AB Komisyonu yasa paketini sundu! İşte iklim kriziyle kapsamlı mücadele paketi
Abone olAvrupa Komisyonu, 2030 yılının sonuna kadar AB'nin sera gazı emisyonlarını en az yüzde 55 oranında azaltmak için tüm ekonomik sektörleri geri dönülmez şekilde yeniden şekillendirecek geniş çaplı bir yasa paketi sundu.
13 temel yasa tasarısından oluşan pakette; kirletici
ithalata ilişkin bir sınır vergisi, fosil yakıtlı arabaların
aşamalı olarak kaldırılmasına yönelik bir düzenleme, alternatif
yakıtların alımını arttırma planları, mevcut 'Emisyon Ticaret
Sistemi'nin genişletilmesi, enerji yoksulluğu ile mücadele için bir
Sosyal İklim Fonu ve önümüzdeki 10 yılda yenilenebilir enerjinin
payını ikiye katlamak gibi yüksek hedefler bulunuyor.
Brüksel'de oluşturulan bu paket şimdiye kadar ki "en büyük, en
cesur ve belki de en riskli iklim politikası" teklifi olarak
değerlendiriliyor. "55'e Uygunluk" adı verilen girişim ile, Avrupa
Yeşil Anlaşması'nın iddialı hedeflerini gerçekleştirmeyi ve AB'yi
2050'ye kadar ilk karbon nötr bir kıta yapmak amaçlanıyor. Zaten
yasal olarak bağlayıcı olan bir olguya kapsamlı bir pratik strateji
getirilmek isteniyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der
Leyen, altı Avrupa Komiseri ile birlikte önerileri sunarken, "Fosil
yakıt ekonomisi sınırlarına ulaştı. Gelecek nesle sağlıklı bir
gezegenin yanı sıra doğamıza zarar vermeyen iyi işler ve büyüme
bırakmak istiyoruz" dedi.
Müzakere edilecek
Teklifin yasalaşması için AB'nin iki eş yasama organı olan Avrupa
Parlamentosu ve AB Konseyi'nde onaylanması gerekecek. Elbette bu
süreçte endüstri kuruluşları ve sivil toplum tarafından yoğun lobi
faaliyetleri de etkili olacak. Bu anlamda fosil yakıt ağırlıklı
gelişmeye ve büyümeye devam eden Doğulu üyeler ile Batılı ülkeler
arasında uzun süredir devam eden anlaşmazlıkların bu teklifler
üzerinde de kendisini göstermesi bekleniyor. Her iki yasa koyucu
organ da nihai bir versiyona ulaşana kadar taslak yasa paketinin
her maddesi ayrı ayrı müzakere edilecek. Bu sürecin iki yılı
bulabileceği düşünülüyor. İklim değişikliğinin uluslararası boyutu
göz önüne alındığında, yasama paketi AB'nin başlıca müttefikleri ve
ticaret ortakları tarafından da incelenecek ve bu da bloğun iklim
hedeflerinin gerisinde kalan ticaret ortağı ülkeler ile potansiyel
sürtüşmeler yaşamasına neden olacak.
Karbon sınır vergisi
Avrupa Komisyonu, AB'nin tek pazarına ithal edilen her ürüne sebep
olduğu karbon miktarı için bir fiyat etiketi yapıştırmak istiyor.
Uygulamada bu, yeni bir sınır vergisinin getirilmesi anlamına
gelecek. Bu farkın ekonomide 'karbon kaçağı' olarak bilinen bir
durum yaratması söz konusu. AB, sera gazı emisyonlarını azaltmak
için kararlı bir şekilde hareket ederken Avrupa şirketleri için bu
durum yeni maliyetler ve ek bürokrasi anlamına gelecek. AB
dışındaki ülkeler rekabet avantajı elde etmek için bu durumu
kullanabilir. Avrupalı yerli sanayilerini haksız rekabetten korumak
için Komisyon, karbon yoğun malların ithalatına ekstra bir ücret
koyarak bir 'Karbon Sınır Ayarlama Mekanizması' (CBAM) kurmayı
hedefliyor. Vergi, bloğun kendi karbon fiyatlandırma kurallarını
yansıtacak ve ithalatı, AB mevzuatına göre üretilmişcesine benzer
bir fiyata sahip olmaya zorlayacak. Ek ücretler, kirletici malları
tek pazara ithal eden AB işletmeleri tarafından ödenecek. Vergiden
elde edilen gelirler AB'nin ortak bütçesine eklenecek ve bu da
koronavirüs sonrası toparlanmanın ve yüksek maliyetli yeşil
dönüşümün finansmanında kullanılacak. Brüksel, bu şekilde yılda
yaklaşık 10 milyar euro toplanacağını öngörüyor.
Vergi kademeli olarak uygulamaya sokulacak
Karbon Ayarlama Mekanizması, 2025'e kadar bir geçiş sürecinde
aşamalı olarak devreye sokulacak. Mekanizma ile önce yüksek karbon
salınımına neden olan ithalat kalemleri hedeflenecek. Bunların
başında çimento, demir, çelik, alüminyum, gübre ve elektrik var.
Liste daha sonra diğer sektörleri kapsayacak şekilde
genişleyecek.
