A pe epimiz Çingeneyiz! Epten!
Abone olTürk olmak peşinen ne utanılacak ne de iftihar edilecek bir şey. Aynen Çingene olmak gibi... Öyleyse...
Zaman Gazetesi'nin usta yazarlarından Ahmet Turan Hakan'ın Türk
olmanın ne utanılıcak ne de övünülecek bir şey olduğundan hareketle
sözü 'e getirdi ve A pe epimiz Çingeneyiz dedi...
İşte muhafazakar bir entelektüelin gözüyle Çingene olmak:
- Biyolojik evrim teorisinin sahihliği hakkında fikir
yürütmeyeceğim fakat zihnî evrim, daha doğrusu tekâmülün
gerekliliği hakkında hiç tereddüt etmiyorum. Biz insan soyu,
tabiatımızda yerleşik duran (verili) kötülüklere karşı tekâmül
geçirmek zorundayız.
Bazıları buna eğitim diyorlar, eğitim kavramı beni kesmiyor; şuna
"kemâlât" desek daha doğru olur. Eğitim, -tâbiri hoş görünüz-
harddiske kaydettiğimiz şeylerdir, kemâlât ise işlemcinin
niteliğini ve veri işleme kalitesini imâ eder.
Benim anladığım şekliyle İslâm (Ed-Dîn), tabiatımızda yerleşik
duran kötülükleri ezip aşmamızı, kötülükten iyiliğe terfî etmemizi,
tekâmülümüzü esas tutar. İslâm, insanın kalitesini, niteliğini
yükseltir; niceliğe yüklediğimiz onca mânâ ve eylem (ibâdet,
muamelât); niteliğimizi, yani insan olma vasfımızı yükseltmek
içindir.
Irkçı temayüller, temellük hırsı, bozgunculuk, müzevirlik,
yalancılık tabiatımızdaki yerleşik kötülüklerden ve biz onları
aşabildiğimiz kadarıyla Müslüman olabiliyor veya yarı yollarda
kalıp gidiyoruz. Kâmil olmak sadece Müslümanların değil, herkesin
erdem vazifesi; sadece Müslüman'a tanınmış bir imtiyaz değil.
Dinlerin va'zettiği ahlâk, neticede tabiatındaki vahşinin
haykırışına kulak tıkayan, kendi tabiatını aşıp ehlîleştiren insanı
yüceltmeyi hedefliyor.
Size bir tekerlemeden bahsedeceğim; bunu bana okulda öğretmediler,
sokakta, mahallede duydum; şöyleydi: "Çingene cik cik/ Torbası
güççük/ Bir dilim ekmek/ Kapı kapı gezmek". Her tekerleme gibi bir
de basit nağmeyle söyleniyor.
Hani hep deriz ya, "Bizim kültürümüzde ırkçı saplantılar yoktur
vesaire" diye; galiba kendimizi kandırıyoruz: Türkçe'de Arap
kelimesinin, Kürt kelimesinin, Rum, Ermeni, Kızılbaş gibi
kelimelerin mânâlarını kötülüğün acı rengine boyanarak
tüketildiğine dair bir hayli örnek gösterebilirim. Başka dillerde,
başka kültürlerde de böyle ırkçı eğilimler vardır, olabilir; doğru
olan bu kötülük eğilimleriyle mücadele etmek ve vahşet katından
insan katına yükselmektir. Yükselmek, yani adam olmak.
İnsan katına çıkınca aslımızı-neslimizi inkâr etmeniz gerekmiyor
fakat, aslen "ne idüğünüzü" üstünlük alâmeti gibi, faikiyyet
nişânesi bir bayrak gibi elâlemin alnının çatına çatına
dalgalandırmanız da gerekmiyor.
Türk olmak ne peşinen iftihar edilecek, ne de utanılacak bir sıfat;
aynen Çingene olmak gibi. Bir Türk, bir Çingene, bir Kürt veya bir
Rum, yapıp ettikleriyle, daha doğrusu insan olmak katına yükselmek
için gösterdiği emekle, alın teriyle değerlendirilebilir ancak.
Ve bu ülkede saçmalamak sadece Türklerin inhisarında değil;
herkesin saçmalama, dolayısıyla sırf saçmaladığından ötürü
eleştirilme, ayıplanma istihkakı var. İçimizden bazıları,
kendilerince bıçak kemiğe dayanınca, "Defol Çingene.., sen sus bir
kere Alevi.., zaten Ermeni dölü değil misin?.." yollu iltihap
kusuyorlar ortalığa. Bu sözlerin çirkinliği şurada; sanki o âna
kadar âlicenablığından ötürü farklıların varlığına tahammül etmiş
de...
Aramıza karışmış bölücüleri kolay teşhis eder, çabucak ayıklarız
fakat sıradan, mâsum insanların zihnine pek tabii bir kanaatmiş
gibi yer tutmuş o kötü değer hükümleriyle mücadele etmek lâzım.
Faşizmi toplumların başına belâ eden şey, sıradan insanların tabii
düşüncesiymiş gibi yaygın, tehlikesiz bir sûrete bürünebilmesidir.
Faşizmin kâbusu ne idüğü düşünülmeden benimsenen orta malı
hükümlere sinebildiği zaman açığa çıkıyor.
Selendilili mâkul insanlar; içinizden pek azı bu işe karışmış
olabilir ama bu ayıba sessiz kalmayınız; kalmayalım; komşularınıza
sahip çıkınız. O yüzden diyorum ki, -yaraya tuz basar gibi-, "A be
epimiz Çingeneyiz epten!"