“İnsan” kelimesi Kur’ân-ı Kerim’de doksan defa zikredilen bir
isimdir.
Birbirleriyle yakınlık ve ünsiyet kurdukları için “üns”
kelimesinden türetilmiştir. Bu açıdan toplum hayatından uzak
yaşayacak bir özellik taşır.
Bu kelimenin bir başka kökü ise “nisyan”dır.
Nisyan, yani unutkanlık, insanların ataları olan Hz. Âdem’den
(a.s.m.) miras kalan bir özelliktir.
“Biz Âdem’den ahit almıştık, ancak o unuttu ve biz onda bir azim
bulmadık.” (Tâ hâ Sûresi/20:115)
Allah Kur’an’da insanın yaratılışının mucizevî bir biçimde
olduğunu haber verir.
İlk insan, Allah’ın çamuru şekillendirip insan bedeni haline
getirmesi ve ardından bu bedene ruh üflemesiyle yaratılmıştır:
Hani Rabbin meleklere: “Gerçekten ben, çamurdan bir beşer
yaratacağım” demişti. “Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan
üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın.” (Sâd
Sûresi/38: 71-72)
Birçok ayette insanın, ibret almak için, bizzat kendi
yaratılışına dönüp bakması öğütlenir. İnsanın nasıl var olduğu, var
olurken hangi aşamalardan geçtiği detaylı olarak tarif edilir.
İnsan İlahi özüyle evrenin hem çekirdeği hem
meyvesidir.
İnsan maddesiyle topraktan, ruhuyla yaratıcı Ruh’tan
gelmektedir. İnsan bu dünyada bir çekirdek olan özünü İlahi
sevgiyle filizlendirmek durumundadır.
Bir bilgenin deyimiyle insan şunu
düşünmelidir: “Ten,
sana topraktan emanettir. Ben, (öz) sana kimden
emanettir.”
Bir başka bilgenin şu sözleri de düşünülmeye
değer: “Sen
sende olmak istersin Sende olan nerde olmak ister, bilir
misin?”
Ahengi bozmaya çalışan korsan eller ise bu hakikatin
yanında çok sönük kalır.
Dünyaya bakış ve dünyayı algılamada insanlar farklı farklı,
çeşit çeşit, tabaka tabaka…
Dünyada yaşayan insanları genel hatlarıyla iki tabaka başlığı
altında tasnif edebiliriz:
Birinci tabaka: Büyük ruhlar, kâmil kalpler,
müstakim akıllar, münevver idrakler, safi fıtratlar, hasbi ve
samimi gönüllerdir.
İkinci tabaka: Düzensiz kalpler, habis
ruhlar, dar kafalar, sefih, serseri, lakayt ve laubali
fıtratlardır.
Tarih boyunca birinciler, dünyayı bir tarla, bir kışla, bir
misafirhane olarak gördüler.
Onların ikliminde dünya bir han. İnsan da o handa kalan bir
yolcu.. yolcuya yolu gerek; asıl mekan, gerçek mekan gerek.
Allah günah işleme kabiliyeti olmayan meleklerle, hiç sorumlu
olmayan hayvanları yaratmıştır.
Bu iki varlıktan başka, hem melekleri geçecek kadar
mükemmel, hem de aklı olmayan hayvanlardan daha aşağı olacak kadar
kötü olma özelliğindeki insanı yaratmıştır.
İşte böyle bir varlığın hangi özellikleri taşıdığının
anlaşılması için şeytan yaratılmıştır.
İnsan denen varlığın iyi ve kötü huylarının birbirinden
ayrılması, iyi huylu Ebubekir (r.a) ile kötü ruhlu Ebu Cehil’in
anlaşılması için Allah şeytanı ateşten yaratmıştır.
Kendi yaratılışına dönüp baktığında 1 Mayıs işçi bayramı adı
altında gerçekleştirilen etkinliklerde gördüklerimiz sizce hangi
tabakaya girebilir?