17 yıllık mahkeme sonuçlandı Trabya'daki yalı Ruslara kaldı!
Abone ol1868'de Rus elçilik çalışanı tarafından alınan ve Osmanlı'dan günümüze Rusya'nın temsilcilik binası olarak kullanılan Tarabya'daki yaklaşık 200 yıllık yalıyla ilgili 17 yıldır süren miras davası sonuçlandı Hazine, Vakıflar, Rusya ve yasal vârislerden oluşan 4 taraflı davada mahkeme, değeri 1.5 milyarı bulan yalı ve içinde bulunduğu 10 dönümlük arazinin, Rus elçilik çalışanının mirasçılarına verilmesine hükmetti.
İstanbul Boğazı'nın en gözde noktalarından Tarabya sahilinde
bulunan yaklaşık 10 dönümlük arazi ve üzerindeki yalıya ilişkin 17
yıldır süren dava sonuçlandı. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e, Çarlık
Rusya'dan Sovyetler Birliği'ne ve oradan Rusya Federasyonu'na kadar
uzanan bu mülkiyet hikâyesinde mahkeme, yaklaşık 200 yıllık
taşınmazla ilgili belgeleri, fermanları, diplomatik yazışmaları ve
uluslararası hukuku birlikte değerlendirerek hem Türk hukuk tarihi
hem de Boğaz'ın hikâyesine damga vuracak bir karara imza attı.
Sabah'ta yer alan habere göre Hazine, Vakıflar, Rusya ve yasal vârislerden oluşan 4 taraflı davayı sonuçlandıran mahkeme, taşınmazın 19. yüzyıldaki sahibi Nikola İsveçin'in mirasçıları lehine karar verdi. Maddi değeri 1.5 milyarın üzerinde olduğu belirtilen araziyle ilgili Hazine, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Rusya'nın talepleri kabul edilmedi.
400 BİN KURUŞA ALDI
Tarabya'daki 10 dönümlük arazinin hikâyesi, 19. yüzyıl
ortalarında Osmanlı tahtında Sultan I. Abdülmecid'in bulunduğu
dönemde başladı. Fransız Sefareti'nde (elçilik) tercümanlık yapan
ve aynı zamanda avukat olan Mösyö Leon Auguste Landevosin'in eşi
Madam Yakome'nin kızı Heme Landevoisin, 1841'de yalıyı Rum asıllı
Hristaki Efendi'den satın aldı. Tanzimat ve Islahat Fermanı'yla
Osmanlı Devleti'nin Batı'ya yöneldiği, yabancıların İstanbul
Boğazı'nda gayrimenkul edinmeye başladığı dönemde söz konusu yalı
Fransız bir ailenin eline geçti. Landevoisin Ailesi, Fransa'ya
dönmeden önce, 1868'de yalıyı Rus elçilik çalışanı Nikola İsveçin'e
(Nikolai Ivanovitch Swetchine) 400 bin kuruş bedelle sattı. Nikola
İsveçin, İstanbul'da Sultan II. Abdülhamid döneminde 6 Haziran
1903'te vefat etti. Cenazesi yakınları tarafından Fransa'ya
götürülerek Nice şehrindeki Caucade Mezarlığı'na defnedildi. Ancak
ilginç bir şekilde İsveçin'in ölümü kayıtlara "Mirasçı bırakmadan
öldü" şeklinde not edildi.
FERMANLA KİRALANDI
Nikola'nın ölümünden sonra taşınmaz, Padişah V. Mehmed Reşad'ın uygun görmesine ilişkin ferman ve Evkaf Mahkemesi kararıyla Rus Çarlığı'na kiralandı. Böylece mülk, bir dönem Rus Sefareti'nin evli memurları için lojman ve misafirhane olarak kullanıldı. Ancak mahkeme kararında özellikle vurgulandığı üzere, taşınmaz hiçbir dönemde doğrudan Rusya'ya tescil edilmedi.
Yalnızca bir dönem temsilcilik olarak tahsis edildi. 1917'de Çarlık Rusya'sının şubat ve ekim devrimleriyle yıkılması, ardından 1922'de SSCB'nin kurulması ve 1991'de dağılmasıyla Rusya Federasyonu'nun ortaya çıkması, taşınmazın statüsünü de karmaşık hale getirdi. 1950 yılında yapılan kadastro tespitinde taşınmaz, eski tapu maliki Nikola İsveçin adına kaydedildi ve kayıt kesinleşti.
Nikola İsveçin'in iki oğlundan biri olan Ivan Nikolaevitch, Fransa'da generalliğe kadar yükselmiş bir askerdi.
2004'TE BAŞLAYAN HUKUK SAVAŞI
2004'te Hazine, Nikola'nın mirasçısız öldüğü gerekçesiyle taşınmazın devlete geçmesi için tapu iptali ve tescil davası açtı. Vakıflar Genel Müdürlüğü de taşınmaz üzerinde Sultan Bayezid Vakfı'na ait bir şerh bulunduğunu ileri sürerek mülkiyetin kendisine ait olduğunu savundu.