14 yaşındaki kızı hamile kaldı annesi ise...
Abone olSinop’ta, 14 yaşındaki D.M.Y. adlı kız çocuğu 17 yaşındaki sevgilisi H.G. ile birlikte olup hamile kaldı.
Savcılık, erkek çocuğun evlerinde kalmasına müsaade ettiği için
kızın annesi S.Ç.’ye, “bakım gözetim yükümlülüğünü ihlal
ettiği, meydana gelen ilişki açısından kasti sorumluluğunun
olduğu” iddiasıyla dava açtı.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre; Hamile kalan kız yurda
konurken, ‘ablasının yaşadığı hatayı tekrarlayabileceği ve
psikolojisinin bozulacağı’ gerekçesiyle kız kardeşi hakkında da
koruma kararı çıkarıldı. Bunun üzerine anne S.Ç. küçük kızını alıp
bir başka şehre kaçtı. Anne S.Ç., “Çocuğumu istismar eden
H.G.’nin de kız kardeşleri var. O kötü örnek olmuyor mu? Onun
kardeşleri koruma altına alınmıyor da neden benim küçük kızım
alınmak isteniyor?” diye soruyor.
Sinop’ta ikamet eden S.Ç. adlı 41 yaşındaki kadın , bir süre önce
eşinden ayrılıp iki kızıyla yaşamaya başladı. S.Ç.’nin 14 yaşındaki
kızı D.M.Y., iddiaya göre, bir gün annesine gelerek, H.G. adlı
çocukla sevgili olduklarını söyledi. Anne S.Ç. de kızının "Bizde
kalsın" baskılarına dayanamayarak, ayrı odada uyumak kaydıyla
H.G.’nin zaman zaman gelip kendi evlerine kalmasına izin verdi.
S.G.’nin ve kızının anlatımına göre H.G., ayrı bir odada tek başına
kalmaktaydı. Fakat 2014’ün ekim ayında iki çocuk yakınlaştı ve
annenin evde olmadığı bir gün cinsel ilişkiye girdi. Bu ilişkinin
ardından D.M.Y. hamile kaldı. D.M.Y. de çaresiz kalıp hamileliğini
annesine söyledi. Anne S.Ç. sinirlenerek, "H.G.’yi
öldüreceğim" dedi. Korkan H.G. karakola giderek, şikayetçi
oldu.
Bunun üzerine anne S.Ç. hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 103. maddesi
gereğince "çocuğun cinsel istismarı" suçundan sekiz yıldan on beş
yıla, TCK’nın 106. maddesine göre “tehdit” suçundan da altı aydan
iki yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sinop Cumhuriyet
Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, “Annenin 17
yaşında olan H. ile 14-15 yaş aralığında olan kızının aynı evde,
aynı odada kalmalarına müsaade etmesinin hayatın olağan akışına
aykırı olduğu, kızı üzerindeki bakım ve gözetim yükümlülüğünü ihlal
ettiği, meydana gelen ilişki açısından kasti sorumluluğunun
olduğu” belirtildi.
Bu arada, 17 yaşındaki H.G., geçen 15 Şubat’ta cezaevine kondu.
Kısa süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.
D.M.Y. adlı kız çocuğu ise koruma altına alınıp Samsun’da devlet
yurduna yerleştirildi. Savcılık, “İsterse çocuk
doğurabilir” diyerek, gebeliği sonlandırma izni vermeyince
kürtaj ihtimali de ortadan kalktı. Savcılık ayrıca, S.Ç.’nin diğer
kızı A.Y. için de koruma kararı aldırdı. Anne S.Ç. de küçük kızını
alıp bir başka şehre kaçtı. Küçük kız, polis tarafından
yakalanacağı gerekçesiyle halen okula gidemiyor. S.Ç., “Küçük
kızımı, ‘ablasının yaşadığı hatayı tekrarlayabileceği ve
psikolojisinin bozulacağı’ gerekçesiyle almak istiyorlar. Kızımı
vermeyeceğim. Çocuğumu istismar eden H.G.’nin de kız kardeşleri
var. O kötü örnek olmuyor mu? Onun kardeşleri koruma altına
alınmıyor da neden benim küçük kızım alınmak isteniyor?” diye
soruyor. Büyük kızının yedi aylık hamile olduğunu anlatan S.G.,
“Ben imza verdiğim takdirde evlenebiliyor. Fakat o imzayı
vermeyeceğim. Ben kızımı yanıma almak istiyorum” diyor. Hamileliğin
sonlandırılması için başvurduğu savcılığın, “15 yaşındaki bir çocuk
kendi inisiyatifiyle doğurabilir” dediğini savunan S.Ç., “15
yaşındaki çocuk doğurabiliyorsa neden hâlâ yurtta
tutuluyor?” diye konuşuyor.