“Savaşalım,” diye memleketin polisi ile savaşanlara ne
diyeceğimi şaşırıyorum.
Daha doğrusu söyleyecek çok lafım var ama
değmez.
Ne onlara, ne de onlara bu imkânı verenlere…
O yüzden susuyorum.
Susuyor ve önce memleketimin haline sonra da insanız diye gezen
müsveddeleri adam yerine koyanlara üzülüyorum.
Ve tabi onlardan medet umanlara…
Elbette vicdanı olan herkes gibi ben de Ortadoğu da ve tabi ki
sınırlarımızda yaşananlara üzülüyorum.
Nedenlerini, nasıllarını tartışacak hiç değilim.
Yalan dolanlarla menfaatlerini gözeterek tartışanlar zaten
birbirleri ile yarışıyorlar.
Onlara inananlar da malum…
Susmak en iyisi yani…
Yoksa ne Allah’ın verdiği canı Allah alır inancını unutan ve
başı secdeden kelle kesmek için kalkanlara, ne de hoşgörü dini olan
dinimizi kullanarak kan akıtan ya da akıtmaya niyetlenenlere
sözüm tükenmez elbet.
Hele şu savaşalım diye meydanlara toplanıp, ortalığı
karıştıranlara kitap yazsam yetmez.
Hem değmez hem de yetmez…
Bu memleketi bölmek için el kadar bebeklere yüzlerce kurşun
sıkanlardan zaten farklı bir şey beklemek saflığın
daniskasıdır.
Onların yüzsüzlüklerinin, bölmeye çalıştıkları memleketten
yardım isteyecek kadar arsızlıklarının ortaya çıkması az biraz
sevindiriyor sadece.
Gözüne sokulmadıkça gerçeği görmeyen akıl gözü 100
numara hipermetroplar belki görür diye…
Hani belki o kendi akılları ile değil de başka akıllara
yalakalık uğruna ahkâm kesenlerin dilleri çözülür de “yeter be!”
derler diye…
“Madem savaşa bu kadar heveslisiniz, o zaman siz gidin,” demeye
getirirler diye…
Diğer yazı ve şiirlerimi takip etmek isteyenler için Facebook
sayfam;
Eklemek isteyenler için Twitter adresim;
Instagram adresim;