Yeter artık; sanattan/müzikten elinizi çekin!..
DİB’in yapacağı resmi açıklamayla, bu konu gündemden kaldırılmalıdır
Bıktık artık!. Belli sürelerle yapılan müzik/sanat düşmanlığını anlayamıyoruz. AGSL’lerde, Konservatuarlar’da, GSF’lerde okuyan yüzlerce öğrenci düşünülmüyor. Herkes kendine göre bir yorum yapıyor. Bu konuda zaman zaman bir çok yazı yazdım ve görüşlere yer verdim. https://www.internethaber.com/sarki-soylemek-ve-calgi-calmak-gunah-mi-1226670y.htm
Lütfen bu yazıları okuyun, bildiğinizi/ezberlediğinizi tekrarlayıp kafaları bulandırmayın!... https://www.internethaber.com/sarki-soylemek-ve-calgi-calmak-gunah-mi-1226670y.htm
Enerjilerimizi boşa akıtıyor, basının bu gibi görüşlere yer vermesiyle, cevap vermek durumunda kalıyoruz.
İslam dinimizde; kötü kullanılan, kötülüğe sevk edilen her şey günahtır. Her Cuma namazında dinlediğimiz Nahl Suresi 90. Ayet’te ne diyor;
“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik
yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve
azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt
veriyor.”
Bizlerde, müziğin yanlış olarak kullanılmasına
karşıyız ve bunları da yazıyoruz. Ama, müzik insanlarını;
aşağılamak, töhmet altında bırakmak, sömürü vasıtası ve gayesiz
insan, gençleri nefrete çağıran v.b. görmek/göstermek ne
demek?
Basında yer alan sözleri nedeniyle görevden
uzaklaştırılan, ama, geçtiğimiz günlerde DİB’deki görevine
iade edilen (dün istifa emiş) İ.Şenocak, “İslam’ın Kızına” adlı
kitapta müzikle ilgili bir paragrafa da yer vermiş;
“Müzik ve şarkıcı kadın gayesiz bir neslin emziğidir. Gençler onlarla hülyalara dalar. Onlarla yok olur. Bir tarafta erkekler gibi nafaka peşinde koşan, çocuklarının ninnilerini bakıcılara havale eden çalışan anneler, diğer tarafta ise 'şarkıcı, türkücü, oyuncu, aktör' etiketleriyle kadınlığı sömürülen yığınlar… Sizce hangisi yaşlandığında çocuğundan daha fazla alaka görecek? Çorap ören, ninni söyleyen köylü kadın mı; kariyer sahibi valide mi ya da kadınlığı sömürülen aktör mü?" Ve Bu milleti dinsiz yapmak isteyenler Tanzimat’tan bu tarafa tiyatroda, romanda, sinemada ulemaya saldırdı. Gençliği onlardan nefrete çağırdı. Bu propaganda o derece etkili olduki bu gün aldatılan binlerce insan İslam adına ‘ulemaya’ hakaret ediyor. Müslümanları ne hale getirdiler.”
Bu sözlerle,müzik alanı mensuplarının “gençleri zehirlediğini” iddia etmiş. Ve, hayret ki; bu kitapla ilgili bir eleştiri/yazı yapılmamış! Hayret!...(Kaç baskı yapmış acaba?)
Özellikle müzik konusu -yazılarımızda da değinmiştik- din adına konuşan bazı kişilerce, kısa aralıklarla dile getirilip, kafalar karıştırılmaya çalışılıyor. https://www.internethaber.com/sarki-soylemek-ve-calgi-calmak-gunah-mi-1226670y.htm
Biz, son yazımızla konuya son verdiğimizi zannetmiştik, ama olmuyor galiba?!. Din alanı mensuplarının konuyu çözmesi gerek!...
Edebiyatçı-şair Mustafa İslamoğlu demiş ki; “Dindarlığını Allah’a göster, bana senin insanlığın lazım.”
Bu konuda İlahiyat Fak. ve İslami Bilimler Fak. akademisyenlerinin, DİB yetkililerinin görüşlerini öğrenmek isteriz.
Susmak, kabullenmek demektir!...