Türkiye ilk etkilenecek ülkeler arasında
Türkiye, Rusya, Ukrayna, Mısır ve Çin gibi ülkeler, seçilen
ürünlerin en büyük ihracatçılarını temsil ettikleri için tedbirden
hemen etkilenecek. Komisyon, AB üyesi olmayan ülkelerle kapsamlı
ikili görüşmeler yürüttüğünü ve verginin ortaklarını emisyonları
azaltmaya ve daha yeşil politikalar benimsemeye teşvik edeceğini
umduğunu söylüyor. Vergi, ticaret için haksız, ayrımcı bir engel
olarak görülürse, Dünya Ticaret Örgütü (WTO) içinde bir
anlaşmazlığa ve itirazlara yol açabilir.
Yeni 'Emisyon Ticaret Sistemi'
Komisyon tarafından sunulan bir diğer önemli öneri de dünyanın ilk
ve en büyük karbon piyasası olan AB'nin öncü Emisyon Ticareti
Sisteminin (ETS) revizyonu. 2005 yılında başlatılan sistem, 31
ülkeyi (27 üye devlet artı İzlanda, Lihtenştayn ve Norveç) ve 10
binden fazla enerji santrali ve endüstriyel tesisi kapsıyor. ETS,
bir "üst sınır ve ticaret" ilkesine dayalı olarak çalışıyor. Bir
yandan AB, tesislerin salabileceği maksimum sera gazı miktarına üst
sınır koyarken öte yandan, her bir emisyon birimi için izinler
oluşturuyor. Şirketler daha sonra ihtiyaçlarını karşılamak için
birbirleri arasında emisyon izinleri alış-verişi yapabiliyor.
Emisyonların azalmasını sağlamak için emisyon üst sınırı zamanla
kademeli şekilde azaltılıyor. ETS kapsamındaki mevcut fiyat;
salınan karbon ton başına 50 euronun üzerinde.
Ekstra bir ücret ödemesi isteniyor
Günümüzde ETS, elektrik ve ısı üretimi, ticari havacılık, petrol
rafinerileri, çelik üretimi ve çeşitli kimyasal ürünler gibi
sektörleri içeriyor ve sistem AB'nin toplam sera gazı
emisyonlarının yaklaşık yüzde 40'ını kapsıyor. Komisyon, bu rakamın
iklim nötrlüğü hedeflerine ulaşmak için yetersiz olduğunu düşündü
ve bu nedenle şimdi denizcilik sektörünü dahil etmeyi teklif etti.
Ayrıca karbon üst sınırı azaltılacak ve karbon salınım bedeli de
yükselecek. Daha iddialı olan teklif ise şimdiye kadar emisyon üst
sınırı ve ticaret sisteminden muaf tutulmuş olan ve en kirletici
sektörlerden ikisi olarak bilinen bina ısınması ve karayolu
taşımacılığına dair paralel, bağımsız bir ETS oluşturulması. Bu
teklife karşı güçlü lobi faaliyetlerinin gerçekleşmesi kaçınılmaz.
Yeni planda yakıt tedarikçilerinin ısıtma tesisatlarının yanı sıra
dizel ve benzinli araçlardan kaynaklanan kirliliği telafi etmek
için ekstra bir ücret ödemesi isteniyor.
Olumsuz etkilenecek olanlar için Sosyal İklim
Fonu
Şirketlerin bu masrafları tüketicilere yansıtacak olması ve daha
temiz alternatiflere geçiş için daha az kaynağa sahip olan en
yoksul hane halklarının en büyük darbeyi alacak olması şimdiden
endişe konusu olmuş durumda. Bu endişeleri dikkate alan Komisyon,
düşük gelirli haneler ve küçük işletmeler için fiyat artışlarının
etkisini hafifletmek adına yeni bir sosyal fonu da açıkladı: Sosyal
İklim Fonu. Bu fon AB bütçesinden finanse edilecek ve 2025 ile 2032
yılları arasında AB ülkelerine 72,2 milyar euro tutarında finansman
sağlayacak ve ulusal hükümetlerin yardımıyla toplam 144,4 milyar
euro bu amaçla kullanılabilecek
2035 itibarı ile benzinli ve dizel otomobil
satılamayacak
Avrupa Yeşil Anlaşması hedeflerine ulaşmak için Komisyon, ulaştırma
sektörünün de 2050 yılına kadar sera gazlarında yüzde 90 oranında
azalım hedefi ile dönüştürülmesi gerektiğini tahmin ediyor. Bu
karbonsuzlaştırma çabasının ilk hedefi karayolu araçları olacak.
Binek otomobiller, toplam AB karbondioksit (CO2) emisyonlarının
yaklaşık yüzde 12'sinden sorumlu. Mevcut hedefler, otomobil
üreticilerine CO2 emisyonlarını 2025'ten itibaren yüzde 15 ve
2030'dan itibaren yüzde 37,5 oranında azaltmayı zorunlu kılıyor.
Komisyon, yeni teklifi içerisinde bu hedefleri daha da ileri
götürmeyi ve 2030 hedefini ilk hedefin neredeyse iki katı olan
yüzde 55'e güncellemeyi öneriyor. Komisyon 2035 yılına kadar tüm
fosil yakıtlı arabaları tamamen ortadan kaldırmak istiyor ancak bu
hamle otomotiv sektörünü çileden çıkarabilir. Hayata geçtiği
takdirde ise 2035 itibariyle trafiğe çıkışı tescil edilen tüm yeni
arabalar sıfır emisyonlu olacak anlamına geliyor.