BIST 9.676
DOLAR 32,59
EURO 34,87
ALTIN 2.504,19

Tan Sağtürk’e, göre sanat kurumları iyi değilmiş!...

Sanat kurumları, bir memleketin önde kurumlarıdır.

Mustafa Kemal Atatürk; 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkıp, yaktığı meşale, bir halkın yeniden doğuşunun rehberi olmuştu.19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'mız kutlu olsun..

Tan Sağtürk, (Hürriyet/21.07.2017)  ülkemizdeki sanat kurumları üzerine bir yazı yazmış. Bir akademisyen değil, ama sevilen, iyi bir uygulamacı, yıllardır ders veriyor…Özel konulara değinmiş…

T.Sağtürk sormuş,  o günden beri  kimse dikkate almadığı için- ben kısaca cevaplandırayım bari;

“…..Konservatuvarlarımızın sorunları var. Mekân sıkıntısından maddi sıkıntılara, yatılı birimlerin olmayışından sponsorluk arayışlarına kadar…Cumhuriyet kazanımlarımızın önemli bir alanı olan sanat eğitiminin önünde şimdilerde başka ne gibi sorunlar olduğunu düşündüm. Aklıma birçok soru geldi.”  demiş ve devam etmiş.

1/ Bale öğrencileri eskiden ilkokul sonrası Bale Bölümüne alınırlardı. Eğitim sistemi değiştirildikten sonra konservatuvarlara öğrenci alımında ne gibi değişiklikler oldu?

CEVAP: Ülkemizde konservatuarlar hocalarına unvan geldi, yetkisizler yetkili oldu, yabancı dili olan üste geçti, yönetmelikler üst unvana değer verdiği için, idareci olamayanlar  -makam için-    görev aldı ve düşüş başladı, sürekli devam ediyor.

2/ Konservatuvar sınavında öğrenci beklemenin dışında, okullarda yetenek taraması yapılan bir sistem üzerinde MEB ile hiç çalışma yapılıyor mu?

CEVAP: Her yıl müfredat değişiyor, ama, hala, yetenekleri ayıran/değerlendiren bir sisteme geçilemedi. Çalgı çalamayan müzik öğretmenleri  ve  dans ed(t)emeyen öğretim üyeleriyle ilerlemek mümkün mü?

4/Çocuğun başarısına göre öğrenciye “sınıf atlama” olanağı sağlanıyordu. Bugün de bu imkân değerlendirilebiliyor mu?

CEVAP: Günümüzde; ezilen, soru soramayan, gönülden kırık öğrenciler var. Sınıf atlamak değil, bir an önce okuldan mezun olup kaçmak istiyorlar. Üst sınıflardan ders alıp, konservatuarı erken bitiren öğrenci  oranı sadece %10

5/ “Harika Çocuk” statüsü kullanılabiliyor mu?

CEVAP: Bir zamanların harika çocukları, unvan ve para kazanma peşine düşünce amaçlar/hedefler kayboldu.  Para peşinde koşan icracılarla/virtüozlarla, makama gelince/Prof.olunca kaşesini  artıran kişilerle harika çocuklar artık hayaldir.

6/Yatılı bölümün olmayışı bale ve diğer sanat dallarındaki eğitimi nasıl etkiledi?

CEVAP: Sanat eğitimi küçük yaşta başlamalıdır diyorlar, ama hiçbir çaba göstermiyorlar. Öğrenci, okuldan eve gidince zaten sanat yaşamından ayrılıyor. Yatılı okulların çok yararı vardı, ama şimdi yok.

7/ Konservatuvar eğitiminin önemli bir bölümü sahne tecrübesidir. Öğrenciler sahneye çıkabilmek için gerekli koşullara sahip mi?

CEVAP: Uygulama olmadan başarılı olunmaz. Sanatın gereği sahnedir. Hala, konservatuarların sürekli, devam eden, mezunların yerine alttan gelenlerin doldurduğu  toplulukları/orkestraları  yok. Rektörlüklerin açılışında, kapanışında, sempozyumlarında, misafirlerin ağırlanmasında hatırlanıyorlar ve değerlendiriliyorlar.Maalesef durum bu!..

