BIST 9.722
DOLAR 32,52
EURO 34,80
ALTIN 2.430,01
HABER /  GÜNCEL

Yargıtaydan önemli mesajlar

Yargıtay Başkanı Osman Arslan A.A'nın gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Abone ol

Yargıtay Başkanı Osman Arslan, haberleşmenin gizliliği ilkesinin korunmasının önemine işaret ederek, “Anayasal olarak yasaklanan bir şeyin ihlalini normal görmeyiz, göremeyiz” dedi

Anadolu.Ajansı'nın sorularını yanıtlayan Yargıtay Başkanı Osman Arslan, son günlerde gündemde olan telefonların dinlenilmesine ilişkin bir soru üzerine, Anayasa'ya göre haberleşmenin gizliliğinin esas olduğunu anımsattı. Bu ilkenin uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alındığını ifade eden Arslan, “Anayasal olarak yasaklanan bir şeyin ihlalini normal görmeyiz, göremeyiz” dedi.

HAKİMLER PARA PEŞİNDE KOŞMAZ

Geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybeden eski Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun'un bir adli yıl açış konuşmasında söylediği ”Hakimlerin vicdanı ile cüzdanları arasına sıkışmaması gerektiği” şeklindeki sözlerinin basın tarafından yanlış anlaşıldığını ifade eden Arslan, vefatından sonra bu sözlerinin tekrar gündeme getirilmesinin ”ahlaki” olmadığını söyledi.
Uygun'un o sözleriyle hakimlere yaptığı işle orantılı bir para verilmesi gerektiğini anlattığını kaydeden Arslan, şunları söyledi: “Ne yazık ki bazı gazeteciler bunu slogan haline getirdi. Bu sözler her adli tatil konuşması ve rahmetlinin ölümünden sonra da dile getirdiler. Bu doğru değildir. Hakimler para peşinde koşan insanlar, para için kavga eden insanlar değildir. Zaten parayı geçim kaynağı olarak gören kişilerin hakim olmaması gerekir. Çünkü hakimlik bir özveri, inanç, tercih, prestij mesleğidir. Dolayısıyla bu tür görevlerde para ön planda değildir. Hakimlere en son yapılan zam 6 ay gündemde tutuldu. Hakimler öyle çok büyük bir para mı alıyor. Zamdan önce bir yüksek yargıç 3 bin YTL alıyordu. Hakimlere verilen para bellidir. Benim maaşıma yapılan zam yüzde 20'dir. 'Yüzde 40 zam yapıldı' denildi. Bu doğru değil.”

“KARAR ELEŞTİRİLMELİ, KARARI VERENLER DEĞİL”

Basının yargıda yapılan yanlışları yazmasının görevi olduğunu, kesinleşmemiş kararların gündeme gelmesine karşı çıktıklarını ifade eden Arslan, “Karar, kesinleştikten sonra hukuk dünyasının ve kamuoyunun malıdır. Hukuk dünyası bizim kararlarımızı dilediği gibi eleştirir. Karar eleştirilmelidir, kararı verenler değil. Eğer bu eleştirilerde doğrular varsa tabii ki yararlanırız. Karar eleştiriliyor diye karar değiştirilmez. Doğruysa bildiğimizi yaparız” dedi.
Yargının hatasının yine yargı tarafından düzeltileceğini, bu anlaşıldığı zaman yargıya saygının ön plana geçeceğini kaydeden Arslan, şöyle devam etti:

“Yasama, yürütme ve yargı. Yasama erki yıpranırsa yasamanın büyük bölümü değişir, parlamentoya yeni bir güven oluşur. Yürütme erki de yıpranabilir. Başbakan istifa eder, düşürülür, seçim olur yeni bir hükümet kurulur, yeni bir güven doğar. Ancak, yargıyı toptan değiştirme olanağı yok. Dolayısıyla yargının yıpratılmaması gerekir. Çünkü yargının alternatifi yok. Yargının kısa zamanda yenilenme olanağı yok. Yargıya herkesin sahip çıkması gerekir.”
Arslan, bir soru üzerine, yargı bağımsızlığı konusunda Anayasa'da yapılması gereken değişikliklere ilişkin görüşlerini daha önce açıkladığını, her adli yıl açış konuşmasında bu konulara değinildiğini anımsattı.

“İMTİYAZ DEĞİL”

“Hakim bağımsızlığı hakimler için imtiyaz, avantaj değildir” diyen Arslan, şöyle devam etti: “Hakim bağımsızlığı yargılanın kişinin adil yargılanma hakkının gereği ve güvencesidir. Bunu herkes böyle bilmelidir. Hakim bağımsızlığını başka kurumların özel yargılama usulleriyle veya milletvekili dokunulmazlığı ile karşılaştırmak son derece yanlıştır. Hakim bağımsızlığı ve teminatı gerek Anayasa'da gerekse uluslararası sözleşmelerle açıkça garantiye alınmıştır.

