BIST 9.530
DOLAR 32,49
EURO 34,76
ALTIN 2.492,07

Söyler misiniz; Türk Dili’ni korumak kimin görevi?!..

Dil; ana sütü gibi helaldir.

GÜNCEL/CENAZEDE NE YAPILMAZ: İki değerli insanı kaybettik; Münir Özkul ve Aydın Boysan.İkisi de kendi alanlarında; ülkemize, sanatımıza, kültürümüze, edebiyatımıza katkıda bulundular. Ancak, Münir Özkul’un cenazesinde “Mahmut Hoca” diye slogan atılması doğru olmadı. Keşke sağlığında yattığı yere/evine/hastaneye gidilip orada bu sloganlar atılsaydı. Öldükten sonra bir anlamı kalmıyor. İslam dini kurallarını bile yozlaştırdık, alkış bile doğru değil, yapılacak iş; sessizlik ve dua olmalı.  Cenazede alkış tutmak veya cenaze merasiminde slogan atmak  dini bakımdan asla doğru değildir. İslam geleneğinde cenazenin sükuneti ile bağdaşmayacağı için “tekbir getirmek” bile uygun görülmemiş ve mekruh olarak kabul edilmiştir. Cenaze merasimlerinde, müminler ölmüş kardeşlerine dua eder, ailesinin acısını paylaşır, ölümü hatırlar ve tefekkür ederler. Cenaze merasimleri, yaşayanlara yönelik; ölümü hatırlatmak, ahireti düşünerek ibret almak gibi bir başka işlevi de görürler. Kısaca, dini alimlerin kabul ettiği gibi, cenaze merasimlerinde; alkış tutmak, ıslık çalmak, yüksek sesle ağlamak, tabutla resim çektirmek, slogan atmak, zılgıt çekmek, tezahürat yapmak asla caiz değildir. DİB,  gerekli hutbeyi hazırlamalı, sık sık hatırlatmalıdır.

Türk dili…
Türk dil ailesi, 41 dil ve lehçeden oluşuyor, ancak Türkiye Türkçesi ve Osmanlı Türkçe'sini çıkarırsak geriye kalan 39 dil ve lehçe, Türkçe'nin en  saf  versiyonlarıdır...
Türk dilbilimci. Prof. Dr. Osman Nedim Tuna şöyle diyor; “Altay Dilleri Teorisi adlı çalışmamda, Türk dilinin arkelogy ve glottochronology araştırmalarından hareketle ileri sürdüğüm yaşı, en pinti hesaplara göre 8 bin 500'dür. Ana Türkçeden, ana Doğu ve Batı Türkçesine kadar geçen zamanı da hesaba katarsak bu devreden zamanımıza kadar geçen 5 bin 500  yılın ikiye katlanması mümkündür.”

 M.K. Atatürk demişti ki; “Türkçe; dünyadaki en eski dillerden biridir, hatta en eski dildir ve dünya'daki diğer dillerin pek çoğu Türkçe'den doğmuştur.”

Tarih: 12 Temmuz 1932. M.K.Atatürk, Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu/1936) kurdu. Amacı, “Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini ortaya çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek” idi. Türk dilinin en eski anıtları olan Göktürk yazılı metinlerin ilk iki cildi onun sağlığında yayımlandı. Divanu Lügati't-Türk ve Kutadgu Bilig gibi yapıtlar üzerine onun sağlığında çalışılmaya başlandı. 13. yüzyılda başlayarak Türkçe'nin taranması ve Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin derlenmesiyle oluşturulan -birçok cilt halinde yayımlanan- “Tarama ve Derleme Sözlüğü” çalışmalarına başlandı. Tarama Sözlüğü ve Derleme Sözlüğü; Anadolu ağızlarında kullanılan kelimelerin derlenmesiyle oluşturulmuş büyük sözlüklerdir. Çağdaş Türkçe’nin; grameri, sözlüğü, imlası ve terimleriyle ilgili çalışmalar da M.K. Atatürk tarafından ilgiyle izlenmiştir.

Peki gelinen nokta nasıl?

Üniversitelerde Edebiyat Fakülteleri, Türk Dili Bölümleri, Türkçe Öğretim Merkezleri v.b. mevcut. Ama; Türkçe’yi kullanmakta/yazmakta/konuşmakta ilerleme sağlayamıyoruz. Kısaca sorunumuz, sadece yabancı dil değil; kendi ana dilimizi  bile   konuşamıyoruz/kullanamıyoruz.

“Cümle kuruluşlarına ve anlam bütünlüğüne önem verilmelidir.” diye yönetimdekiler sürekli söyler.  Tük Dili yılları ilan ediyoruz, her yıl  sempozyumlar v.b. düzenliyoruz. Ama olmuyor, olmuyor!..Bırakın İngilizceyi; Türkçe’yi öğretmekte bile aciz durumdayız vesselam…

İşte 2018 Türkiyesinde,  unvanlı arkadaşların bir anlamda birleşmeyen, noktalama işaretlerinin kullanılmadığı  cümleleri;

Örnek 1; “Raksta kullanılan enstrümanlar ve ritim sazlarda en az yapılan rakslar kadar önem arz etmektedir.”    

