BIST 11.190
DOLAR 42,57
EURO 49,58
ALTIN 5.736,74

“Abi, sakın değişme!”

Genç ve daima genç kalan okurların bir kısmı, bendenize “Yakında sen de değişirsin” diyorlar, “Eline biraz güç geçsin, başka biri olur çıkarsın.”

Genç ve daima genç kalan okurların bir kısmı, bendenize “Yakında sen de değişirsin” diyorlar, “Eline biraz güç geçsin, başka biri olur çıkarsın.”

Yani “Sen de çalarsın, ezersin, yalan söylersin” demek istiyorlar sanırım.

Bunları hiç kafaya takmıyorum.

Bir de “Aman abi, ileride sakın değişme” diyenler var.

Şimdi… “Değişirsin” diyenler de, “Değişme” diyenler de bir konuda hemfikir görünüyor: “İnançlı insanlar iktidar, makam, mevki, para… sahibi olunca bozuluyor.”

İki tarafın da düşüncesi bu.

Fakat ilk gruptakiler “Kesin, kaçarı yok” derken, ikinci gruptakiler hâlâ az da olsa umutlu…

***

Öncelikle şunu söyleyeyim: İnsan iki tür değişime uğrar:

1- İyiye gidersin, en azından savrulmazsın.

2- Yamulursun. Yani lüks bir ortamda, konforlu bir şekilde çürürsün.

Geleceği bilemem.

Fakat bugün, eskisi kadar saf değilim sanırım. Bununla övünmüyorum. Keşke olup biteni anlamayacak kadar saf olabilseydim.

Gelgelelim, öyle şiddetli bir bozulma yaşanıyor ki, bu fark etmemek imkansız.

***

Eskiden, gençken “Beğendiğim, imrendiğim hayranlık duyduğum" insanlar vardı.

Ben de onlar gibi olmak istiyordum.

Tertemiz, melek gibi, dindar, mütevazı, güçlü, nur yüzlü adamlar vardı.

Yazarlar, ilahiyatçılar, politikacılar, gazeteciler…

Onlar, bizim nazarımızda hakikaten “büyük adamlar”dı.

Fakat ne yazık ki zamanla, her biri başka bir kişiliğe büründüler.

Onları artık tanıyamıyorduk.

Yoksa… en başından yanlış mı tanımıştık?..

***

Ülkeye barış, dostluk, dürüstlük, huzur getirsin diye emeğimizi, zamanımızı, malımızı verdiğimiz partiler; iktidar olunca birden “… ama reel siyaset başka” demeye başladılar.

Savunduğu değerlerden bin bir bahaneyle vazgeçtiler.

Sadece partiler de değil, hizmet için kurduğumuz cemaatlerimiz de büyüdükçe başka bir hal aldılar.

Gazeteler değişti.

Televizyonlar değişti.

Vakıflar değişti…

Vaziyet öyle bir hal aldı ki “dava” diye bir şey kalmadı ortada.

Dikkat ediniz: Bir hedefe ulaşılmadı. Veya “davanın” yanlış olduğu anlaşıldı da insanlar vazgeçti, gibi bir durum yok ortada.

Herkes, hâlâ o davayı temsil ettiğini söylüyor!

Her türlü anormallik yine  “dava” adına yapılıyor.

Bizler de, bu “davanın” malulleri yani yaralıları olduk. Gazi olamadık fakat.

Pestilimiz çıktı, haşat olduk, hayal kırıklığına uğradık.

Gençliğimizi boşa harcadığımızı iyice anladığımızda, artık genç menç de değildik.

***

Peki iktidar insanı bozar mı gerçekten?

Nasıl oluyor da daha çocukluğundan itibaren “Aman makam çok tehlikeli, para insanı şaşırtır, güç sizi yoldan çıkarır…” diye dini öğretilerle büyüyenler ilk sınavda çakıyorlar?

Bana göre iktidar insanı bozmuyor ama gerçek kişiliklerinin ortaya çıkmasını sağlıyor.

Eğer bozsaydı Japonya’da da bozmaz mıydı? Ya da Almanya’da?

Mesela 700 Euro haksız kazanç iddiası üzerine istifa eden batılı devlet başkanlarını da bozması gerekmez mi?

Feribot kazası üzerine istifa etmek zorunda kalan Koreli bakanı niçin bozmadı?

Korumasız, eskortsuz gezen Danimarka başbakanı gördüm. O niye iktidarda güç sarhoşu olmuyor?

Görünen o ki bu tür bozulmalar sanki Müslüman ülkelere has. 

Sakın yanlış anlamayın Batılılarda benzer değişim, bozulma hiç olmuyor demiyorum.

Fakat iktidar, güç onlarda 100 kişiden 10 kişiyi yoldan çıkarıyorsa bizde 100 kişiden 95’ini azdırıyor.

Niçin peki?

Neden insanlar güce kavuştuklarında yoldan çıkıyorlar?

Niçin kurdukları TV’ler, gazeteler, partiler “günün şartları böyle gerektiriyor”  diyerek ilk fırsatta falso veriyor?

***

Çünkü sarığına, sakalına, ağdalı sözlerine, namazına, eşinin başörtüsüne, dilindeki hamasi sözcüklere göre insanlara değer veriyoruz.

Kur’an okuyan başbakan karşısında sevinçten nefesimiz kesiliyor, gözlerimiz doluyor.

“Allah” diyen adam bizim için çok kıymetli.

Liyakate bakmıyoruz. Hakkaniyet gözetmiyoruz. O adamın yetersizliğini, iş bilmezliğini, tembelliğini… hoş görüyoruz.

Onu “bizden” sayıyoruz.

Onunla aynı dili konuştuğumuzu sanıyoruz.

İdeolojik yakınlık hissi, bizi sersemletiyor.

Fakat o ideoloji elbisesi altındaki gerçek karakterden zerre kadar haberimiz olmuyor.

Resimden anlamayan birinin sahte bir tabloya bütün parasını vermesi gibi.

İnsanları ideolojilerine, inançlarına, ibadetlerine, hamasi sözcüklerine göre değil de evrensel değerlere göre değerlendirsek aynı hüsranı yaşar mıyız?

Sanırım iyi, şahsiyetli, sağlam karakterli insanları tanımak için sağlam bir şahsiyete, yüksek bir ahlaka, ve kişiliğe ihtiyaç var.

***

“Abi sakın değişme” diyenlere bir çift sözüm var:

Siz değişin artık. Lütfen. Çok rica ediyorum, biraz olsun değişin. Ve liyakatsiz, muhteris, kalitesiz insanlara; sırf “Allah” diyor, eşinin başı örtülü, sakalı var, Kur’an okudu… diye prim vermeyin.

Yapmayın, etmeyin, eylemeyin.

Değişin artık. twitter.com/acikcenk