Anayasa'nın 90. maddesi var. Bizim Anayasa'dan kaldırsak bile hakim bağımsızlığı ve teminatını kaldırma şansızımız yoktur. Hakim bağımsızlığı ve teminatı demokrasinin ve hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz şartıdır. Dolayısıyla bu kurumun başkalarıyla kıyaslanması, karşılaştırılması doğru değildir. Bunu hakim olarak kabul etmeyiz. Bu bize hiçbir şey getirmez. Bu yargılanan kişinin güvenle bu kapıdan içeriye girmesini sağlar. Hakim bağımsızlığı ve teminatını kaldırırsanız mahkemeleri kapatmak gerekir. Güdümlü, başkasının emir ve komutasında mahkeme olmaz.

Hakim, karar verirken Anayasa, kanun ve vicdanıyla baş başa kalmalıdır. Bunun dışında hakimi doğrudan veya dolaylı olarak etkileyecek, yönlendirecek ona teşvik ve baskı uygulayacak her türlü yöntem kabul edilemez. Eğer hakim yargılama yaparken kendine rahat ve güvende hissetmezse siz o hakimden adil karar bekleyemezsiniz. Hakimlerin kararı birinin aleyhine olur, o eleştirir bu işin doğasının gereği... Buna da saygı duyarız. Davayı kaybeden birinin 'ben haksızdım kaybettim' dediğini duydunuz mu?. Asılsız, subjektif iddialarla yargı yıpratılmamalı. Somut bilgi belge varsa ben buradayım. Bu kadar yaygara koparılıyordu. Elinde bilgisi ve belgesi olan varsa getirsin. Basına da söylüyorum. Hodri meydan... Dışarıda afaki konuşmayla olmaz. Bir takım atfı cürümlerle...”

“BASININ DA SIĞINACAĞI YER YARGIDIR”

Yargının yıpranmaması konusunda basına da çok büyük görevler düştüğünü anlatan Arslan, “Çünkü güçlü yargı, basını da korumak durumundadır. Basının da sığınacağı yer yine yargıdır. Yargıyı en ağır eleştirenlerin de bir gün yargıya ve adalete muhtaç olacağı kaçınılmazdır. Bu bir kehanet değil ki... İki şeye insanın ne zaman muhtaç olacağı belli olmaz. Biri sağlık, diğeri adalet. İki kurumunda ayakta kalması lazım. Bizi sonuna kadar eleştirin. Ama eleştiriler doğru, bilimsel ve nesnel olsun. Belli davalarda belli sonucu almak için yönlendirmeye matuf değil... Bunları kale almayız” diye konuştu.

“İNSAN ÖLÜYOR”

Arslan, Ortadoğu'da yaşanan savaşa ilişkin bir soruyu yanıtlarken de şöyle konuştu: “Hiçbir savaşı hukukçuların onaylaması mümkün değil. Hukukçular barış için vardır. Atatürk'ün çok güzel bir sözü var 'Savaş kesin zorunluluk olmadıkçı cinayettir.' Bu itibarla savaşın şu veya bu saikle yapılması beni ilgilendirmiyor. İnsan ölüyor. Ölen her insan bizim ıstırabımızdır. Kim olursa olsun. Bir hukukçu olarak ve Yargıtay Başkanı olarak savaşı onaylamamız düşünülemez. Devletlerin hepsinin milletlerarası hukuka uyması gerekir. Milletlerarası hukukta savaşın şartları bellidir.

Hiçbir savaşı ülkemizle bağlantısı olsun veya olmasın dünya genelinde konuşuyorum. Dünyadaki teknik gelişmelerin bugün dünyayı tehdit eder hale gelmesi kabul edilemez. Çünkü teknikteki gelişmeler insanlığı ortadan kaldırmaya yönelik durum arz etmeye başladı. Hayatı kolaylaştırıyor ama diğer taraftan ölüm kusan silahlar... Bu insanlık için hatta bütün canlı varlıklar için tehdit oluşturmaktadır.”

İSTİNAF MAHKEMELERİ

Osman Arslan, yasaya göre istinaf Mahkemelerinin 1 Haziran 2007'de kurulacağını anımsatarak, yeni ceza mevzuatının oturması için bu mahkemelerin kuruluşunun 1 Haziran 2010'a kadar ertelenmesini istediklerini kaydetti. Arslan, şöyle konuştu:

“Biz bu konudaki görüşümüzü açıkladık. Siyasi iradenin ne düşüneceğini bilemem. Değerlendirmeyi siyasi irade yapar, kararını verir. Mahkemeleri biz değil, siyasi irade kuracak. Siyasi irade uygulayacağına inanırsa 1 Haziran 2007'de istinaf mahkemeleri kurar. Ama bizim eleştirilerimizi dikkate alırsa uygulamaması gerekir onun takdiri onlara aittir. Yargı olarak sadece görüşümüzü açıklarız. Onun dışında bir şey yapmayız.”

Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) yaptıkları ziyarete ilişkin soruyu yanıtlarken de ikili temasların faydalı olduğunu söyledi. “Hukukçuların lisanı ortaktır. Bir noktada anlaşırız” diyen Arslan, AİHM'de Türkiye aleyhine açılan davaların azaldığını sözlerine ekledi.