Örnek 2; “İlahiyat içerisinde dans kültürünü evrendeki tüm parçaların estetik hareketlerine bağlıdır”

Örnek 3; “Raksta kullanılan enstrümanlar ve ritim sazlarda en az yapılan rakslar kadar önem arz etmektedir.”  

Örnek 4;  “İlahiyat içerisinde dans kültürünü evrendeki tüm parçaların estetik hareketlerine bağlıdır.”

Örnek 5; “Eğitim bilimleri ve öğretmen yetiştirme alanından da özel eğitim ve okul öncesi eğitim, öncelikli alanlar kapsamına alınmıştır.”

Örnek 6; "Eğitim Bilimleri ve Öğretmen Yetiştirme Alanında Lisans Programları ve Lisansüstü Programların Durumu”

Örnek 7; "Öğretmen Yeterlikleri ve Uygulama İçinde Öğretmen Yetiştirme"

Örnek 8; "Nitelikli Öğretmen Yetiştirmede Fakülte-Okul İşbirliğinin Rolü ve Önemi"

Örnek 9; "Eğitim/Eğitim Bilimleri Fakülteleri ve Öğretmen Yetiştirme Programlarında Kalite ve Akreditasyon Çalışmaları" 

Örnek 10;  "Sürdürülebilir Bir Toplum İçin İnsani Kalkınma Sürecinde Kapsayıcı Eğitim ve Öğretmenlik" 

Basından Örnek 11; Habertürk’te (22.12.2017) köşe yazarı O.Eğin, bir paragraf kurmuş ve Türkçe’yi mahvetmiş;  “…….Ve işte tam da bu yüzden Hollywood filmlerine bakarak  “Aynısını biz de yaparız” diyen Yılmaz Erdoğan bir türlü neden dünyada kendisine kıymet verilmediğini anlayamaz…..”  Birincisi; noktalama işaretleri yok, devrik cümlelerle  anlaşılmaz olmuş, “işte tam da bu yüzden” nasıl bir tamlama? Şöyle olabilirdi; “Ve, işte bu yüzden Hollywood filmlerine bakarak; “aynısını biz de yaparız” diyen Yılmaz Erdoğan, bu  dünyada  kendisine neden değer verilmediğini anlayamaz…” Veya; Yılmaz Erdoğan, Hollywood filmlerine bakarak; “aynısını biz de yaparız” diyor. Bu  söylemiyle de; bu  dünyada  kendisine neden değer verilmediğini anlayamaz…” Ne dersiniz?!...

TÜRK TARİH KURUMU’NA TEŞEKKÜRLER…

Diyorum ki; “sanat/müzik” ile ilgili yanlış yazılan yazıları, gündeme düşen konuları cevaplamak, sanat/müzik kurumlarına düşmektedir.”  Ama, şimdiye kadar buna tanık olmadık. Nihayet, ilk defa bir kurum, (TTK)  Prof.Dr. C.Şengör’ün, Türk Hükümdarı F.S.Mehmet ile ilgili söylemlerine cevap verdi; "Türk Tarih Kurumu, tarihe mal olmuş, tarihi hafızanın şekillenmesinde mutlak etkisi olan devlet adamlarının mesnetsiz itham ve temelsiz isnatlarla karalanmasının maşeri vicdanı yaraladığını belirtmekte, bu gibi durumları takip etmektedir. Türk Tarih Kurumu, bilhassa son günlerde İstanbul'un fethiyle çağ açıp çağ kapamak suretiyle dünya tarihinin akışını değiştiren Müslüman bir Türk hükümdarına, Fatih Sultan Mehmet'e karşı tevili mümkün olmayan, ecdadı incitici, milletimizi rahatsız eden isnatsız beyanatları kınamakta, tarih ilminin büyük bir ciddiyetle tahriften uzak, ilmi düsturlar çerçevesince yapılması gerektiğini kamuoyunun bilgisine sunmaktadır."

GÜNÜN ŞARKISI,  Hamiyet Yüceses’ten…

Ada sahillerinde bekliyorum
Her zaman yollarını gözlüyorum
Yarim seni serian istiyorum
Beni şad et Şadiye'm başın için

Her zaman sen yalancı ben kani
Her zaman orta yerde bir mani
Her zaman sen uzakta ben müştak
Her telakkide bir hayalin var

Adalar'dan Moda'lara geçilir
Yar elinden zehir olsa içilir
Bu dünyada başa gelen çekilir
Beni şad et Şadiye'm başın için

Nerede o mis gibi leylaklar
Sararıp solmak üzre yapraklar
Bana mesken olunca topraklar
Beni yadet Şadiye'm başın için (Hicaz,  Anonim)