BIST 9.548
DOLAR 32,52
EURO 34,57
ALTIN 2.491,40

Üniversitelerimizde neler eksik; sorular ve cevapları…(1)

Yükseköğretimin, sürekli yenilenmesi gerek.

Üzerinde çalıştığımız üç proje dolayısıyla çeşitli gruplarla toplantılar yapıyorum. Birisini ilan ettik; “Yükseköğretimde; akademisyenlerin güncel sorunları ve çözümleri çalıştayı”/08.12.2018/13.30/ Akademi Beyoğlu)  Konserlerde akademisyen-sanatçılarla sohbetler ediyorum. Ortaya ilginç konular geliyor. Şimdi bazı konuları dile getirmek istiyorum.

1/ “Üniversitelerde Dr./Sy. artık yetmiyor… Dr./Sy. programlarını  geliştirmek gerek.”

Programlar; yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya düşünülmeli, okul öncesinden ve lisans’tan  Sy./Dr. ya kadar bir bütün düşünülmelidir. Uyuşumsuz programlarla, derslerle gelişin sağlamak mümkün değildir. Bu konuyu da örneklerle yazmıştım. Kurumlarımızda; ayrı ayrı oluşturulan kurullar; lisansı, Y.L./Dr./Sy. yapılandırıyor ve uçurumlar meydana geliyor. Bu çok mu zor? diye sormadan edemiyoruz…

2/ “Lisans sonrası mutlaka çıktılar alınmalıdır. Bu da yaklaşık 5 sene demektir. Akademik çıktılar, çok işe yarayacaktır.”

Ülkemizde, her gelen yönetimin ilk yapacağı iş müfredatı ve ders saatlerini değiştirmektir. MEB’de öyle, üniversitelerde öyle!.. Birinci sınıfa giren öğrencinin mezun olmasını beklemek, mümkün olamamıştır. Bazı kurumlarda 3-4 ayrı programın yürütüldüğünü –aslında yürütülmediğini- biliyorum.  Bir de buna sık sık gelen afları ekleyin, durum içimizi karartmaktadır…Acı olan; “kurallar eğitim sırasında/yolda değiştirilemez” sözü, sadece kağıtta kalmaktadır. MEB’te 16 yıl, yapılan -maalesef-  bu olmuştur.

3/ “Üniversite’den amaç, topluma hizmet olmalıdır.”

Üniversiteleri yöreye hizmet etmesi için; butik olması, yöreye yararlı fakültelerin açılması gerekir. Her bölümü (İşletme, iktisat v.b.)  her üniversiteye açmakla gelişme olmaz. 80 Hukuk Fak.,55 İlahiyat Fak.,45 Konservatuar  olmamalıdır. Fakülte ve Bölümleri öğrenci sayısını artırmak için kullanmak, “kalite eğitime darbe vurmak” demektir.

4/ “Kurumların stratejik planlardaki  hedefleri doğru konulmalıdır. Araştırma-Geliştirme-Ölçme-Değerlendirme ayrılmamalıdır.”

Her kurumun stratejik planları yazılıdır. Misyon-vizyonları –yanlışta olsa- yazılmıştır. Ama; süslü kelimelerle, büyük rakamlarla hedefleri koyup, uygulamamak olmamalıdır. Gerçekçi ve uygulanabilir hedefler gerekir; kes-yapıştır-kopyala ile hedefler belirlenmemelidir. Üniversiteye kayıt olan öğrenciden, (4-5 sene sonra)  geriye ne kalıyor? Eksikliklerin “analiz edilip” ortaya çıkarılması ve “giderilmesi için” çalışılması gerek…Oluyor mu, elbette hayır!..

5/ “Artık; bilgi(akıllı) toplumundan bahsediliyor. Gençler yarına nasıl hazırlanacak? Hangi bilgilerle gençler donatılacak?”

Bilgi toplumu, iletişim çağı gençlerin elinde bir tuzak gibi.Gençleri ailelerinden soğutmaya, küçük bir dünya içinde kalmaya sevkediyor.  Çeşitli marka telefonlarla, hayatını bütünleştiren, adını bile googleden soran gençler, bilgiden yoksunlar... Çok özel/kaliteli/etik/liyakatlı hocalar ve yeni yöntemler bulmak gerekecek. Bunun için arayış var mı, maalesef yok!..

6/ “Yükseköğretimin, sürekli yenilenmesi gerek. Yükseköğretimde çalışanlara büyük sorumluluk düşüyor.”

Yenilenmek iyidir, ama doğru kişilerle, doğru zamanda yapılırsa!..Önce ülkeyi  yönetenlere, sonra çalışanlara çok iş düşüyor. Eğer; etik, liyakatlı, üreten kadrolar alınırsa yenilenmek çok kolay!.. Aksi ise akademinin/akademisyenliğin ölmesi demek…Atamaları yapan mevkideki üst makamlara, çok büyük  görev ve sorumluluk düşüyor. Öyle mi?; zaman zaman şans eseri görülebiliyor!...

7/ “Neyi yapacağımız, nasıl yapacağımız, hangi yöntemlerle yapacağımız iyi bilinmelidir.”

Bir akademisyen/öğretmen, önce kendisi; nitelikli, kurallı ve yöntemli olacak ki, öğrencilere aktarabilsin. Kendisi okuyacak ki, öğrencilerine aktarabilsin? Kendini yenileyecek ki, öğrencileri gelişebilsin.. Bunun içinde; “ne, niçin, nasıl” sorularının cevapları hazır olmalıdır. Kitap yok!.. Yayın yok!.. Ama, unvan çok! Çalınan/servis edilen  sorularla yabancı dili geçenlerle, akademisyenlik değerini yitirmiş.. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş!...Genel söylem şudur; “Biz; yaptığımız, -az da olsa- iyi  işleri anlatmakta zorlanıyoruz.”

Devam edeceğiz….