AB Komisyonu Sezer'i eleştirdi!
Abone olAB Komisyonu tarafından 9 Kasım’da açıklanacak ilerleme raporu taslak metninde, AB reformlarını veto eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e eleştiri yöneltildi.
Askerin siyasetteki rolünün azaltılmasına da değinilen taslak
raporda kıdemli subayların hükümetin izni olmaksızın konuşmaması
gerektiği vurgulanıyor ve sadece savunma ve güvenlik konusunda
görüş belirtmeleri isteniyor. Zaman’ın gördüğü taslakta, Türkiye’de
siyasî değişimin sürmekte olduğu tespit edilmekle birlikte, reform
çalışmalarının 2005’te hız kestiği belirtiliyor. Reform hızının
özellikle yargıda yavaşladığı ifade edilen taslağın geçen yılki
rapora göre eleştiri dozu oldukça yüksek.
Taslakta, özellikle uygulamadaki düzensizlikler tenkit ediliyor. 3
Ekim’de müzakerelerin başlamasının ardından yayımlanacak olan ilk
raporda asker-sivil ilişkileri, kültürel haklar, dinî azınlıklar,
ifade hürriyeti gibi konulara geniş yer ayrılıyor. Heybeliada
Ruhban Okulu’nun açılması başta olmak üzere gayrimüslimlerin birçok
meselesine ayrıntılı olarak değinilen taslakta bu yıl da başörtüsü
sorununa yer verilmiyor.
Taslağın Zaman'ın daha önce duyurduğu gibi 14. fasıl olan ulaşım
bahsinde Türk deniz ve hava limanlarının Kıbrıs Rum bandıralı gemi
ve uçaklara kapalı olduğuna ve Türkiye'nin Rum Yönetimi'nin
üyeliğini bazı milletlerarası kurumlarda veto ettiğine işaret
ediliyor. Taslak metnin ekonomi kısmında ise Türkiye'nin
performansı övülüyor. 149 sayfalık rapor taslağı pazartesi günü AB
komiserlerinin özel kalem müdürleri tarafından müzakere edilip,
çarşamba günü Komisyon tarafından onaylanacak.
Raporun genel değerlendirme bölümünde şu ifadelere yer
veriliyor:
“Siyasi değişim sürüyor ve ülke Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni kâfi
derecede yerine getirmeye devam ediyor. Ancak 2005'te değişimin
hızı düştü, özellikle de yargı alanında. Reformların uygulanması
hâlâ düzensiz. İnsan hakları ihlalleri azalmakla birlikte hâlâ
sürüyor, bu konuda uygulama acilen güçlendirilmeli ve özellikle
ifade hürriyeti, kadın hakları, dinî hürriyetler, sendikal ve
kültürel haklar konusunda ilerleme sağlanmalı.
İnsan haklarının korunması ve azınlıklar konusunda bazı
ilerlemelere rağmen resim hâlâ net değil. İşkenceyle mücadelede
yeni düzenlemelere rağmen işkence ve kötü muamele raporları yaygın
ve sorumlular hâlâ yargı dokunulmazlığından faydalanıyor. Kültürel
haklar konusunda uygulama istikrarsız. Kürtçe mahallî yayınlara
hâlâ müsaade edilmedi, Kürtçe dil kursları kapandı ve siyasetçiler
bazen Kürtçe kullandıkları için mahkûm oluyor. Türkiye, azınlık ve
kültürel haklara yönelik hal dar bir yaklaşım sürdürüyor.
Güneydoğu'nun iktisadi, kültürel ve sosyal kalkınması konusunda
genel bir mutabakat olmasına rağmen somut olarak az icraat yapıldı.
Bölgede PKK şiddetinin artması üzerine asayiş durumu da kötüleşti.
2002'den bu yana Türkiye ve Yunanistan 31 defa görüşmelerine rağmen
Ege sorunlarına hâlâ kapsamlı bir çözüm üretilemedi.”
Rapordaki önemli konu başlıkları şöyle:
Türkiye-AB ilişkileri 3 Ekim'den sonra yeni bir safhaya
girmiştir.
Sivil toplum diyaloğuna özel önem atfedilecek; zira Türkiye'de
yaygın yanlış anlamalar var. Bunun için 2006'da 40 milyon Euro
ayrılacak.
Ombudsmanlık makamı hâlâ kurulmadı.
Gümrük Birliği ile ilgili sorunlar devam ediyor. Türk tarafının
henüz yerine getirmediği taahhütler var.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü: Yüzde 10 barajı konusunda herhangi
bir değişiklik yapılmadı. Cumhurbaşkanı Sezer, Ekim 2004'ten beri
13 defa kanun taslaklarını Meclis'e geri gönderdi, bazılarının
iptali için de 8 defa Anayasa Mahkemesi'ne müracaat etti.
