleyişlerin çok çabuk değiştiği, özellikle mali piyasalarda bir
anda aşırı iyimserlik veya kötümserliğin hakim olabildiği
unutulmamalıdır'' denildi. Sunumda, ekonomideki iyileşme nedeniyle
ortaya çıkacak canlanmanın kar marjlarını artırmak üzere bir fırsat
olarak görülmemesi gerektiğine işaret edildi. ENFLASYONDA TEK
HANEYE ULAŞILABİLİR Sunumda, dış gelişmelere ilişkin risklerden söz
edilirken de dış dünyadaki ekonomik ve siyasi gelişmeler, yurt dışı
faiz oranları ve AB süreci buna örnek olarak sıralandı. Sunumda,
ekonomik programı kararlılıkla uygulamanın bu şoklara karşı
yapılması gereken tek şey olduğu, güçlenen ekonomik temellerin de
şokların etkisini geçici kılacağı ve azaltacağı kaydedilirken, söz
konusu unsurlara dikkat edildiğinde, 2004 yılında da enflasyon
hedefinin tutacağı ve enflasyonda tek haneye kalıcı bir şekilde
ulaşılabileceği bildirildi. IMF İLE İLİŞKİLER Uluslararası Para
Fonu (IMF) ile ilişkiler hakkında da görüşlere yer verilen sunumda,
şöyle devam edildi: ''IMF-Dünya Bankası desteği ile ulusal bir
program uygulanmaktadır. AB Katılım Öncesi Ekonomik Programı'nda da
yapılması gerekenler zaten belirlenmiştir. Ancak, yüksek iç ve dış
borç stokunun kırılganlığı artırması ve bekleyişleri olumsuz
etkilemesi nedeniyle, güvenirliliğin artması için iç ve dış
piyasaların kabul ettiği güçlü bir desteğe gerek duyulmaktadır.
IMF'nin rolü budur. IMF ile anlaşma sona erdirilirse, 1990'lardaki
politikalara dönülebileceğini zannedenler vardır. Oysa bu, hem kamu
borcunun yüksekliği hem de enflasyonla mücadele açısından mümkün
değildir. AB'den tarih alınmazsa, IMF ile devam etmek, güvenilirlik
açısından önemlidir. Risk primini önemli ölçüde etkileyebilir.''
Sunumda, AB'den tarih alınması halinde ise katılım sürecinde IMF
ile yürütülen programı sürdürmek ve başarıyla tamamlamanın çok
önemli olduğu kaydedilerek, 5 Doğu Avrupa ülkesinin IMF ile
programlarını hem tarih almadan önce hem de tarih aldıktan sonra
başarıyla sürdürüp, tamamladıkları hatırlatıldı. ''BANKALAR PANİK
DAVRANIŞLA'' Sunumda, tüm uyarılara rağmen, sınırlı da olsa
pozisyon açma eğiliminde olan bankaların panik davranışla döviz
kurunda yukarı doğru baskıyı artırdığı kaydedildi. Ocak ve Şubat
ayları itibarıyla cari denge açığında artışın söz konusu olduğu
belirtilen sunumda, Mart ve Nisan aylarında ise bu eğilimin
süreceği öngörüldü. Sunumda, ''döviz gelirlerinin artacağı bir
döneme girilmektedir'' denildi.