8/ Yarışmalara gönderilen çocuklar devletten ne tür yardımlar alabiliyor? Yoksa ümitsizce sponsor mu arıyorlar?

CEVAP: Devletten sadece burs alabiliyorlar. Çalgılarını aileleri temin ediyor. Konservatuarlar öğrencilere akşam 22.00’ye kadar açık olmalı.

9/ Misafir eğitmen davet ediliyor mu? Onlara hangi imkânlar sunulabiliyor?

CEVAP: Misafir eğitmen sözleşmeli olarak az sayıda temin ediliyor. Bir de orkestralarda yönetim için, özel günlerde/konserlerde şef çağrılıyor.

10/ Ülkedeki konservatuvarlar arasındaki iletişim ne durumda? Bilgi alışverişi ve ortak projeler yapılıyor mu?

CEVAP: Berbat…Hepsi, ben en büyüğüm diyor. Ortak bir çalışma yapıldığı görülmedi. YÖK tarafından yapılan konservatuar müdürleri toplantılarında bile, asıl sorunlara çözüm çıkmıyor. Yüksek lisans/Dr./Sy tezleri bile hala birbirlerine gönderilemiyor. Dolayısı ile “kopya tezler” yapıldığı çok konuşuluyor.

11/ Ankara Devlet Konservatuvarı yeni yerine taşınıyor. Şu anda bulunduğu Beşevler’deki yerinde mekân sıkıntısı çekmiyordu. Diğer konservatuvarlarda ise mekân sorunları ciddi boyutlarda. İdeal bir konservatuvarın oluşabilmesi için stüdyo sayısı, ölçüleri gibi fiziki koşulların yanı sıra eğitim kadrosunun yeterliliği gibi konulara yeterli önem veriliyor mu?

CEVAP: Özel üniversitelerde kurulan Konservatuarları ziyaret ederseniz, sorunuzun cevabını bulursunuz.

12/ Hem konservatuvarlar hem de Devlet Opera ve Balesi önceden Kültür Bakanlığı’na bağlıydı. Konservatuvarların üniversitelere bağlanmasından sonra bu kurumlar arasındaki organik bağ zarar gördü mü?

CEVAP: En büyük yanlışlık Konservatuarların üniversiteye bağlanmasıydı. Eskiden, sanat-sanatçı ön plandaydı. Şimdi unvanlar ön planda, dolayısıyla ‘yabancı dil geldi,  sanat gitti.’ Unvan alan kendini alanın en iyisi zannediyor, havalara giriyor. Oysa unvanlar;YÖK’ün belirlediği şartları yerine getirip,  alınan puanların karşılığı...

13/ Bu soruların birçoğunun bende cevabı var ama genel işleyiş ve gidişatla ilgili hocalarımın, ilgili kurumların ama en önemlisi karar vericilerin fikirlerini çok merak ediyorum.”

CEVAP: Boşuna bir bekleyiş…Sizin fikirlerinizi  ciddiye almaya gerek  yok ki!, atanan zaten her şeyi biliyor!..Karar vericiler, zaten karar verirler…Akıla/fikre gerek yok!..Şu anda müzik konusunda kimler önde görüyorsunuz!...

Son söz:

“Sanat kurumları; memleketimizin ve üniversitelerin önde kurumlarıdır.”

 "Müziksiz hayat bir hata olurdu" (Nietzsche)

Not.T.Sağtürk sürekli  “konservatuvar”  kullanmış, doğrusu  “konservatuar”  olmalıydı.

MİLLETİN DUASI!...

