“Artık ne zulmün kucağında boyun büken güllerimi diriltecek
merhamet yağmurum, ne yürek yangınımdan arta kalan küllerimi
savuracak rüzgârım var ne de rüzgâra pervane olacak
kanatlarım…”
Yukarıdaki giriş cümlesini Türkiye’nin uzun süreden beri devam
eden şahsiyet fotoğrafı! olarak gördükleri durumunun devam etmesini
arzuladıkları için dile getirdim.
Türkiye’den geçmiş zamanda olduğu gibi yine aynı şekilde boynu
bükük bir şekilde bunu dile getirmesini bekledir. Pes edeceğini
düşünerek…!
Dayatmalara ve zorbalıklara boyun eğmemeye ant içmişken ve her
ne olursa olsun, Türkiye’nin ışıltısını söndürmemek üzere ter döken
bu aziz millet, aynı zamanda bu ışığın nurundan yıkanmak için de
yarınlarını inşa etmeye hazır biiznillah.
Sadece Türkiye’nin aziz milleti değil İslam coğrafyası dualarla
bekleyiş içerisinde;
“Bir rüzgâr, bir yağmur bekliyoruz senden. Adı merhamet,
şefkat olan bir yağmur bekliyor yüreğimiz. Hiçbir şeyi
beklemediğimiz, hiçbir şeyi ümit etmediğimiz kadar bir yağmur
bekliyoruz
sevgili Türkiye senden”
diyenler var…
Pes etmemizi isteyenler, iğrenç salyalarını akıtırken
bile biliyorlar ki yaksalar-yıksalar, yolsalar dahi kartal, kartal
olarak yaşayacak…
Salyaları eşliğinde, en azından, ateşin harını üfleyerek
yangınlar üçgeninde, uçmayı unutmuş ya da kanatları yaralanmış
kartal halinde görmeyi arzuladıkları için neredeyse bütün Avrupa
gerçek kimliğini göstermeye başladı.
Ama gördüler ki; Türkiye’nin kanadı yolunsa dahi düşen
her bir tüyünden yeni bir vatan doğuyor..
Korktular palazlanmamızdan, görmezden geldiler köklerimizi
içimizdekilerle beraber.
Özellikle içimizdekilerin idrak edemedikleri önemli şey;
Türkiye’nin kökleri ezele bağlanmış bir aşkın hamuruydu.
Allah’ın her daim doğrunun yanında olduğunu unuttular,
merhametin ve şefkatin sonsuzluk sahibi, kanatlarımıza güç veriyor
haberleri yok…
Türkiye 17 Nisan itibari ile yeni baştan insanlığın göğünde,
özgür ve korkusuzca uçarak korkular salacak canımıza kast edenlerin
yüreğine…
“Her şey seninle güzel” diyen yürekler var, üzerimizde
tepişenlere inat.
Sevmek ve sevilmek; avuç içleri semaya dönük Sultanlar
Sultanından istemektir.
Bu sevgi ki Türkiye’yi sevenleriyle göğe doğru kanatlanmaya
götüren basamağın ilkidir.
Cihanın kapısını çalan Türkiye kalbinin ritmini
duyanlara sesleniyor; “Yeniden, güçlü kanatlarımın
üzerindeki merhamete sığındığınızı ve keskin bakışımın altındaki
şefkate yaslandığınızı görür gibiyim.”
Millet aşkı ile birleşmenin beraberinde gür seda ile hayata
Bismillah diyerek cihana selam vermeye hazırlanıyor 17 Nisan sabahı
Türkiye…
Besmelenin şefaatine sığınarak güne ve geleceğe
Bismillah diyecek!
Şerre meyilli olanları silkeleyerek üzerimizden, ışığımızın
nurunu, şefkat ve merhametimizi bekleyenlere yansıtmak için.
İştahları kabarmış, ağızları salyalı, yere düşmemizi
bekleyenlere yırtıcı pençelerimizle can damarlarını kesmek
için…
Türkiye yenidünya düzeninin
baş aktörü olarak İslam’ın sancaktarlığını yapmaya
hazırlanıyor.