Başbakanlık sözcülüğü makamı ihdas edildi. Hükümetin yaptığı 2340
atamadan 306'sı Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmadı.
Kamu İdaresi: Bölgesel ve mahalli seviyede bazı ilerlemeler
olmasına rağmen kapsamlı bir reform sürecini sürdürmede sıkıntılar
yaşanıyor. Bölük pörçük bir yaklaşım gözleniyor. Cumhurbaşkanı
reform sürecinin belkemiği olması beklenen Kamu İdare Reformu
Kanunu'nu iptal ettirdi. Kanunların aynı zamanda tekrar yazılıyor
olması hükümet için ciddi zorluklar üretiyor. Sağlıklı uygulama
için tüzük ve yönetmeliklerin bir an önce çıkarılması
gerekiyor.
Asker, hükümetin izniyle konuşmalı
Asker-sivil ilişkileri: Asker-sivil ilişkilerinin AB standartlarına
gelmesi için geçen yıl da bazı değişiklikler yapıldı. MGK'nın
görev, fonksiyon ve teşekkülü ile ilgili geçen yıl yapılan
değişiklikler uygulanmaya başladı. Savunma bütçesi 6,985 milyar
Euro'dan 8,198 milyar Euro'ya çıktı. Bütçedeki pay 2005'te yüzde
6,7'den yüzde 7,2'ye çıktı. Ancak yüzde 9,7 pay ile eğitim ikinci
yılda da savunma bütçesini geçti. Aralık 2003'te yapılan savunma
bütçesine yönelik kanun değişikliği Ocak 2005'te yürürlüğe girdi.
Bu kanun, askeri ve savunma bütçelerinin şeffaflığını artırma
potansiyeline sahip. Ancak yönetmeliklerin kabulü ile Meclis askerî
harcamaları tam denetlemeye yetkili kılınmalı. Yapılan
değişikliklere rağmen yönetmelikler çıkmadığı için Sayıştay,
Anayasa'nın 160. maddesine göre hâlâ askerî harcamaları tam olarak
denetleyemiyor. TSK'ya geniş yetkiler veren iç tüzük
değiştirilmedi. MGK Kanunu'nun 2a maddesi, yoruma bağlı olarak,
hemen hemen her alanı kapsayabilir. Genelkurmay Askerî Mahkemesi
eski generallere yönelik yolsuzluk davaları açtı. Sivilleri
yargılamaya imkan sağlayan Askerî Ceza Mahkemeleri Kanunu'nda
herhangi bir değişiklik yapılmadı. İçişleri Bakanlığı'nın, vali ve
kaymakamların iç güvenlikte tam kontrol sahibi olabilmeleri için
jandarma üzerindeki kontrolü güçlendirilmeli.
Silahlı kuvvetler: TSK hâlâ önemli siyasi güce sahip. MGK'nın
askerî üyeleri ve TSK'nın kıdemli üyeleri iç ve dış politikaya
ilişkin görüşlerini açıklamaya devam ediyor. Bu açıklamalar daha
çok Irak, Kıbrıs, terörizm, laiklik ilkesi ve Türkiye-AB
ilişkilerine yönelik. Kasım 2004'te Genelkurmay ikinci başkanı,
geçen yılın ilerleme raporuna ilişkin çok geniş açıklamalar yaptı.
Eğitim-Sen'e ilişkin dava Genelkurmay'ın baskısıyla yapıldı.
2002'den bu yana Türkiye, asker-sivil ilişkileri konusunda önemli
reformlar yaptı. Türkiye'nin yapılan reformları güçlendirmesi ve
reformları sürdürmesi önemli. Türkiye, üye ülkelerdeki gibi
güvenlik işlerinde şeffaflığı artıracak adımlar atmalı. Özellikle
de askerlerin yaptığı açıklamalar sadece askerî, savunma ve
güvenlik konuları ile ilgili olmalı ve hükümetin izni çerçevesinde
yapılmalı.
Yargı: Yapılan reformlara rağmen ifade hürriyeti ile ilgili
maddelere yönelik endişeler sürüyor. Türk yargısının bağımsızlığı
Anayasa garantisi altında olmakla birlikte bazı anayasal
düzenlemeler ile zedeleniyor. Türkiye özellikle Hakimler Savcılar
Yüksek Kurulu ve yeni hakim ve savcıların atanmaları konusunda
yargı bağımsızlığını temin etmeli.