‘Milletin Duası’ türküsü için buluşan ünlü isimler, seslendirdikleri türküyle Türkiye’nin sesi olmuş. Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses, Cengiz Kurtoğlu, Yavuz Bingöl, Sibel Can, Seda Sayan, Alişan, Fettah Can, Kutsi, Metin Şentürk, Elif Buse Doğan gibi ünlü isimler ‘Milletin Duası’ türküsünde buluşmuş. Klip prodüksiyonu Simurg Stüdyo tarafından yapılan video klipte ünlü isimler birlikte kamera karşısına geçmiş. Bestenin sözleri şöyle;


Analar aslan doğurur
Vatan aşkıyla yoğurur
Yiğit burda harman olur
Milletine siper olur
Heyy...

Mehmedim cephede vurur
Düşmana dünya dar eder
Düşmesin Gönlüne keder
Milletin duası yeter
Heyy...

Yıkar  bendi dağlar aşar
Mazlumun derdine koşar
Hak yoluna başın koyar
Mehmedim ey can Mehmed

Mehmedim cephede vurur
Düşmana dünya dar eder
Düşmesin gönlüne keder
Milletin duası yeter
Heyy...

“Türkiye’nin sesi oldu”  denilen beste, hiçte denildiği gibi ses getirmedi. Eseri hazırlayanların hepsi dostumuz ama, söylemek isteriz ki;

1/ Şiir zorlamadır...

2/ Ezgisi  semahlara çok benziyor, özgün değildir…

3/  Dua; Tanrı’ya yalvarma, Tanrı’dan yardım dileme’dir.  Manası; “istemek, çağırmak ve davet etmektir.” Şiirde, bu hissiyat verilememiştir...

Dolayısıyla, taraftarlarca önce abartılı ortaya atılmış, ama sonra sessizliğe gömülmüştür.

Unutmayalım ki; “müzik siyaset üstüdür” ve  “yanlışı kabul etmez.” 

Otizmli BİR  müzik dehası…

“Otizmli müzik dehası” Raci Demir‘in, yetenek sınavını geçmesine rağmen “müzik öğretmenliği” bölümüne kaydı yapılmadığı gerekçesiyle Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Rektörlüğüne açtığı davada “yürütmeyi durdurma” kararı alındı.

Mozart, Beethoven, Chopin gibi referanslara ihtiyaç duymadan sesleri notaya dökebilen “mutlak kulak”a sahip otizmli Raci adına babası Prof. Dr. Cengiz Demir‘in üniversite aleyhine açtığı dava, İzmir 6. İdare Mahkemesinde görüldü. Yetenek sınavında ilk ve ikinci aşamayı da geçen ancak sınav notu açıklanmayan Raci Demir’in okula kaydının yapılmadığı, engelli bireylere tanınan 3 kişilik kontenjandan birinin de boş bırakıldığı iddiasıyla açılan davada, mahkeme sınav sonucunda hukuka aykırılık olduğu gerekçesiyle “yürütmeyi durdurma kararı” verdi.

İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Turizm Fakültesi Turizm İşletmeciliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cengiz Demir, A.A. muhabirine yaptığı açıklamada; oğlunun tam perde müzik kulağına sahip olduğunu ve California Üniversitesinin “Perfect Pitch” adı verilen tam puanına yakın notlar aldığını, notalarına bakmadan sayısız parçayı piyanoda çalabildiğini belirtti. Otizmli oğlunun eğitimi konusunda ilkokuldan bu yana sıkıntı yaşıyoruz. Otizmli bireylere yönelik ayrımcılığı ortadan kaldırma mücadelesi veriyoruz. Otizmlilere gerizekalı gözüyle bakıyorlar. Oysa Raci güzel sanatlar lisesini 5. olarak bitirdi….Aileler mücadeleyi bırakmasın, yılmasın, çocuklarının peşinde olsunlar. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına da teşekkür ediyorum, defalarca aradılar. İşin takipçisi oldular. Biz Raci’nin müzik öğretmeni olmasını beklemiyoruz. Sosyalleşmesini ve topluma yararlı birey olmasını arzu ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.”

C.Demir’i tebrik ediyoruz… Biz, atalarımızın dediği gibi; “yöneticilerin çuvaldızını önce kendilerine, sonra başkalarına batırmalarını”  tavsiye ediyoruz.