BIST 8.997
DOLAR 32,33
EURO 35,07
ALTIN 2.298,25

Sıcak Gündem!

Gündem, belirli bir zaman diliminin içeriğini ifade ettiğinden değişimi ruhunda taşır. Fakat dünyada yaşadığımız her gün bir öncekinden daha büyük bir gündemin peşinde koşmak zorunda kalıyorsak ve bu gündem bizi her seferinde daha fazla dünyevileştiriyorsa büyük bir problemle karşı karşıyayız demektir.

2018’de Türkiye’nin gündemi yeni hükümet sistemi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleriydi. 2019’da yerel seçimler ve plastik poşetleri konuşuyorduk. 2020’nin başlarından 2021’in ortalarına kadar gündemimizi işgal eden tek şey küresel covid-19 salgını ve aşıydı. 2021’i uğurlamaya çalıştığımız bugünlerde ise kıtlık, fahiş fiyat artışları, enflasyon, altın ve dövizi konuşuyoruz. Ne örnekleri çoğaltmaya ne de çok fazla geriye gitmeye gerek var, bir varlık olarak insanın kendisi dünyada hiçbir zaman gündem olmadı.

İletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla gündem, geniş coğrafyaları kapsamaya ve etkilemeye başladı. Bilinirliği artarak küresel bir olguya dönüştü. Bu durumun kazandırdığı ivmeyle beraber, dünyada işini en iyi yapan kavramlardan biri haline gelerek yükselen bir kavramsal kariyere sahip oldu. İnsanı peşinden koşturan ve tam ‘yakaladım’ dediği anda ruhuna uygun olarak değişiveren gündemin bu başarısı, yönünü kaybetmiş insanların yön arama arzusu ve hayatın içindeki savrulmalara kılıf uydurma gerekçeleriyle belki açıklanabilir. Fakat insanın savrulması ve yönünü kaybetmesi, basit gerekçelerle açıklanamayacak kadar derin ve kolay çözülemeyecek kadar da girift bir sosyolojik çağ sorunudur.

Gündem peşinde koşma, insana varacağı menzili unutturan büyük ve etkili bir bahanedir. Gündem öz itibariyle ‘değişebilir’ olan iken, insan her kalıba sığacak kadar kemiksiz, niteliksiz ve prensipleri olmayan bir varlık değildir. Her şeyden öte onun emaneti üstlenen, eşrefi mahlûkat olarak varlığını sürdürmesi gereken bir hayatı ve yüklendiği ödevleri vardır. Bu nedenle, insan gündemin peşinden değil; gündem insanın peşinden koşmalıdır.

Değişen(ler)in peşinde koşmak bu hali ile Hz. İbrahim’in Kuranı Kerim’deki Rabbini arayışına benzemektedir. Hz. İbrahim, yıldızları, ayı ve güneşi görünce her biri için, “Rabbim budur” demiş; fakat gördükleri kısa süre sonra kaybolunca, “Ben böyle sönüp batanları sevmem*” diyerek bunların hiçbirinin ilâh olamayacağını idrak etmiştir.

Sezai Karakoç, hakikat uygarlığını; hayat, ölüm ve ölüm sonrası kavramları iç içe üç ilke olarak ve temeli inanç olan uygarlığın adı olarak tarif etmiştir. Peyami safa ise; “Hakikat değişmez. Değişene hakikat denmez.” diyerek gündemin değil hakikatin peşinden koşulması gerektiğine işaret etmiştir.

Gündem, insan olmanın bir gereği olarak takip edilecekse de gerçek gündeminin ne olduğunu unutturacak kadar göz önünde olmamalıdır. Siyaset, ekonomi, sosyal, psikolojik, doğal afet, salgın hastalık… Gündemimiz her ne olursa olsun, yedimiz ve kırkımızdan sonra kendimiz dahi gündem olmaktan çıkacağız. Bu nedenle ‘sıcak gündemimiz ölüm olsun’ demiyorum; ‘yeniden diriliş olsun’ diyorum. İşte gündemin bize hatırlatması gereken tek gerçek bu!

*En'am/76