Yolsuzlukla mücadele: Yolsuzlukla mücadelede bazı ilerlemeler
sağlanmasına rağmen, yolsuzluk Türkiye'de hâlâ ciddi sorun. Siyasi
partilerin finansmanı ve denetlenmesi konusunda spesifik bir hukukî
düzenleme yok. Bu konuda Sayıştay'ın denetim rolü artırılmalı.
Meclis dokunulmazlığı yolsuzluk konusunda önemli bir sorun olarak
görünüyor. Yoğun tartışmalara rağmen bu konuda herhangi bir
ilerleme sağlanamadı. Siyasi partilerin finansmanının
şeffaflaştırılması konusunda da bir ilerleme sağlanamadı.
İnsan hakları ve azınlıkların korunması: AİHM'nin Öcalan'a ilişkin
verdiği kararının Türk yetkilileri tarafından nasıl uygulanacağı
hâlâ netleşmedi. İnsan haklarının güçlendirilmesi konusunda
geçtiğimiz sürede kurumsal çerçevede herhangi bir değişiklik
yapılmadı. Reform İzleme Komitesi, Meclis İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu, İnsan Hakları Başkanlığı gibi kuruluşlar önemli
icraatlar yapsa da bu kuruluşların kapasitelerinin artırılması ve
güçlendirilmesine acil ihtiyaç var.
Pamuk ve Hrant Dink davalarına atıf
Sivil ve siyasi haklar: İşkence ve kötü muamele vakaları hâlâ
bildirilmekle birlikte vakaların azaltmakta olduğu gözleniyor.
Güneydoğu'da kötüleşen durum çerçevesinde yargısız infaz vaka
iddiaları arttı. Kasım 2004'te bir baba ve 12 yaşındaki oğlu
Kızıltepe'de öldürüldü. İfade hürriyetine ilişkin mahkumiyetler
giderek azalıyor. Ancak yeni TCK'nın bazı maddeleri çerçevesinde
hâlâ bazı vakalara rastlanıyor. 125 ve 305. maddede olumlu
değişikliklere rağmen ifade hürriyetine ilişkin bazı eski maddelere
yeni TCK'da dokunulmadı. Bu maddeler geniş şekilde
yorumlanabildikleri için ifade hürriyetini tehdit ediyor. 301.
madde değiştirilmesine rağmen hâlâ mahkûmiyet kararları için
kullanılabiliyor. Orhan Pamuk'a 301. maddeden dava açıldı. Nisan
2005'te Sütçüler Kaymakamı, Pamuk'un kitaplarının yok edilmesini
emretti; ancak bu emir yerine getirilmedi. Ekim 2005'te Agos
dergisinin editörü Hrant Dink 301. maddeden yargılandı ve 6 ay ceza
aldı, cezası tecil edildi. 301. maddeye ilişkin davalar bazı savcı
ve hakimlerin AİHS'nin 10. maddesine ters kararlar alabileceği
endişesini artırmıştır. Kanun dar çerçevede yorumlanmaya devam
ederse ifade hürriyetinin temin edilmesi için değiştirilmesi
gerekebilir. Ermeni konferansı iki kere ertelenmesi rağmen Başbakan
ve hükümet desteği ile yapılması önemli bir adım.
Din hürriyeti: Bu konuda hem yasama hem de uygulamada Ekim 2004'ten
bu yana çok az ilerleme sağlandı. Bazı ilerlemelere rağmen dinî
cemaatlerin tüzel kişilikler olarak faaliyetleri mümkün değil.
İcraatta gayrimüslimler önemli sorunlarla karşı karşıya. Bunlar;
hâlâ tüzel kişilikleri yok, mülkiyet hakları kısıtlı, vakıflarının
yönetimine müdahaleler oluyor ve ruhban sınıfına eğitim
verilemiyor. Aleviler ise ibadet yeri, devlet kurumlarında temsil,
mecburi din eğitimi konularında sıkıntılar yaşıyor.
Kıbrıs: Türkiye ile Kıbrıs arasında bazı doğrudan temaslar başladı.
Türkiye, 29 Temmuz'da Ek Protokol'ü imzaladı ve Kıbrıs'ı
tanımadığına dair bir beyan yayımladı. 21 Eylül'de AB karşı bir
deklarasyon yayımlayarak Türkiye'nin deklarasyonunun hukukî bir
geçerliliği olmadığını duyurdu. Türkiye, Kıbrıs'ın bazı
milletlerarası kurumlara üyeliğini veto etmeye devam ediyor.
Kaynak: Zaman
Haber:Selçuk Gültaşlı