BIST 9.008
DOLAR 32,33
EURO 35,04
ALTIN 2.280,65

Söylenildiği gibi ABD, Afganistan'da mağlup mu oldu, yoksa bu bir taktik miydi?

18.08.2021 tarihli köşe yazımda “Afganistan’da olup bitenler neyin ifadesi? Yoksa ABD’nin dünya hegemonyası bitiyor mu?” başlığı altında ABD’de sosyal siyaset sahasında derinlemesine, araştırma mahsulü en isabetli ve müessir belirlemelerin sahibi sosyolog Mark Katz’ın Nation Interest dergisindeki yazısına yer vermiş ve Mark Katz’ın ABD’nin dünyadaki hegemonyasının sona erdiğine yönelik görüşünü ve iddiasını dayandırmış olduğu delillerini bir bir sıralamıştım.

Bu delillerden bir tanesi de ABD’nin 31 Ağustos 2021 itibariyle Afganistan’dan çıkacağını açıklamış olmasıydı. 

Bu arada, acaba bütün bunlar, mazlumların korkulu rüyası, zulme ve işgale dayalı hegemonyanın sona erdiğinin ifadesinin ötesinde, yoksa ABD’nin rakiplerini yanıltmaya yönelik olarak sergilemiş olduğu bir taktik ve karartma harekatı mıdır sorusunu sormuş ve yorumunu da zamana bırakmıştım.

İşte o yorumu yapmanın vakti geldi. Zira 30 Ağustos 2021 akşam saatleri itibariyle ABD askerlerini taşıyan en son nakliye uçağı Kabil havaalanını terkedince, ABD’nin ardında bırakıp gittiği bilançoya baktığımızda ve hele ABD askerinin canını kurtarmanın sevinci içerisinde kendisini alıp ana-babasına kavuşturacak olan uçağa binmeden önce havalimanında ne var ne yok, önüne çıkan her eşyayı kırıp döktüğünü gördükten sonra ABD’nin ayrılışı esnasında sergilemiş olduğu psikolojik tepkinin bir taktik gereğimi, yoksa 20 yıl devam eden bir işgalin sonunda peşinen kabul edilen bir mağlubiyetin ifadesi midir? Bunun böyle olup olmadığını belirlemek akl-ı selim sahibi her bir şahsın için hiç de zor değildir. 

Afganistan'da 20 yıllık ABD işgalinin bilançosu

2001’den beri insan unsuru olarak Afganistan’da tam 800 bin Amerikan askeri görev aldı. Bu arada bölgedeki operasyonlara ABD’nin harcamış olduğu para ise 2 trilyon dolar.

20 yıl süren bu savaşta her iki taraftan ölen insan sayısı tam 241 bin kişi. Bunların 71 bini sivil zavallı günahsız garip insanlar, 70’den fazlası gazeteci, 444’ü ise oradaki ABD’nin yerinden ettiği, savaşın evsiz barksız koyduğu yardım görevlisi kişiler. 

İki yumurtayı birbirine vurduğumuzda elbette ki ikisinden birisi kırılacaktır. Nitekim her ne kadar zırhlı araç-gereçlerine güvenmiş olsa da yine de, son havalimanında gerçekleşen patlamalar hariç 20 yıllık işgal döneminde tam 2 bin 352 ABD askeri, onlarla birlikte hareket eden 66 bin Afgan askeri, ABD’nin yanında yer alan 1144 NATO ve diğer ülke askeri hayatını kaybetti. 

Bunların teselli mahiyetinde sevinecek oldukları tek şey, kendi belirlemiş ve benimsemiş oldukları inanç ve yaşayış tarzına ters düşmeleri sebebiyle bütün dünyaya “KÖTÜ” ve “İMHA EDİLMELERİNDE SAKINCA YOKTUR” şeklinde ilan ettikleri karşı taraftan 51 bin 191 kişinin hayatına son vermiş olmalarıdır.

Peki şimdi soralım bunlara; 20 yıl devam eden bu işgal ve savaşın sonunda, geleceğini düşündüğünüzü iddia ettiğiniz Afgan halkına ne kazandırdınız? İki cümleyle ifade eder misiniz! Ben söyleyeyim; bu zulüm ve çile sürecinde 3,5 milyon Afgan, ülke içinde yerinden yurdundan edildi, 2.5 milyon Afgan da artık mülteci durumunda dış ülkelerin sınırlarında beklemekte.

Siz karar verin ey akl-ı selim sahibi aziz dostlar, ABD’nin adeta kaçışı andıran ve arkasına bakmadan Afganistan’dan çekip gitmesi bir taktik gereği midir, yoksa bir MAĞLUBİYETİN İFADESİ midir. Kararı lütfen siz verin. Zira halkın tesbiti, sosyolojik açıdan en isabetli reel belirlemedir.

Geride bıraktıklarının hepsini kırıp döktüler!

Sevgili dostlar, eskilerin “ayne’l-yakin” dedikleri, gerçeğe yakın bir sonuca varabilmenize yardımcı olmak üzere size bir malzeme daha vereyim… Afganistan’daki tahliye sürecini tamamlayan ABD yukarıda ifade ettiğimiz gibi belirlenmiş olan tarihten bir gün önce 30 Ağustos itibariyle tahliye sürecini tamamladılar.

Yalnız askerlerin Kabil havaalanından ayrılırken sergilemiş oldukları kin ve nefret dolu agresif davranışları dikkat çekti. Adeta mağlubiyeti kabul etmiş olmanın ezikliği ve mahcubiyeti içerisinde cam-çerçeveden, masa-sandalyeden öç aldılar. Önlerine ne geldiyse, cam-çerçeve, masa-sandalye-koltuk-bilgisayar ekranları, saksı-çiçek ne varsa hepsini kırıp döküp adeta havaalanını savaş meydanına çevrilmiş vaziyette bırakıp gittiler.

Sorsanız onlara; buralara özgürlük, demokrasi, insan hakları ve medeniyet getirmek içi geldiklerini söylerler. Halbuki onların medeniyet dedikleri “ tek dişi kalmış canavar”dır. Bir zamanlar onlar, o medeniyetlerini bize de getirmeye kalkmışlardı. Ama nihai olarak 30 Ağustos’ta cevaplarını almış, serinlemek için değil, canlarını kurtarmak için İzmir’den denize atlamışlardı.

Onların özgürlük ve demokrasi getiriyoruz dediklerine sakın inanmayın, onların yaptığı bu ad altında mazlumların yurdunu İŞGALDEN başka bir şey değildir. Herkes özgürlük, demokrasi ve insanlık dediği değerleri kendi ülkesinde ve kendi sosyolojik kabulleniş ve olguları doğrultusunda daha ileriye götürsün. Hiç kimse, hiçbir toplum kendisine özgü biçilmiş gömleği zorla başkasına uyarlayıp giydirmeye kalkmasın. Zorla güzellik olmaz.

Kaldı ki, her toplum kendine özgü tarihî sürecin belirleyip bugünlere taşıdığı değer yargıları doğrultusunda, içinde bulunduğu sosyal problemleri çözecek ve eninde sonunda kendi içinde derunî kabullenişleri doğrultusunda, asgarî müştereklerde buluşarak bir gün kucaklaşıp huzur ve mutluluğa erecektir.

Bize düşen herkesin hidayet ve iyiliğine dua ederek sabırlı olmaktır.

Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.