CEP TELEFONLARI İLE KONSER İZLE(YEME)MEK…
Basında müzik/sanat/eğitimi günlük yazıları takip ediyoruz, ama yetişmek çok zor. Barış Akpolat (Birgün/15.02.2018) güzel bir konuya değinmiş; “Konserleri artık etraftaki insanların cep telefonu ekranından izler olduk. Neyse ki teknoloji gelişti de ekran çözünürlülükleri arttı, bu da biz kısalara yaradı. Geçenlerde Zorlu PSM’deki Ludovico Einaudi konserine gittik. Black Swan ve The Insidious gibi filmlere müzik yapan, solo albümleriyle de inanılmaz başarı yakalamış çok önemli bir besteci. Bazen bestelerindeki kendini tekrar eden bölümler beni oyun dışı bıraksa da arasız 120 dakikalık konserde pür dikkat halde hareketsiz oturdum. Beni tanıyanlar konsantrasyonumun eksi seviyelerde olduğunu gayet iyi bilir. Bundan 10 yıl kadar önce heyecanlı bir şey anlatırsam kekelemeye başlardım. Bir tek küfür ederken soluksuz saydırabiliyordum. Hala da saydırabiliyorum ve kekelemem geçti. Saydırmalarımı artık konserlere saklıyorum. Ludovico Einaudi konserinde flaşlı fotoğraf çeken kaç kişi oldu sayamadım. Adamcağızın neden seyirciye sırtını dönerek piyano çaldığını o an anladım. Anlamak ve içinizde hissetmek için dikkatinizi net bir biçimde vermeniz gereken bir konserde bile flaşlı fotoğraf çekiliyorsa yaz festivallindeki durumu siz düşünün.”
Gerçekten de, elinde cep telefonu olan, haberci ve meraklı oldu. Hiç durmuyor, sürekli her şeyi çekiyorlar. Hatta, derslerde bile engel olmak zorlaşıyor, kaşla-göz arasında mutlaka bakıyorlar. Her telefona bakış, dikkati engelliyor. Hazıra o kadar alışıyorlar ki, soru sorduğun zaman cevap veremiyorlar, bıraksanız googleden bakıp okuyacaklar. Şaka yapmıyoruz; durum, o derece kritik!… Akpolat çok doğru söylemiş. Konsere gidiyorsunuz; çekenler, videoya alanlar, konsere bir türlü konsantre olamıyorsunuz!..Oysa, sanatçının, sessizliğe/dikkate ihtiyacı var…Biz; öksürmeye, hapşırmaya kızan sanatçılar biliyoruz!... Galiba, en güzeli konser girişinde cep telefonlarını toplatmak, başka türlü olmuyor. Çünkü; eğitimle gelen bilinçlenme, sorumluluk bizde en son gelen özellikler!...Şimdi diyeceksiniz ki; kardeşim, daha camilerde bile gsm sorunu çözülemedi!..Başka işin yok mu? Cevap: Ne yapalım,bizim de işimiz ve alanımız bu!...Her kişi alanını temizlemekle görevli…
Genç yaşta kaybettiğimiz merhume Nuray Hafiftaş’ın ardından;
“Ne mızrap doydu sana, ne de tel”
Menekşe gözlerini erken kapattın
Ne türküler doydu sana, nede biz
Hüzünler içinde bıraktın sen bizi
Ne mızrap doydu sana, ne de tel doydu
Gamzeler kayboldu, o güzel gözler kayboldu
Dilinden dökülen nağme ile sözler kayboldu
Türküler öksüz kaldı, tel öksüz kaldı
Ne mızrap doydu sana, ne de tel doydu
Bir meleğe benzerdi Nuray senin yüzün
Çakmak çakmak bakandan o güzel gözün
Yüreklere işlerdi senin o türkülerin, sazın
Ne mızrap doydu sana, ne de tel doydu
Bir bir kayboluyor gönüllerdeki yıldızlar
Geride kalır bizlere anılar güzel sözler
Nurlar içinde yat sen, Nuray Hafiftaş
Ne mızrap doydu sana, ne tel doydu …
Ne de biz doyduk ..!Nurlar içinde yat !(Erzincan’lı Ozan, İbrahim Atakul)