BIST 9.468
DOLAR 32,60
EURO 34,81
ALTIN 2.497,16

Z Kuşağı için Hatırlatma Seferberliğine “Rakı Getirten” Komutandan Başlayalım..

“Koskoca Komutanının yapacak başka işi yok mu?”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Z kuşağı olarak adlandırılan günümüz gençliğine Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü yaptığı dönemde yaşananların anlatılması gerektiğini söyledi.

Bu çağrıya katılmakla birlikte Z kuşağına hatırlatılması gerekenlerin sadece bununla sınırlı kalmaması gerektiğini düşünüyorum.

Erdoğan “Hastanelerde rehin alınan ölülerimiz vardı. Ama Z kuşağı bunları bilmiyor. Bunları gençlerimize hatırlatmamız gerekiyor.” çağrısı yaptı.

Z kuşağına “internet kuşağı” da denilebilir aslında. İnternet üzerinden bütün dünya ile “bağlantı” içerisinde olan bu kuşak için “sınır” diye bir kavram yok. Sürekli motiveye ihtiyaç duyan, delice istediklerinden bir süre sonra vazgeçen, araştırma yetileri düşük pratik ve sonuç odaklı olan bir nesil.

Mütemadiyen motive odaklı şekilde yaşamla alışverişlerini belirliyorlar.

Z kuşağına hatırlatmamız gerekenler sadece Kılıçdaroğlu’nun SSK dönemi ile sınırlı değil aslında.

Z kuşağına anlatmamız, anlatırken de motive etmemiz gereken öylesine çok zulüm yaşandı ki bu topraklarda. Üstelik çok da geride kalmış bir zamanda değil.

Mesela 28 Şubat döneminin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya’nın Başbakan Erbakan’ın vermiş olduğu bir yemekte yaptıkları.

Taner Baytok'un ‘‘Bir Asker, Bir Diplomat’’ kitabında detaylarıyla anlattığı olaya göre Erkaya, Başbakan Erbakan tarafından verilen yemekte masasına rakı getirtilmesi konusunda öylesine girişimlerde bulunmuş ki “Koskoca Komutanının yapacak başka işi yok mu?” dedirtiyor insana.

Gelin şimdi kitaptan sadece küçük bir kısmını buraya alıntılayalım.

"Rakı Getirin Dedim

Garsonların servis yaptıkları tepsilere baktım, alkollü içki yok. Bir garson yaklaştı. Bir kadeh rakı istedim. ‘‘Alkollü içki yok efendim’’ dedi. 

Kaya Albay, ‘‘Efendim rakı yokmuş, ama komutan çok ısrar ediyorsa, bir yerden bulabiliriz dediler’’ diye geri döndü. “Komutan çok ısrar ediyor dersin” diyerek emir subayını yeniden yolladım.

Biraz sonra garson bir kadeh rakıyı görünmesin diye peçete kağıdına iyice sarılmış olarak getirdi. Bardağın etrafındaki peçeteyi çıkarıp garsonun eline tutuşturdum ve ‘‘Bu böyle daha güzel gözüküyor’ diyerek gülümsedim.

Rakıdan bir yudum aldım o sırada Genelkurmay Başkanı geldi. Başbakan onu doğrudan yemek masasına aldı. Ben de sofrada yerime oturdum. Rakı bardağımı da önüme koydum.

Yemeğe geçilmeden evvel basın ve medya mensuplarını içeri aldılar. Ben rakıyı ön plana geçirdim, etrafındaki bardakları da kenara çektim.

Böylece Erbakan'ın yemeğine zorla rakı getirtmiş oldum.

Yemek bitti, eve geldim. Telefon çaldı. Genelkurmay Başkanı telefondaydı. ‘‘Aferin Güven, çok iyi yaptın. Ben de biliyorsun şarap içtim’’ dedi. Refah Partisi iktidarı ile ilk buluşmam bu şekilde oldu."

İlk buluşmadan sonrasını biliyoruz değil mi?

Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olunca böylesine absürt sahneler çıkıyor ortaya.

Sadece bunlarla da sınırlı değil elbette Z kuşağına anlatılması gerekenler…

28 Şubat’ta yaşananlar mesela…

Mehmetçiğin yemin törenine örtülü annelerin alınmadığı zamanlar mesela…

İkna odalarında başörtüsüne zulmün nasıl yapıldığı mesela…

Dini sohbet yapıldığı için gözaltına alınanların olduğu zamanlar mesela…

Kamuda Müslüman kimliğinden dolayı memuriyetten sürgüne gönderilmelerin, atılmaların yaşandığı olaylar mesela…

Her biri hakkında sayfalarca kitap yazılabilecek tarihe mal olmuş bu olaylar çok çabuk unutuldu maalesef.

Unutulduğu için her zaman başa sarıyoruz maalesef.

Ama bütün bunları politize olmuş fanatiklerin, toplumu irrite eden trollerin dilinden değil, şahsiyeti ve duruşu sağlam bireylerin kaleminden ve dilinden anlatmalı.

Eğer Z kuşağına gerekli hatırlatmaları yapamazsak memleketin halinin İstanbul’dan farkı kalmayacak! Bu aşikar.

Bütün bunların yanında şu da hatırlanması olan bir gerçek ki değer yargılarımızda çok ciddi savrulmalar söz konusu. Z kuşağına medeniyetimizin ve değerlerimizin yapı taşlarını da göstererek hatırlatmak gerekir.

Allah, içinde bulunduğumuz hâl üzere kalmamızı tehlike arz ettiği için zahiren belâ gibi görünen şeyleri bize gönderebilir.

Kazandıklarımızı elimizden yine alabilir, zorluk günleri tekrar başlayabilir.

Sizce bunun sinyalleri verilmiyor mu?

Ne hâl üzere isek başımıza öyle yöneticiler gelecektir

Bu hüküm doğrultusunda savrukluğumuz, dağınıklığımız, değişen hassasiyet ve dünyevileşmemizle, bozulan kalp ve niyetlerimizle Z kuşağına temsil gereği doğru örnek olmadığımızı da hatırlamak gerekir.

Z kuşağına anlatalım bütün unutulanları lâkin unutmayalım ki hatırlamamız gerekenler de var!

Ne demiş Mehmet Akif:

"Tarih’i “tekerrür” diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?"

Hatırlamak ve ibret almak önemli. İbret alınması için hatırlatılması gerekiyor.

Ne dersiniz bir “Hatırlatma Seferberliği” başlatsak mı?