28 Şubat medyanın mı ürünü?
Abone ol28 Şubat sürecinde dönemin İçişleri müsteşarı Ünüsan yaşanılan o süreci anlatıyor
Postmodern darbe' olarak isimlendirilen 28 Şubat'la ilgili her
gün yeni bilgiler ortaya çıkıyor. Son açıklama dönemin İçişleri
Bakanlığı Müsteşarı Teoman Ünüsan'dan geldi. Refahyol hükümetinde
askerlerle irtibat kuran kilit isimlerden biri olan Ünüsan, 28
Şubat'ın asıl müsebbibinin asker değil, medya ve sivil toplum
örgütleri olduğunu savunuyor.
Eski Müsteşar, “Ülkeyi darbe havasına medya
soktu.” ifadesini kullanıyor. Ünüsan'a göre ülkedeki güven
ortamı bazılarının hesabını bozuyor. Bu sebeple iktidarla askerin
karşı karşıya gelmesini körüklüyorlar. Ünüsan, Refahyol'un
yıkılmasından sonra irtica ile mücadele kılıfı altında büyük
yolsuzluklara imza atıldığını görünce generallere şöyle demiş:
“İktidarı öyle birine teslim ettiniz ki hem işi aldılar hem malı
götürdüler.” Eski Müsteşar, “Refahyol hükümeti yıkılmasa Türkiye
ekonomisi çoktan düzlüğe çıkmış olurdu.” iddiasında bulunuyor. 28
Şubat’tan sonra hortumlanan birçok banka batmış, devlet milyarlarca
dolar zarara uğramıştı.
Ünüsan, 8 Ağustos 1996-28 Temmuz 1997 tarihleri arasında İçişleri
Bakanlığı müsteşarlığı yaptı. Kadir Sarmusak olayında İçişleri
Bakanı Meral Akşener’e kızan komutanlar görüşlerini Ünüsan
vasıtasıyla iletti. Bir komutanın Ünüsan’a Akşener
hakkında, “Söyle o kadına, ileri geri konuşmasın.
Gelirsek yağlı kazığa oturturuz.” demesi
tartışmalara yol açmıştı.
Hiçbir dönemde irtica tehdidinin olmadığını anlatan Ünüsan, 28
Şubat sürecindeki ‘yaygaraları’ şöyle yorumluyor: “Ben Refah
Partisi’ni hiç desteklemedim. Ama o dönemde ekonomi toparlanıyordu.
Gelenler rezil etti. Başbakanlık Takip Kurulu kuruldu. Sorarım size
bu ülkede bilinmeyen bir şeyin olması mümkün mü? Neyi takip
ettireceksin? Kurban derileri bile irtica kavramının içindeydi.
Camide dümbelek çalan Aczimendilere de irtica dediler. Aslında
onları muhafaza etmek lazım. Hokkabazlık etmek istiyorsa bize
ne?”
Ünüsan’a göre, sürecin asıl müsebbibi demokrasiye sahip çıkmayan
siyasi partiler ve medya. Parti liderlerinin, iktidarın asker
zoruyla düşürülmesi için çaba sarf ettiğini savunan Ünüsan, şöyle
devam ediyor: “Liderler, askerlere ‘İrtica ile mücadele, hükümeti
yıkıp yıkmamak bizim işimiz. MGK ile bu işlerin dalgalandırılmasına
karşıyız.’ diyemedi.
Basın, iktidar ve askerin karşı karşıya gelmesini körüklüyor.
Aydınım diye geçinenler, ‘Asker daha neyi bekliyor?’ diye söze
başlıyor.” Komutanlarla yakın ilişkisi olduğunu vurgulayan Ünüsan,
askerlerin darbeyi düşünmediklerine yüzde yüz emin olduğunu
söylüyor. Ancak medyanın bilinçli olarak ülkeyi darbe
havasına soktuğunu kaydediyor. Ünüsan, şöyle konuşuyor:
“İktidarı, irtica ile mücadele edeceğiz diye
kaptılar. Ben bunu komutanlara da söyledim: İktidarı öyle
birine verdiniz ki, hem işi aldılar, hem yapmadılar, hem de malı
götürdüler.”
Ünüsan, 28 Şubat 1997’de gerçekleştirilen tarihi MGK toplantısının
ertesinde Ankara’daki Çıkrıkçılar Yokuşu’nda bir kafeteryaya oturup
türban takanları izlemiş. İzlenimlerini şöyle anlatıyor: “Bizim
yaşadığımız muhitte türbanlı yoktu. Öğlen vakti oturdum gözledim.
Ve şunu anladım: Türban modernliğe bir adım. Nesil
değiştikçe bunlar da kendi içinde modernleşiyor. Bunlar
korkulacak şey değil. Bunları zaten kanunla engelleyemezsiniz. Ben
o süreçte yetkililere söyledim. Kapanmayı önlemenin birinci yolu
açılmayı önlemektir. TV’lere çıkarmayın göbeğini bacağını açanları.
Eşi türbanlı olan arkadaşlarım var. Eşleri birinci sınıf
Atatürkçü.”
Refahyol’dan sonra kurulan hükümeti Türkbank ihalesi
bitirdi
24 Aralık 1995’teki seçimlerde, hiçbir parti tek başına hükümet
kuracak çoğunluğu elde edemedi. 96 yılı, hükümet kurmaya yönelik
nabız yoklamaları ile başladı. ‘Asker ve mesaj’ kavramları süreç
öncesi ilk defa bu sırada medyaya yansıdı. ANAP lideri Mesut
Yılmaz’ın RP ile koalisyon kurmaktan son anda vazgeçmesi askerlerin
Mustafa Kalemli aracılığıyla mesaj göndermesine bağlandı.
Ardından Çiller ve Yılmaz ortak bir hükümete imza attı. 3 Mart
96’da zoraki kurulan Anayol kısa bir süre sonra yıkıldı. Refahyol,
8 Temmuz 1996’da güvenoyu aldı. Ancak henüz bir ay dolmadan irtica
haberleri medyaya yansıdı. Süreç boyunca da devam etti.
Genelkurmay’ın ışıklarının takip edildiği yönündeki haberler;
köşeyazılarında verilen darbe tarihleri Refahyol’da yeni arayışlara
yol açtı. Plana göre Erbakan ve Çiller yer değiştirecekti. Çoğunluk
sağlandığı için Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in görevi Çiller’e
vermesine kesin gözüyle bakılıyordu. Koalisyon, 18 Haziran 97’de
sona erdi. Ancak, beklenen olmadı. Görev ANAP lideri Yılmaz’a
verildi. DSP lideri Ecevit hükümete başbakan yardımcısı olarak
girdi. CHP 49 vekiliyle destekledi. DTP de hükümete girdi. Anasol-D
hükümetinin sonunu ise Türkbank ihalesindeki iddialar
hazırladı.
Kaynak:www.zaman.com.tr