BIST 10.277
DOLAR 32,34
EURO 34,81
ALTIN 2.393,53

28 Şubat'la inatlaşırcasına....

Ne tuhaf değil mi?

Liderler hayatta attıkları adımlarla adlarından sıkça söz ettirirken, Hakkı’ın rahmetine yürüyüş biçimleriyle de  adeta tarih yazıyorlar.

Rahmetli Adnan Menderes, Rahmetli Alpaslan Türkeş, Rahmetli Turgut Özal, Rahmetli Bülent Ecevit ve Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu bu anlamda ilk aklıma gelen isimlerden.

Ve bunlara ilave olarak Hocamız…

Allah  Rahmet eylesin.

Tesadüften ziyade kader  olsa gerek.  Tam da 28 Şubat’ta  1 gün kala…

28 Şubat’la inatlaşırcasına…

Hoca’nın resmi ideolojiye başkaldıran Milli Görüş adını verdiği siyasi çizgisi başlar başlamaz , ilk kurduğu Milli Nizam Partisi  kapatıldı. Ardından kurduğu partiler de öyle… Hep laiklik karşıtı eylemler gerekçesiyle…

Yılmadı parti kapatan zihniyete hep yeni bir parti ile karşılık verdi. Onun bu mücadelesine de halk kayıtsız kalmadı kurduğu her partiye destek çığ gibi büyüdü. Son olarak 1995’de resmi ideolojiye inat bu halk onu sandıktan birinci çıkarıp, Başbakanlığa kadar taşıdı.

Ancak, Özal sonrası bir kere daha koalisyonlara mahkum olan, siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın pençesinde çekişen ülkede ilk defa 1996 ile başlayan siyasi istikrar ve katı laiklik karşıtı  inançlı insanların merkeze doğru gelme isteği resmi ideolojinin devamından yana olanları yine korkuttu.

Medya aracılığıyla  toplum mühendisleri öyle güzel senaryo yazıp uygulamaya koydular ki, bir anda psikilojik ve sosyolojik etkilenme yaşandı. Türkiye’de değişik görüntüler, değişik ilişkiler ortaya  çıktı.

Tarihler 28 Şubat’tı gösterdiğinde ise  kendisini ve kendisine inanan kitleleri irtica gibi sözüm ona mesnetsiz bir şekilde damgalayan,ülkeyi bölücülükle suçlayan, ötekileştiren, dışlayan  siyaset dışı müdahale  geldi.

Aslında Türkiye bu müdahaleye alışıktı. 60’da yaşadı.  71’de yaşadı.  80’de yaşadı.

28 Şubat’tan 10 yıl sonra da yaşadı.

27 Nisan e muhtırası da  sözüm ona laiklik karşıtı eylemler nedeniyle  geldi ama bu sefer  hükümet  Refah-Yol hükümeti gibi sessiz karşılamadı, 28 Nisan’da sert bir  açıklamayla  dik duruş gösterdi. Halk da bu duruşa tam destek verdi.

Elbette bugünlerden 14 yıl öncesine baktığımızda  o dönemdeki hükümetin neden bu dik duruşu sergileyemediğini  soruyoruz,  ama  14 yıl öncesinin Türkiye’siyle bugünü mukayese etmemizin mümkün olmadığını gerçeğini  de biliyoruz.

Bugün darbe planları ile darbe yapacağı iddia edilenler sivil mahkemelerde yargılanabiliyorsa, 80 darbesinin düzenleyicileri için yargılama kararı çıkabiliyorsa temel hak ve özgürlükler noktasında Türkiye’nin  kat ettiği yol çok anlamlı.

Bu yolda Hakk’ın rahmetine  kavuşan Erbakan Hoca’mızın da katkısı yadsınamayacak kadar büyük.85 yıllık ömrüne Büyük Türkiye hayalini inşa etme sevdası damga vurdu.

İşte bu yüzden şimdi Türk halkı seveninin yanı sıra sevmeyeniyle  de arkasından iyi sözlerle yad ediyor.

Hatta siyasi hayatında devamlı karşı karşıya kaldığı TSK’nın bile arkasından “Büyük hizmetleri hep hatırlanacak” sözleri ile  en büyük siyasi rakibi olan ve 28 Şubat  kararlarına destek veren dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in” hastanede helalleştik” sözlerinin iade-i itibar olarak algılanmasını dikkate aldığımızda ölümüyle 28 Şubat sürecini de kapattığını söyleyebiliriz.

Milletimizin başı sağolsun.